Keklikleri Saldık Tüfekleri Unutalım mı
Doğanın dengesini bozup, sonra o dengeyi yerine getirmeye çalışmak ne kadar doğru?
Son yıllarda Türkiye’de kene vakalarında ciddi bir artış yaşanıyor. Kenelerden insanlara bulaşan başlıca hastalıklar; Kırım Kongo Kanamalı Ateşi başta olmak üzere Lyme hastalığı, Q ateşi ve kene kaynaklı ensefalit gibi insan sağlığını tehdit eden ciddi rahatsızlıklar.
Tehdidin farkına varan uzmanlar ise çözüm olarak doğaya keklik salmaya yöneldi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Gaziantep'teki keklik üretim istasyonunda yetiştirilen 500 kınalı kekliği geçtiğimiz günlerde Kırıkkale’nin yaban hayatı yerleştirme alanlarına bıraktı. Öncesinde Kars, Ardahan, Ağrı ve Gümüşhane’de de aynı uygulama yapıldı. Ancak burada göz ardı edilen ve meselenin köküne inmeyi engelleyen önemli bir detay var: avcılık kültürümüz.
Geçtiğimiz yıl Tarım ve Orman Bakanlığı'nın aldığı kararla; keklik, çilkeklik, çakal, tilki, karatavuk ve boz ördek gibi türlerin avlanması yasaklandı. Ne var ki, yıllar boyunca otçul ve böcekçillerle beslenen keklik gibi türlerin avlanması, ekosistemin dengesini bozdu.
Mevsim döngüsü, göçler ve doğal akış asırlardır kendi nizamını korurken; insan eliyle yapılan müdahaleler bu düzeni altüst etti. Bugün artan kene vakaları, ülke gündeminde önemli bir başlık haline gelirken, gözler de bozulan biyolojik çeşitliliğe çevrildi. Öyle ki, insan hayatına mal olan bu durum artık zorunlu bir müdahale gerektiren meseleye dönüştü. Keklikleri salıp tüfekleri unutalım mı? Keşke bu kadar kolay olsaydı.
Yeni nesile verilmesi gereken ekosistem eğitimini kene vakalarıyla birlikte hepimiz öğrenmiş olduk. Doğanın dengesini bozup dengesini bozduğumuz doğayı yine bir çözüm aracı olarak kullanarak düzeltmeyi başarabilecek miyiz bunu ilerleyen günlerde göreceğiz.
Artık keklikleri sadece mısralarda
"Keklik gibi kanadımı süzmedim
Murat alıp doya doya gezmedim
Bu kara yazıyı kendim yazmadım
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gönül ey ey ey sebebim ey" diye türkülerde söyleyip evlerimize ezgilerin içinde girecek ve yıllarca doğanın dengesini bozan halkımız, umarım ödedikleri bedelin acısını unutmaz ve kontrolsüz avlanma bir daha asla geri dönmemek üzere sona erer.
Hoş geldiniz Şefaat hanım doğaya ve canlıya vermemiz gereken hassasiyeti güzel işlemişsiniz tebrikler