Nedir Bu Öfke?

Toplum hayatımızda öfkenin ne derece önemli boyutlara ulaştığını görmek hepimizi üzüyor.
Her gün gazete sayfalarında, TV ekranlarında öfkeyle gözü kararmış insanların yaptıklarını vahşet ve dehşeti okumak ve izlemek acı.
Toplu taşım araçlarında, trafikte, okulda, sokakta, mahallede, çarşıda, helmen her yerde öfke?
İnsana, hiç de insanî olmayan hareketleri yaptıran öfkeyi nasıl yenebiliriz?
Yaptığımız ama yaptıktan sonra da pişman olduğumuz hareketlerin arkasında her zaman öfke yatmaktadır.
Atalarımız der ki: ?Öfkeyle kalkan zararla oturur.? Zarardan kaçınmak için öfkeden uzaklaşmak. Sevgiyi Peygamberimiz, ?gerçek pehlivan öfkesini yenendir.? diyerek, öfkelenmemenin nasıl önemli bir kişilik belirtisi olduğunu dile getirir.
Öfkeyle başa çıkmak elbette zor.
En sakin olduğumuz zamanlarda bile bazı olaylarla nasıl da öfkeleniyor, kendimizi kaybediyoruz. Sabrın sakinleştirici ortamına sığınamıyoruz.
Öfkeye yenilmemenin birinci şartı sükûnet, sabır.Kızdığımız zaman tavsiye edilen hareket, ayaktayken oturmak, otururken uzanmak. Öfkenin ilk basamağını atlatabilirsek işimiz kolay. Geçen saniyeler bizi daha aklıselim düşünmeye götürür, sakinleştirir. Ardından konunun belki de hiç de öfkelenilecek bir konu olmadığını düşündürür bize.
Olaylara karşı aklıselim bakabilmek ve onu doğru okuyabilmek, sağlam kişilikli bir yapıyla mümkündür. Okuyan, öğrenen, hayat tecrübesiyle kendini olgunlaştıran öfkenin tuzağına kolay kolay düşmez.
Eğitim, ruhî olgunluk kişiliğimizin sağlam temellere oturmasını sağlar. Kendimizi tanımamızı, insanlara karşı nasıl davranmamızı öğretir bize. Sabırla pek çok sıkıntının, kızgınlığın, öfkenin üstesinden gelebileceğimiz gerçeğini hatırlatır.
İnanç değerlerimiz de bizi öfkeden uzak kılar. İnsanlara iyi davranmanın, kalp kırmamanın dinî bir görev olduğunu bilen, başkalarının yerine kendini de koyabilen, sabırla kuşanan bir insan öfkeye kolayca yenilmez. Öfkesini sınırlandırır, Allah?a sığınır. Düşüncelerini sakin bir biçimde muhatabına söyler.
Günümüz insanı, kendini tanımada, başkalarına hoşgörülü davranmada, davranışlarını olgunlaştırmada ne yazık ki kendisinden bekleneni veremiyor. Maddî kaygılar, koşuşturma onun kendisini, çevresini, insanları tanımasına yeterince fırsat vermiyor.
İnsan, kişisel ve toplumsal anlamda kendisinden beklenenlerin neler olduğunu, bunları ne derece yerine getirip getiremediğini sıkça kendisine sormalı. Davranışlarını insanî boyutlarla sürdürmeye çalışmalı. Başkasının kendisine öfkelenmesine kızıyorsa, başkalarının da kendisine öylece kızabileceğini düşünerek, bencillikten uzaklaşıp, toplumsallaşmalı.?İnsanların en hayırlısı insanlara en yararlı olanıdır.? Kutlu sözünü unutmamalı.
Öfke gibi insanı insanî davranışlardan uzaklaştıran her çirkin ve yanlış davranış, Yunus Emre?nin: ?Yaratılmışı hoş gör Yaratandan ötürü? mısrasındaki anlayışla, iyiye, güzele, doğruya dönüşebilir.
Yunus?un sesini duyabilmek için gönüllerimizi açmaya ne dersiniz!
Rıfkı Kaymaz

19 Temmuz 2008 2-3 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    kalemine, gönlüne sağlık Rıfkı Amca Allah(c.c) senden razı olsun bu güzel paylaşımın için...