Meryemce / Deli Gönül

Her şey gönül penceremin dibinde otururken ben, akıp gitti gönlümün gözünden. Bir merdivenin basamaklarını andırıyordu ömrüm ve nefes nefese çıktım her basamağı. Ağır ağır diyen şairin aksine, hızlıydı adımlarım ve hızlıca akıp gitmekteydi zaman...Kimsenin dönüp arkasına bakmaya vakti yoktu öyle ki; vahşi bir belgeselden fırlamış gibiydi ruhlar. Bak deli gönül! İyi dinle! Denemeye niyet ettin, şiire kayıyorsun yine. Bu kadar şiir niye? Dünyanın bir şiiri kalmamış, bir denemesi hatta öyküsü de. "Dünya yaşlanmış sen hızlıca çıkarken, yüreklerdeki o büyük boşluktan..."

Gönül penceresinin önünde bin bir renkli çiçekler. Kimisi rengini beğenmemiş, kimisi yerini. Deli gönül yine de sevmekten usanmamış... Gönül gözü çapak görmüş camlarında, yağmurdan sonraki çamuru, rüzgarları sonra ve bembeyaz karı. Neler neler görmüş gönül gözü, iki çeşme bazen ve ansızın kupkuru. Kemanı ve kalemi ağlatmak yetmemiş...Sevgiyi görmüş bir gün, sevginin sevgi ile çoğalışını ve sevmenin ancak sevilmekle anlam kazandığını da...Duvarları yaran filizler kadar yeşil anılar çoğaltmış gönül, kızarmış, morarmış, pembeye çalmış göğünde aşklar. Umut, sabır, sevgi zafer kazanmış parke taşlarından fışkıran filizden farksız...Yüreği betonlaşmış insanların anlayamayacağı kadar zormuş sevgi denklemi...Çile ve emek eşitlenmek için beklemiş sevginin kucağında yıllarca...

Bir şeyler yarım kalacak diye mi bu korkun deli gönül? Bardakta çayın, defterde gönlünden söküp arttırdığın birkaç yazın, henüz tamamlanmamış aşın, acın, ötelere duyduğun özlemin, aşkın yarım kalacak diye mi bu telaşın? Bırak aksın zaman! Sensiz dönsün dünya! Bırak uzay aklına nasıl esiyorsa öyle yamasın içindeki boşluğu! Ve bırak bir boşluğu olmasın mekanik duyguların! Boşluk kabul görsün ya da görmesin! Sen işine bak gönül!

Bir anlam arayışı içinde 'kendini anlamak' olsun senin işin! Anlaşılmamak kaygını, anlamlılaştırma ile yer değiştir deli gönül! Anlama ve anlamlılaştırma bir sanata dönüşsün pencerende. Güneşin her gün doğması gibi, çiçeklerin ışığa doyması gibi. Bir çocuğun sebepsiz gülümsemesi gibi anlam bulsun saksıdan göğe uzanan emanet...

Ağaçlardan yaprak döken sonbahar gibi dökül toprağa. Sözlerin ilham olsun söyleyecek bir sözü olmayanlara. Mevsimin bütün renklerine boyan deli gönül! Hissetmeden, sevinip üzülmeden, düşünüp yorulmadan, ağlayıp güneş gibi umuda doğmadan sakın ölme Gönül! Hayallerini baharda büyütmek için toprağa gömmeden sakın!

Günler takvimi bitirmeye yemin etmiş gibi hızlıca koşuyorsa aldırma, yürü! Her bir nefesini hissederek, her bir lokmanı yavaşça yiyerek ve sindirerek her bir kelimeyi yürü! Günler koşuyorsa, ardından koşup tutmaya çalışma, tutamazsın gönül! Kaçıp göçeni, ruhunu rüzgara teslim edeni, hayat kumbarasını bozuk para gibi harcayanı tutamazsın asla! Elinde olsaydı nefes biriktirirdin, güzel anılar biriktirdiğin gibi!

Yağmurlar geçiyor gönlümden. Geçtiği her yeri ıslatan, geceden kalma günahları yıkayan sokak sokak. Bir dünya efekti, bir güneş tutulması sayıyorum savaşları, acıyorum dünyaya! Koynunda savaştan başka bir şey kalmadı...Önce yağmur diyorum sonra Güneş! Ah dünya! Bağrında insansı varlıklar, bir yaş daha aldı alacak! Bilseydi dünya, bir pasta gibi b/ölüşüldüğünü ve bir mum gibi eridiğini, kutlamak istemezdi hiçbir doğum gününü. Üfleyecek bir mumu olmayanların ahını yüklenmek istemezdi mesela...Üzgünüm gönül! Elektrikten söz etmeliydim burada, modernlikten ve teknolojiden. Savaş kelimesi ortamı gerdi değil mi? Modadan, magazinden dem vurmalıydım evet. Ama dünyadan haberim yok gönül! Bir şey diyeyim mi gönül, son bir şey? Aramızda kalsın ama galiba dünyanın da kendinden haberi yok. Olsaydı savaşları doğum saymazdı, geçen yılları parti...Eskiyoruz galiba gönül! Kapat şimdi ajansı! Uyu sen de! Uzatma! Dünya uzatsa da...

#biryılıdahaeskitirkenbiz #dünyayılı #deligönül #meryemce

14 Aralık 2021 3-4 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (4)
  • 2 yıl önce

    Gönlünden geçen yağmurla her dem yeniden diril🍀kalemin daim olsun...

  • 2 yıl önce

    Şiirsiz denemesiz, hatta kalemsiz kağıtsız hiç olur mu ? Kutlarım sıcak çay tadında bir yazıydı keyifle okudum...