Kurucu İnşa Temelindeki Kolektif Oluş 8

Kolektif sağlamalar sürekliliği kişiye garanti vermekle kişisi kaygılı tedirginlikler kolektif alan içinde ya hep ya hiçin sağlama huzuruna geçmenin güvencesini getirdi.

Böylece hemcinsler kolektif inşa içine doğada sağlamalarına yöneldiği günlük işlerge eylemlerinin, farklı işleyimleri üzerinde yardımlaşan işleyimseler üzerinde organize olmakla; kişisi sağlamlarını, kolektif karşılık takaslara dönüşen anlayışça inşa içine oldular.

Böylece başlangıç içinde olmayan şimdiki sonuçtan geriye doğru bilinç çıkarımla ilk seller başka başka nedenlerin enerji dönüşümleri içinde sağlama ve takaslar için şimdiki hal ile kolektif alan içine gelmişlerdir denebilir.

Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. El "kimine paydan hiç vermedik" derken, pay söylemi El ‘in diline kolektif süreç içindeyken yapışmıştı. Pay kolektif yapının söylemidir. PAY: işleyimle takas olan emeklerinin işlerge karşılığıdır.

Değilse kolektif bir işlerge karşılık kişinin doğada kendi başına bulduğu ne paydı. Ne rızktı. Ne paylaşımdı. Payı pay eden, rızk eden sihirli değnek; bu rızk denen, pay denen sağlama içine, takas etme içine ve üretim güç içine kolektif emeğin, kolektif gücün sokulmasıydı. Tüm köleci oyunların kader, rızk, pay ve kurgularda da bunun üzerine olacaktı.

Kolektif yapı paydaşlı yapıydı. El kolektif sistemin paydaşlı olan yapısındaki paylaşımdan demle, dağıtılan zorunlu kolektif paya; yani harcanan emeğin yarın çalışmak için geri yerine konması olan kolektif paya; şimdi mülk sahibinin cömertliği olan rızk demesiyle El sürece keyfilik katıp; kolektif geçmişi olan paydaş hafızayı bu kaplama sözcükler altında gizliyordu.

Sömüren kişi, sömürdüğü kişi sayısını arttırdıkça, zenginliği ve egemenliği de bununla doğru orantılı olarak artar. Efendi bir kişide bir birim işgücü sömürüyorsa 100 kişide 100 birim emek gücü depo enerji sömürür.

Bir kişinin günlük karşılanması gereken girdileri 10 türlü enerjiyle on birimse; efendi dokuz birim kolektif birikimi ele geçirmiş olmakla efendi çalışmadan, köleyi çalıştırmadan; dokuz günlük ihtiyaç karşılamasını depo etmiş demektir.

Oysa köle dokuz gün çalışmaz veya efendinin iş yerini 9 gün kapatmasıyla, 9 gün dayanma gücü olmayan köle; açlıktan ölmemek için efendiye daha baştan mağlup ve teslim olacaktır. Bu nedenle sömürenlerin sayısı daima sömürülenlerin sayısından azdır. Hem de sömürenler yüzde on, gibi yüzde yirmi gibi bir değer sayı arasında mutlu ve refahtırlar.

Egemen azınlık kolektif yapının elindeki depo enerji olan kolektif birikimleri almıştılar. Safi olan (amortismanları gideri çıkarılan) kolektif zenginlikten, egemenler daha çok pay alırken; üretenler daha az pay alır. Buna mülkün huzur hakkı ya sa mülkün akarı, mülkün kirası, mülkün kazancı, mülkün kârı, mülkün faizi vs.) denir.

Egemenlerin sömürüden aldığı pay %80'lerden %70'lere, %60'lara, %50'lere, %40'lara doğru iniyorsa buna sözüm ona "sosyal adaleti sağlama" diyoruz.

Bir yandan bakarsak sosyal adalet kolektif sistemin geri bağlanım yasasını çağırmakla kolektif hafızasından yansıma olan meşruiyettir. Diğer yandan bakarsak, sosyal adalet içinde daima sömüren egemenler olmakla egemenlerin kolektif gelirden alacakları pay ne olursa olsun sömürüdür.

Egemenler vicdan yapıp(!) kolektif zenginlikten %89 yerine %10 da pay alsalar, sosyal adalet bir sömürü öngörmekle birlikte sosyal adalet sömürenlerin biraz vicdanı, biraz hukuku, biraz adaleti olan bir sömürü sistemidir.

Özel mülk sahibi egemenlerin işbirlikçisi olan siyasetler sizin cehaletinize koca koca yalan söylerler. "Devlet size iş bulmaz, herkes kendi işini kendi kuracak" demekle kişileri kolektif bilince uyanmasınlar diye kolektif bilinci bastırıcı söylemlerle uyuştururlar.

Kolektif alan içindeki herkesin temel düzlemden gelen davranım, yönelim, sağlama eylemleriyle kişiler iş sahibi olup; alan içine işiyle ve depo enerjili işgücüyle gelmişti. Oysa sömürü bile zaten işi olan kolektif sistem içinde istisnasız var olan, iş ve işçilikler üzerine alabildiğine açılım vermiştir.

Potansiyel olarak herkes bir enerji durumuna sahiptir. Ve bu enerji türlü işlev dönüşmelerin eşgüdümüyle hayat dediğimiz canlı oluşu ortaya koymakla harcanır. Harcanan, dönüşen enerjiyle enerjinin dıştan bünyeye girdisi yapılır.

Harcanması ve girdisi yapılacak enerjinin kolektif düzenle harcanması, kolektif düzenle girdi yapılmasıyla kişi iş, güç ve bir gayrete sahiptir. Yani kişide atılması gereken harcanması gereken düzenli enerji formuna sokulması gereken enerji vardır. Bu girdi ve çıktı kişinin işi gücüdür.

Harcanan işgücü kişisel de olsa, dışta kolektif bağ üzerinde olduğunda, kişinin işgücünün kolektif düzenle düzenli biçimde harcaması zaten iş-güçtür. Doğa türlü enerji deposu olmakla çekim merkezidir. Tekil kişinin doğaya yönelme davranışı denen sağlama süredurumlarla kişiler; avcı, savunmacı gibi faaliyetlerinin farklı tür enerji harcanmasına ve farklı tür bir enerji üretmesine tabiidirler.

Kişi avcı savunmacı vs. işleyimleriyle, işlerge olana doğru beslendirme yaparken kişilere yaptığı savunma nedenle savunmacılar; avcıların beslendirme yapması içinden kazandığı enerji ile avcılara, güvenlik sağlar.

Böylece avcılar tarafından savunmacılara verilen beslenme enerjisi, avcılara güvenlik enerjisine dönüşen savunma olarak geri döner. Avcılar güvenlik içinde tehditten uzak şekilde av yaparlar. Savunma yönelimi avcıların geri düzlemle savunmacılara bağlanma noktasıdır. Beslenme yönelimi de savunmacıların, avcılara geri düzlemle bağlanma noktasıdır. 

06 Ekim 2021 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar