Kıymetli Azınlık

Kıymetli Azınlık


Şu mavi gezegene, Dünya'ya, bir uzaylı misafiri gibi uzaktan baktığımızda aklımızda hep aynı muhteşem manzara canlanır: Uçsuz bucaksız, sonsuz bir okyanus... Öyle göz alıcı, öyle büyüleyici bir su bolluğu ki, tükenmezmiş gibi gelir. Ama işin aslı, istatistiklerin o soğuk ve acımasız yüzünde saklı: Gördüğün o devasa su kütlesinin sadece %2,5'u tatlı su. Daha da vahimi, o tatlı suyun da yalnızca %0,3'ü içilebilir durumda. Yani aslında "dünyanın suyu" dediğin şey, pamuk ipliğine bağlı minicik, kıymetli bir damladan ibaret.

Bu istatistikleri ilk gördüğümde, zihnimde uzun zamandır kıvrılan bir soruya cevap bulmuş gibi oldum: Acaba bizim yaşantımız da bu kıymetli suyun dağılımıyla aynı paralelliği mi gösteriyor?..

Biyolojik olarak, kalp atışlarımız durana kadar geçen sürenin tamamını "yaşamış" sayarız.

Dışarıdan bakınca koskoca, upuzun bir ömür. Peki, gerçekten "Vay canına, işte yaşadım!" diyebileceğin o anların toplamı, o içilebilir su yüzdesiyle neredeyse kardeş gibi değil mi? Belki de %1'i bile değil!..

Koca bir ömrü yaşamış gibi yapıp da aslında sadece birkaç saniyeyi gerçekten yaşamak... Çok ilginç!..Böylesine az ve kıymetli olan şey, aynı zamanda ironiktir de. Çünkü biz kendimizi koca bir zamanın sahibi sanırız. Ama asıl ömür, yalnızca %0,3’lük o damlada gizli olabilir!

İtiraf et, şu an aklına gelen o birkaç an dışında, geri kalan her şey sisli bir bulut gibi değil mi?..

İşte asıl komedi, hayatın en büyük ironisi tam da burada başlıyor. Kendimizi koskoca bir ömrün sahibi sanıyoruz da, gerçekten "ömür dediğin" o %0,3'lük damlanın içinde saklı gibi duruyor!

Örneğin binlerce film,dizi,video izlersin, ama ruhuna kazınan bir, bilemedin iki sahne, bir iki repliktir. Hepsi bu!.Geriye kalan onca kare atıl vaziyette duran bir dünyadan başka bir şey değil!..

Dinlediğin onca şarkılarda,bestede,melodide de durum aynısıdır!..Değişmez!..Sadece o bir notanın ensenden aşağı bir ürperti salması gibi... Dinlediğin bir şarkının sadece hangi %1'lik kısmı bizi titretir, gözlerimizi kapatıp kendimizden geçirir?.. Tekrar tekrar dinlemeyi arzuladığımız o şarkının içindeki sadece %0.3lük bir bölümden başkası değildir!..

Bir kütüphane dolusu kitabı tüketip, içimizde yalnızca birkaç sayfa ve cümlenin iz bırakması..Onca kitaptan sadece bir kaç tanesinin sende bıraktığı izler,aklında kalan, altını çize çize defalarca okuduğun o birkaç cümlede de durum büyük bir olasılıkla bundan farksız değildir!

Türkçe sözlükte altıyüz binin üzerinde bir kelimenin var olduğunu düşünürsek gündelik hayattaki kullanılan kelimelerin oranı yine bu bahsedilen yüzdelik dilimini geçmeyecektir!..

Kural hiç şaşmıyor değil mi?..

Bir ömür boyunca on binlerce insana bakar, binlercesiyle göz göze geliriz. Ama kalbimizin arşivine kaçını alabiliriz?

Peki ya aşk? Sevişmeler..Ya o tenlerin birbirine karıştığı, nefeslerin kesiştiği anlar da durum nasıl?.. İşte orada, o onlarca andan geriye kalan, muazzam bir “tortu”dan başka bir şey değildir!.. Bir bakmışsın hafızanda sadece o gece yarısı fısıldaşması, o belirsiz bir dokunuşun yarattığı elektrik, o anlık bir göz teması kalmış. Hatırlamak dediğin şey, işte o birkaç saniyelik arzu ve özlem tortularından fazlası değil!..Söylesene, o 'binlerce kez sarılmışızdır' dediğin şeyin içinden kaç tanesi gerçekten ciğerlerine işledi?.. Gördüklerimizle, içimize sığdırdıklarımızın oranı acaba nedir?..

Düşünsene ,bir ömür kaç canlının ölümüne acısına,sayısına senin tanıklıkılığın ile geçiyor?..Kendinden başlarsan ; önce yakınların,sevdiklerin,arkadaş ve tanıdıkların birer birer seninle arana “ölüm” yada “ayrılık” mesafesini koyduğunda sende derin yaralar bırakanların oranı diğer tanıklıklarının yüzde kaçına denk geliyor?..

Sevinçlerin,mutlulukların da aynı oranın içinde değil mi?..

Belki de şu: İnsan, çokluk içinde kaybolurken aslında azınlıkla yaşıyor. Dünya nüfusunun %1’inin tüm serveti elinde toplaması, milyarlarca spermin yalnızca bir tanesinin hayata kapı aralaması, milyarlarca gezegenin içinde belki sadece birkaçının yaşanabilir olması, milyonlarca piyango biletinin veya şans oyunlarının içinden yalnızca birine büyük ikramiyenin vurması…

Hep aynı evrensel kanunun yansıması değil mi? “Kıymetli azınlık” kanunu gerçekten harika işliyor değil mi? Hayran olmamak delilik!

Tesadüf mü sence? Bence değil. Evren "az" ve "ödül" üzerine kurulu gibi.

Peki bu bize ne söylüyor?..

“Kıymetli azınlık.”

Biz bollukla kuşatıldığımızı sanırız ama hayatımızı var eden şey, neredeyse eser miktardaki o azınlık olabilir mi?.. Koca bir zamanın içinden, ruhumuzda iz bırakan minicik anlarla hayatta kalırız!.Pamuk ipliğine bağlıyızdır bir nevi.. Bu çok karmaşık ve işin içinden çıkılamaz gibi gözükse de gerçeğin işleyişini değiştirmiyor!..

İşleyiş adeta “Zero Knowledge Proof” gibidir!

O hâlde soralım: Bu durum trajik mi, yoksa bir fırsat mı?.. O %0.3'lük dilimi bizlere ne anlatıyor veya biz o yüzdelik dilimden me anlıyoruz?..

Belki de cevap şudur: Ömrümüzün %99,7'si elimizin altındaki ama içmediğimiz su gibidir. Asıl mesele, o devasa çoğunluğun içinde kaybolmak değil, o %0,3'lük damlanın tadını çıkarabilmekte. Bir anın içinde bir ömrü hissedebilmekte... Bir bakışın, bir dokunuşun, bir cümlenin içindeki okyanusu görebilmekte.

Babaannem(anam) bunu yıllar önce analattığı bir masalda; Sultan Süleyman’a sormuşlar”onca yıl -tam altınyüz yıl- yaşadın nedir aklında kalan?..”diye.. O da;”Beyaz bir ata bindim,söğüt gölgesinden geçtim!..”demiş diye anlatmıştı.

Şimdi bu yazıyı okudunuz ve sizde kalanlar bu yazının yüzde kaçına tekamül ediyor?..

Kararı siz verin..

Amel Defteri/Dursun Akbalık

02 Eylül 2025 5-6 dakika 64 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 4 sa. önce

    Uzun bir aranın ardından yazdıklarımı yeniden yayınlamayı düşünüyorum..Bu “Günün Yazısı” bana moral oldu.Herkese içten teşekkür ederim..Selam ve sayılarımla..