Kısa film
KISA FİLM SENARYOSU : KARANLIĞIN GÜCÜ
Sahne 1
DIŞ MEKÂN
ADANA'DA Eski Baraj Civarı. Dilberler sekisi yürüyüş yolu.
KAMERA: Sabit kamera, Eski baraj gölü kenarında kendi etrafında dönerek çevredeki güzel manzarayı gösterir. Kamera yürüyüş yoluna dönünce uzaktan gelmekte olan 4 gence takılır. 2 si önde 2si arkadadır. Gençler kameraya yaklaşınca kamerada onlarla beraber hareket eder. Zaman zaman önde zaman zaman yanda giderek gençleri takip eder. Sahnenin sonunda kamera durur. Giden gençleri izler bir süre...
MÜZİK:
Fonda Goran Bregovich & Fanfare Ciocarlia - Underground Theme ile Emir Kusturica & The No Smoking Orchestra - Bulgarian dance parçalarından bölümler zaman zaman yükselir...
Sağır Dilsiz dört üniversiteli genç, FARUK, ÖZGÜR, SERDAR VE BEKİR işaret diliyle konuşarak yürümektedirler... Tüm konuşmalar işaret diliyle olur... Fondaki müzik dışında, zaman zaman yürüyüş sırasındaki ayak sesleri araba sesleri ve diğer çevre sesleri duyulur.
............KİŞİLER İŞARETLERLE KONUŞURLAR ALT YAZI İLE ANLATILIR
ÖZGÜR:- ...göl ne kadar güzel...
FARUK:- Harika... Burayı çok seviyorum...
BEKİR:- buradan güzel bir sürü yer var...
FARUK:- ben burayı gerçekten seviyorum.
ÖZGÜR:- hele karşı koruluk çok dinlendirici...
BEKİR:- hadi ya... Birkaç ağaç var orada... Sen koru görmemişsin...
SERDAR:-çabuk olun maça başlayacak... Geç kalmayalım...
............
BEKİR:-bugün okulda yemekler ne kadar kötüydü...
FARUK:-yok canım... Gayet iyiydi...
BEKİR:-iyi mi? Hadi canım sende...
SERDAR:-Evet yemekler iyiydi... Ben de sevdim...
FARUK:-Evet, daha ne olsun... Sulu köfte ve pilav... Üstüne halka tatlı...
BEKİR:-bırakın canım... Neresi iyi... Yemekler berbattı... Köfte tuzluydu... Ve aşırı yağlıydı... Pilav da kuruydu...
FARUK:-yapma canım... Köfte ne güzel yumuşacıktı... Yağıda tuzu da iyiydi...
SERDAR:-ben de beğendim...
BEKİR:-tatlıda bayattı...
SERDAR:-verseler çift porsiyon yerdim...
FARUK:- sende yersin maşallah...
BEKİR:-yersin yersin... Verseler çöpte yersin... Sende mide yok ki... Çöp tenekesi... Oburun tekisin...
( diğerleri güler )
SERDAR:-Ne oburu ya... ben gurmeyim gurme... Lezzet üstadıyım ben...
( hepsi güler )
FARUK:- Bak o doğru... Serdar yeme uzmanıdır... Değil mi Özgür? Sen ne diyorsun Özgür?
ÖZGÜR:- Siz çok gürültü yapıyorsunuz... Ben bu arada duyulmuyorum ki...
( hepsi güler )
SERDAR:- Özgür, sence ben obur muyum gurme miyim?
ÖZGÜR:- Yemekten çok iyi anladığın kesin... Ama aşırı anlıyorsun...
( hepsi güler )
SERDAR:-yemeği sevdiğim doğru... Ne yapayım...
ÖZGÜR:-sevmek yerine aşk desek...
FARUK:-hatta çılgınca aşk denebilir...
BEKİR:-Bence platonik aşk... Yani karşılıksız aşk... Malum Serdar yemekleri yiyor... Yemekler Serdarı yemiyor ya...
( diğerleri güler )
SERDAR:-tamam işte... Hepiniz kabul ediyorsunuz... Ben yemekten anlarım... Ve diyorum ki bu gün okulda yemekler çok güzeldi... İşte o kadar...
FARUK:- evet... Bence de...
BEKİR:- bırakın yahu... Rezaletti... Rezalet...
FARUK, BEKİR, SERDAR ellerini kollarını sallayarak hararetli hararetli tartışarak yürümeye devam ederler... Birbirlerinin kollarını tutup çekerek birbirlerine zorla bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardır. ÖZGÜR ise arkalarından kafasını iki yana sallaya sallaya gitmektedir... Kamera onları takip etmeyi bırakır. Bu arada hızlı ve neşeli müzik fonda giderek yükselir. Dört genç uzaklaşırken müzik iyice artar, kamera manzaraya döner...( Sahne 1'in sonu )
Sahne 2
DIŞ MEKÂN
Regülâtör civarında.
KAMERA: Zaman zaman önde zaman zaman yanda giderek gençleri takip eder. Sahnenin sonunda kamera durur. Giden gençleri izler bir süre...
MÜZİK:
Aynı Müzik.
FARUK, ÖZGÜR, SERDAR VE BEKİR işaret diliyle konuşarak bir yandan da etraflarındaki manzarayı izleyerek yürümektedirler... Tartışmalı bölümlerde dururlar...
............KİŞİLER İŞARETLERLE KONUŞURLAR ALT YAZI İLE ANLATILIR
SERDAR:-ne güzel balıklar vardır şimdi burada
FARUK:-Evet ya... Gelebicin bile vardır şimdi...
SERDAR:-bir gün gelip olta atalım buraya...
FARUK:-burada yasak... Ya daha aşağıda ya da yukarıda tutabiliriz...
ÖZGÜR:-burada tatlı su levreği de olur...
BEKİR:- burada balık falan olmaz ya kurbağa olur ya da tosbağa...
( diğerleri güler )
FARUK:-ya sende ne huysuzsun...
BEKİR:-hayır... Ben gerçekçiyim... Burada balık olmaz olsa olsa kefal olur... O da kafası çalışmadığından...
SERDAR:-aaa... Kefalin buğulaması güzel olur...
FARUK:-ızgarası da güzel olur... Şöyle bol limonlu...
BEKİR:-balığa limon sıkılmaz
ÖZGÜR:-evet sıkılmaz
SERDAR:-bence de iyi olur limon...
BEKİR:-sen limonu boşa harcama... Sende lezzet duygusu iştah duygusunun altında kalmış...
ÖZGÜR:- İştahlıdır ama damak zevki de vardır...
FARUK:-Bekir balıktan anlamıyor...
BEKİR:-ben balığın kitabını yazdım...
SERDAR:-yazmışsın ama suya yazmışsın
( diğerleri güler )
BEKİR itiraz edince tartışma alevlenir... FARUK, BEKİR, SERDAR tartışarak yürümeye devam ederler... Kamera onlarla yürümeyi bırakır... Uzaklaşmalarını izler...
Müzik yine neşelidir ve giderek yükselir. (Sahne 2'nin sonu)
Sahne 3
İÇ MEKÂN
Apartman girişi. Merdivenler
KAMERA: Kamera gençlerin apartmana girişini verir... Ardından onları takip eder... Onlarla birlikte merdivenleri çıkar... Evin kapısına kadar birliktedir...
MÜZİK: Candan Erçetin ? Kedi Özledi parçasının sözsüz bölümleri... Apartman içinde hafiften fonda duyulur ve kapı kapanınca artar...
FARUK, ÖZGÜR, SERDAR ve BEKİR işaret diliyle konuşarak apartmandan girip merdivenleri çıkarlar... Birinci ya da ikinci kattaki evin kapısını açıp içeri girince sahne biter...
............KİŞİLER İŞARETLERLE KONUŞURLAR ALT YAZI İLE ANLATILIR
FARUK:-maç başlamadan yetiştik...
BEKİR:-canımız çıktı ama... Koştura koştura geldik...
FARUK:-hemen çay demleyelim...
SERDAR:-ben demlerim...
BEKİR:-aman sen demleme... İmamın abdest suyu gibi demliyorsun...
SERDAR:-hadi be... Sen ne anlarsın çaydan...
FARUK:-anlar anlar sudan şeylerden iyi anlar o...
SERDAR:-kendi yapsın o zaman...
ÖZGÜR:-yo! O kadar da değil... Çalışarak yapılacak işler onu yorar... O düşünce gücüyle iş yapar...
BEKİR:-kıskanmayın... Ben zeki adamım...
ÖZGÜR:-biz olmasak yanında... Aç kalıp ölür, bu zeki adam...
( diğerleri güler )
FARUK:-aç kapıyı da çayı ben yapayım... Şöyle güzel bir çay içelim...
BEKİR:-bak şimdi oldu... Bu işi ustasına bırakalım...
SERDAR:-hem yağcılık yaptı... Hem de işten kaytardı yine...
ÖZGÜR:-diyor ya... Ben zeki adamım diye...
FARUK, BEKİR, SERDAR ÖZGÜR'ÜN açtığı kapıdan itişerek içeri girerler... Neredeyse hepsi içeri yuvarlanacaklardır... Birisi ayağıyla iterek kapıyı kapatır... (Sahne 3'ün sonu)
Sahne 4
İÇ MEKÂN
Evde bir odada...
KAMERA: Yakın çekimde üstten yarım gövde düzeyinde içerdekileri gösterir... Tartışanları hızlı geçişlerle verir... Odadan iki kere dışarı çıkan ÖZGÜR ile birlikte ÖZGÜR'Ü görüntüleyerek dışarı çıkar... Dışarıda ÖZGÜR'ÜN yüzüne yaklaşarak çeker... Özgür sadece son karede kameraya bakar...
MÜZİK: Gerilim... Ara sıra yükselip azalan tarzda Jaws filminin müziği...
FARUK, ÖZGÜR, SERDAR ve BEKİR çay içmektedirler. İşaret diliyle konuşarak tartışmaktadırlar. Tartışma giderek şiddetlenir... BEKİR ile SERDAR tartışmakta, FARUK ise SERDAR'I desteklemektedir... ÖZGÜR başlangıçta işi şakaya vurmaya ve ortamı yumuşatmaya çalışır ama başarısız olunca karışmayıp canı sıkılmış bir şekilde bir kenara çekilir, onları izler... Bir ara dışarı çıkar tekrar geldiğinde bir kez daha tartışmayı bitirmeye uğraşır... Yine başarısız olunca kendi bulduğu çözümü uygular...
............KİŞİLER İŞARETLERLE KONUŞURLAR ALT YAZI İLE ANLATILIR
FARUK (devamla)-...senin miden bozulduysa huysuzluğundandır...
BEKİR:-olur mu ya... Öğlen yediğimiz kötü yemeklerden...
SERDAR:-biz yemedik mi sanki... Bak bize bir şey olmadı...
BEKİR:-size bir şey olmaz tabii... Kalite kavramı vücudunuza yabancı...
FARUK:-niye biz kalitesiz miyiz?
BEKİR:- Kötü yemekler sizin midenize girince yuvasına kavuşmuş gibi oluyor...
SERDAR:-biz de kötü gıdalara karşı hassasız... Hatırlasana geçen ay tezgâhtan kebap yiyince nasıl acili boylamıştık...
BEKİR:-o durumda siz değil yediğiniz yemekteki canlılar hastalanmıştı...
SERDAR:-ulan Bekir biz bu kadar pis miyiz?
BEKİR:-pislikler size ne zaman gelir biliyor musun?
ÖZGÜR:-ne zaman gelirmiş?
BEKİR:-size yerleşmiş akrabalarını özledikleri zaman...
ÖZGÜR (gülerek)-aman ne komik... Amma da abartın yahu...
FARUK:-kendine bak sen kendine...(sinirli)Asıl pis olan sensin...
BEKİR:-ben temizliği yaşam felsefesi yapmışım...(diğerlerini küçümseyerek) ben metroseksüelim...
FARUK:-olsa olsa sen başka tür bir seksüelsin...
SERDAR:-ha bak ben de ondan şüpheleniyorum...( alaycı)
BEKİR:-ne diyorsunuz be...( sinirli ve saldırgandır)
SERDAR:-anlamadıysan daha açık anlatayım... ( sinirli ve kabadayıdır)
ÖZGÜR:-ya şu bizim okulun yemekleri var ya... (gülerek) aslında memleket savunmasında kullanılabilir... Düşmana ikram ederek...
ÖZGÜR, yaptığı şakaya kimsenin gülmediğini fark eder. FARUK, SERDAR ve BEKİR birbirlerini izlemeyerek her biri sinirli sinirli bir şeyler anlatmaya çalışmaktadırlar. Fonda gerilim müziği ile birlikte tartışanların homurdanmaları duyulur... ÖZGÜR dışarı çıkar, canı sıkılmıştır. Bir şey düşünür tekrar içeri girer... Diğerleri hala sinirli sinirli tartışmaktadırlar...
ÖZGÜR:(abartılı el hareketleriyle diğerlerini durdurur )-size ne diyeceğim... Bakın... Üst kata taşınan yeni kiracılar var ya...
SERDAR:-eee... Ne olmuş...
ÖZGÜR:- gördünüz mü onları...
FARUK:-gördük... Ne olmuş
ÖZGÜR:-harika bir kızları var... Onu da gördünüz mü?
SERDAR:-ben görmedim... Nasıl çok mu güzel?
FARUK:-Yok ya... Eh işte...
BEKİR:-hadi canım... Kız süper, süper...
FARUK:-ya sen ne anlarsın... Kendin diyorsun ya ben metroyum diye...
SERDAR:-evet ya... Sen anlamazsın bu işlerden...
BEKİR:-ne demek istiyorsunuz siz ( sinirli ve kavgacı )
SERDAR:-anladın sen onu ( saldırgandır)
ÖZGÜR:-ya bir durun ya... ( ortalarına girerek ) doğru düzgün maçı bile kritik yapamadık...
Diğerleri ona aldırmadan hep birden bir şeyler anlatmaya çabalamaktadırlar... ÖZGÜR son bir çabayla;
ÖZGÜR:-ya şöyle ağız tadıyla çay bile içemedik... Oturun da içelim ya...
Diğerleri hala birbirlerine bir şeyler anlatama çabasındadırlar. ÖZGÜR onları izler bir süre... Kendi kendine olduğunu bilerek bıkkın bezgin son sözünü söyler;
ÖZGÜR:-bir gecemizi de güzel güzel konuşarak geçirsek ya...
Çaresiz bir edayla başını iki yana sallaya sallaya ayağa kalkar. Kapıya doğru gider. Dışarı çıkarken durur. Tartışan arkadaşlarına dönüp bakar... Yüzünde hınzırca bir gülümseme belirir... Bir ara kameraya bakar ve Işığı söndürür...
....SON.........