Katil Meleklerin Evi: BM

Geçtiğimiz yüzyıl ve devamındaki yıllar, dünya tarihinin en kanlı, en acımasız katliamlarına sahne olmuş, hiçbir zaman yaşanmadığı kadar acıyı zümrüt kaseler de insanlığa sunmuştur. Barış güvercinleri uçurup, ?Demokrasinin teminatı' libasıyla teşekkül eden Birleşmiş Milletler (BM) de bu zulmün baş aktörlüğünü üstlenmiştir. Tarihi akıl süzgecinden geçirdiğimiz zaman, BM'nin beş daimi üyesinin işlediği katliamlar, kurdukları sömürge imparatorlukları barıştan çok kan ve gözyaşını sunmaya çalışan bir hegemonyayı gözler önüne sermektedir.

Şimdi bu demokrasi ve medeniyet timsali (!) beş daimi üyenin işledikleri cinayetlere bir göz atalım. Kozmopolit bir yapıya sahip ABD'nin ayakta kalma şansı ancak ekonomik refah ve korku politikaları üretmekle mümkündür. Kuruluşundan bu yana yerlilerden tutun da binlerce kilometre ötedeki insanları köleleştiren, yer altı ve yer üstü kaynaklarını pervasızca sömüren ABD, Vietnam'da 1955 ve 1973 yıllar arasında 3 milyon insanın ölümüne sebep olmuştur. Amaç, Vietnam'daki başta petrol olmak üzere yer altı kaynaklarına sahip olma ve bu bölgedeki etkinliğini artırma çabasıdır.

Guantanamo'da, uluslar arası hukukun geçerli olmadığı toplama kamplarında binlerce insan eşi görülmez işkencelere maruz kalırken, dünya bu dramı sadece izlemekle yetinmekte, insan hakları adına kurulmuş olan uluslar arası kuruluşlar da sesini bile çıkarmamaktadır.

El-Kaide bahanesiyle girdiği Afganistan'da, Ortadoğu'daki emellerini gerçekleştirmek için yüz binlerce insanı katleden ABD, bu kıyımı da barış ve insan hakları kılıfına bürüdü. Oysa hem ekonomik hem de siyasi çıkarlarla girdiği bu ülkedeki El-Kaide varlığı da bir ABD projesiydi. İkiz kulelere yönelik saldırı ise çökmeye başlayan sermayeyi diriltmek için yeni sömürgeler bulmaya yönelik çabanın bir parçasıydı.

Başta İngiltere olmak üzere Avrupalı ülkelerinin bir eseri olan Saddam Hüseyin'in diktatörlüğü, El-Kaide'nin Irak'ta varlığını sürdürdüğü ve Saddam Hüseyin'in nükleer silah ürettiği iddialarıyla yola çıkan ABD, Irak'ta da 1 milyon insanın ölümüne, 5 milyon insanın da iltica etmesine sebep oldu. Çünkü Irak, dünyadaki petrol rezervinin yüzde 34'üne sahipti ve ABD'nin bu zenginlikten pay alması kaçınılamazdı.

Ermeni meselesini, Ermenileri de sömürerek pişirip pişirip önümüze koyan, soykırım iddialarıyla siyasi çıkar elde etmeye çalışan Fransa'nın karnesi ABD'ninkinden geri kalır değil. Osmanlı Devleti'nin parçalanmasından sonra özellikle Afrika ülkelerinde etkili olan Fransa, başta Cezayir olmak üzere Afrika ülkelerindeki çıkarı uğruna milyonlarca insanı katletti. 1830 yılında işgal ettiği Cezayir'i 132 yıl boyunca sömüren Fransa, Cezayir halkının bağımsızlık mücadelesi süresinde 1 milyon 500 bin, sömürge yıllarında ise 5 milyon insanı katletti. Öyle bir asimilasyon ve sömürü savaşıydı ki bu, bugün Fransızca bilmeyen Cezayirli yoktur.

Emellerine ulaşmak isteyen Fransa, Tunus ve Çad'da da katliamlarına devam etmiş, adeta bir sömürge imparatorluğu kurmuştur. Sömürdüğü ülkelerden resmi olarak çekilmiş ancak kurduğu kukla yönetimlerle fiili olarak hükmünü sürdürmüştür. Bu ülkelerde de binlerce Müslümanı katleden Fransa, BM'nin en saygın üyelerinden birisidir.

Bugün bir demokrasi rüzgarı gibi Arap ülkelerini saran ve adına ?Arap Baharı' denen hava da bu sömürgeci güçlerin oyununun modern versiyonundan başka bir şey değildir. Zira Kaddafi'nin devrilmesinden sonra kurulan hükümetle Fransa'nın imzaladığı , Libya petrollerinin yüzde 35'ini işletme hakkının kazanılmasına ilişkin anlaşma herkes tarafından bilinmektedir.

Rusya, her ne kadar batı bloğundan kopuk gibi gözükse de bu taksimattan payına düşeni almış, her zaman olduğu gibi Müslüman kanıyla beslenmeye devam etmiştir. Sıcak denizlere inmek ve Avrupa'nın etkisin kırmak üzere planlar yapan Rusya, 1944 yılında 110 bin Kırımlı Müslümanı gözünü bile kırpmadan öldürmüş, 250 bin Müslüman ve Volga Almanlarını da Özbekistan ve Sibirya'ya sürmüştür. Tren vagonlarına istiflenerek sürülen insanların yarısı daha götürüldükleri yere ulaşmadan hayatını kaybetmiştir. İnsanlık dramının yaşandığı olay hala zihinlerde ölüm yolculuğu olarak durmaktadır.

Aynı Rusya, 1979-1989 yılları arasında Afgan halkına zulmetmeye başlamıştır. Afgan halkını Sovyetleştirme politikalarının bir sonucu olarak işgale başlayan Rusya, 1 milyon 500 bin Afgan'ın ölümüne, milyonlarca Afgan'ın da yerinden olmasına sebep olmuştur. Bütün bu zulüm maalesef ki medeni dünyanın gözleri önünde yapılmış ve kimse en ufak bir hesap sormamıştır.

Çeçenistan'ı işgal eden Rusya, burada da 250 bin insanı zalimce öldürmüş, 1 milyon Çeçen'i de yuvasından etmiştir. Yüz binlerce insanın katledildiği bu işgali BM şarap kadehlerini tokuşturarak izlemiş, kılını bile kıpırdatmamıştır.

Çin ise kendi coğrafyasında katliam ve zulümlere ara vermeden devam etmiştir. Tibet'de Budist halkı katledip komünistleştirmeye çalışan Çin, aynı zamanda ekonomik kaynaklarını yerli halkı aç bırakacak derecede sömürmüştür. 100 binden fazla insanı öldüren Çin'in bu zulmü günümüzde de devam etmektedir.

Aynı zamanda, Doğu Türkistan'da da asimilasyon ve sömürü fiilleri devam etmektedir. Yer altı kaynakları açısından önemli bir zenginliğe sahip Doğu Türkistan'da akıl almaz yöntemlerle insanlar sindirilmiş, genç kızlar evlerinden alınarak ya evlenemeyen Çinlilere, ya da kadın tüccarlarına satılmıştır. Bunun amacı ise Türk nüfusunu kırma ve yozlaştırmadan başka bir şey değildir. Doğu Türkistan'da yaşayan bir Türk'ün hiçbir hakkı olmazken, bir Çinli hükümdar gibi yaşamaktadır.

Son olarak Avrupa'nın gözleri önünde işlenen Bosna Hersek işgali ve Srebrenica soykırımına değinmek istiyorum. Vahşi Sırplar, 3 yıl boyunca yaklaşık 250 bin Müslüman Boşnak'ı katletti. En acısı ise birkaç gün içinde, BM'nin bilgisi dahilinde hem de BM gücünün garanti verdiği Srebrenica'da yaşanan soykırımdı. BM askerleri şaraplarını içerken, Sırplar 8 bin 500 Boşnak'ı kadın, çocuk, yaşlı demeden katletti.

Aslında anlatılacak o kadar detay var ki her biri ?neden' sorusuna net cevaplar verecek türden. BM'nin meleklerinin zulmü, şeytanın bile aklına getirmeyeceği türdendi. Barış güvercinleri uçuranların, katlettikleri milletleri zalim göstermesi ise bir başka acı.

21 Eylül 2012 5-6 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 9 yıl önce

    NE YAZIK Kİ HEMEN HEMEN HER DEVİRDE BÜYÜK VE KÜÇÜK İLİŞKİLERİN TÜMÜNDE ZORBALAR KAZANIYOR,YA DA ZALİMLER KAZANMAK İÇİN HER TÜRLÜ YOLU VE ZORBALIĞI DENEMEYİ GÖREV BİLİYOR. ÖNEMLİ BİR AYRINTI OLARAK KALMIŞ VE ORTAYA ÇIKARILAMAYAN BASTIRILAN BU GERÇEK BİLGİLER İÇİN TEŞEKKÜRLER