Mütareke Basını

Günümüz medyası batan Yugoslavya dan çok daha beter bir hal almıştır sanırım. Perili düşlü hikayeler, satanist İrfanlar, dinin hurafelerinin hergün, gerçeklerinin hiç bir zaman anlatılmadığı programlar. Miliyetçilik yurt dışında artıp, faşizmin çizgisini pek çok ülkede geçmişken ülkemizde anti-nilliyetçilğin çığ gibi büyümesi, insanların Medya ve mahalle baskıları ile ezilmesi...

Yalan haberler, tiyatroculuğun ayaklar altında olduğu kurmaca senaryolar, Kurmaca derin devlet, herşeyden güçlü çizilen ancak aynı zamanda aciz olan bir gizli kurum imajı. Evinde silahların açık krokisini saklayacak kadar salak yerine konan eski devlet görevlileri...

Vatana ihaneti ispat edilmiş, yargı üstüne yargı, idam üstüne idam geçirmesi gerekenlerin yönetimleri, çıkar ilişkileri ile kurulmuş dev gibi saadet zincirleri, dünyadan el etek çekenlerin çocukları olduklarını iddia edip, efendi bile duramayan, terbiyeli bile cevaplar veremeyen, Kur-an dan haktan haberi olmayanlar ile Din kabakların çıkar çatışmaları...

Arada ezilen milyonlarca saf duyguya sahip, yıllarca kültür gıdasızlığı, eğitimsizlik ve fakirlik ile terbiye edilmiş bir halk ve onun doğuştan dünya ya borçlu gelen zavallı evlatları, torunları...

Seccade satmayı cennetlik, olarak görenlerin gözlüklerini temizlemedikleri için görmedikleri sarhoş şeyhler...

Tek haramı haftada bir iki kadeh içki olan ile attığı her adım Darül-harb bahanesi ile haram olan, vergi kaçıran, din kullanan, hak yiyen, borç çeviren, borcunu ve hakkını hak edene ödemeyen kesimin bir biri ile çatışmasında bir yudum alkol alanların dayanamayacak kadar zayıflaması...

Liboşların medya da boy boy sahnelenmesi, vitrinde tembel hayatların övülmesi yüceltilmesi, Çalışan ve üreten gerçek müslümanların yahut gerçek insanların ahlaksız, dinsiz, soysuz gösterilmesi...

Gereksiz yaratılan gerginlik ve cepheler, kısımların güçlendirilmesi, kurumların yıpratılması. Aşırı dürüstlük yerine aşırı kabuliyetçilik...

Günümüz dinamikleri insanların sürekli bir çatışma için bilelenmeleri ile geçiyor ve bir iç savaş sonrası eğer başarılı olunabilinirse genişlemiş bir kukla devletler topluluğu rolü günümüz Türkiyesine giydirilmek isteniyor. verilen gaz mantıklı insanların bile acaba demesine neden olurken, cepheden alınacak her patlamamış top kar sayılıyor. Bu ortam bölünmüş devletler topluluğu ve farklı eyaletlerin farklı hukuk kuralları ile yönetilmesine itecektir. Birleşik Türk İslam devletini kurduk diyerek hem miliyetçi yeni kuşakların hem de islam coğrafyasının körpe beyinleri satın alınacaktır. Zeten para babası olan araplar satın alnımış ve kotarılmıştır. Pasivize olan bu Araplar avrupa da şuursuzca zamparalıklarda, içki alemlerinde günlerini gün ederken onlara özenen kanlı para olduğunu görrmedikleri ya da umursamadıkları düzene eyvallah diyen ve biz şimdilik ABD ile müttefikiz diyip akşam evlerinden 5 tl lik Filistin yardım mesajları atanlar ya beyinleri iyice sulanmış, cahil ve şuursuz koyun sürüleridir. Yada asıl deccalin orduları ve Dinsizliğin yayıcılarıdır.

daha düne kadar hoş görü dini olarak bilinen ve Dünya da hoş görü toplumlarından biri olarak bilinen toplumumuz ve dinimiz bugün her terör eyleminde dile alınmakta tam bir terör dini olarak kotarılmaktadır. Eğer bu islamcılar gerçekten iyi yolda ve gerçek müslümanlık savaşında olsalardı 2-3 milyon ermeninin yaptığı baskının onda birini yapamazlarmıydı. Gelin görün ki Avrupa da ve Amerika da yaşayan milyonlarca müslüman ve Türk bu konularda en ufak bir baskı mekanizması bile işletemiyorlar. Medya organlarında yayınlanan Kurtlar vadisi formatındaki dizilerde bu konuda bir baskı kurmayacağımız üzerinden bilinç altı operasyonlar yürütüyorlar...

Sen mücadele verme, Polat mücadele ediyor. Sahipsiz değiliz mesajı toplumun zihnine kazınırken insanlar kendilerini doğru yola götürecek bir Atatürk yahut bir muhammet olmadı bir Polat Alemdarın geleceğinden şüphe etmez konuma geldiler. Bu çok tehlikeli bir durum kendi kendini savunmayan bir canlı düşünün ne yaparlarsa yapsınlar beni korur birileri diye düşüncek... Ama sonuç tabi ki ölüm.

Elbet inanıyorum ki "nasıl böyle bir imanı boğar?" boğamazlar ancak tamiri yüzyıllar alabilecek tahribatlar verebilirler. bu bir hak mücadelesidir ve geri dönülmez safhalara girmiştir. Demokrasi üstü kurumların ve devrimlerin, atılımların, Din araştırmalarının ve insan hakları savunuculuğunun başlama günü gelmiştir, geçmiştir, ikinci dünya savaşı sonrası oluşan kaos taki imkanlar fırsatı vicdansız yahudiler (yani yahudilerin vicdansız olanları) tarafından çok avantajlı konuma gelinecek şekilde kullanılmıştır ve onların çektiği yöne doğru sürüklenmektedir.

Devlet yapısı ve kademeleri oldukça basit olan ilk islam toplumunda köle azat etmek pek çok günahın karşılığı güzel bir eylemdir ve pek çok kölenin özgürlüğün ve islamın yayılmasına kol kanat olmuştur. Günümüz kapitalist düzeni eskiye nazaran hafifletilmiş kölelik sistemi ile insanları gün geçtikçe daha beter köle yapmaktadır. Bizi yönetenlerden yedikleri haramlara karşılık bizi köle yapmaktan, köleleştirmektense bizleri azat etmeleri ve müslüman olmalarını talep ederdim ancak bu konuda herhangi bir ümidim kalmamıştır. Gün bizler için ne yazık ki zulmü çekme günüdür, elimiz harama gitmez, vicdansızda olsa hukuksuz adam öldürmeye gitmez... Gidenler kurulan tiyatronun figuranları, adi basit oyuncularıdır. Zavallılardır. Din adına cianyet işlemek, dine yapılan en büyük haksızlıktır. Hukuk dinde de mevcuttur, hukuksuz alınan can da tartışmasız cinayettir.

Tüm bunları ve daha da fazlalarını anlatması gereken din adamları, camilerde hurafeleri ve olmadık peri masallarını dillendirirken toplumun cam karşısından imamı kesilen medya organları ise her biri bir sınıf belirleyip kendi kesimlerinin nabızlarına göre şerbeti dayadıkça dayamaktadırlar. Dediğim gibi bu gidiş iyi değildir. Aklı başında olanın yolu değildir. Olmamalıdır.

Karşılıklı iletişimi çevremde TKP den olanda, AKP den olanda, MHP den olanda, ÖDP den olanda (özetle her bir bölünmüş zümre) reddetmiştir. Her biri ayrı ayrı bu birleşme ve bütünleşme çağrısına karşılık beni tehdit etmiştir, dalga geçmiştir. Birey birey karşılaşılan bu durumun toplumun genelinde de hakim olduğu hergün takip edilen satır aralarından ve kulak medyasından da sabit bir gerçektir.

Mütareke basını satılmış ve sorguda ne isterlerse onu söylemek zorunda değildir. Ekmek bir şekilde çıkar, önemli olan helal olan ekmeği tutabilmektir.

Baskıların ve bayrak markaların uşağı olmuş bizler seçeneksizlik içinde kaldığımıza inandırılmaya çalışıyoruz. Fikrinizi ve vicdanınızı hür bırakın, hiç bir şeyin bağımlısı yahut uşağı olmayın. Muhtaç olduğunuz kudret eminim Türk ve ya değil, müslüman yahut değil her birinizin damarlarında mevcut sadece ona sığınmayı bilin.

Saygılarla

06 Haziran 2009 6-7 dakika 5 denemesi var.
Yorumlar