Özlemeyi Özledim 2

-Ne kaldı şunun şurası Dilara'nın altı yaşına.Yıllardır yaptığın birikim tüm hayallerine yetiyor.Ev,iş,araba ve başka neyse ney işte.Bu fikirleri kim sokuyor senin kafana metin...Kime diyorum ben diye cümlesini tamamlamadan kapının zili çaldı iki kere kısa kısa.Cumbalı pencerenin önünde iki yana sarkan perdelerden birini az aralayıp dışarı baktı lora. Seslendi ...-kim O? Kim O... Cevap veren yoktu.
-Senin ile konuşuyorum Metin bir şeyler söyle ne oluyor diye cümlelerine devam etse de aklı çoktan başka yerlere kaymıştı metin'in. Ellerini ovalamaya, dudaklarını yandan kemirmeye başlamıştı. Sağ dizini yukarı aşağı oynatıyordu hızlı hızlı ve ritmik bir şekilde.Ne yapıp edip evden çıkmalıydı. Arkadaşları işareti vermişti çünkü. Charlottenburg-Wilmersdorf de köhne bir barda toplanıyorlardı son birkaç aydır cumartesi akşamları. Plötzensee hapishanesinden emekli iki gardiyan, Charlottenburg belediye başkanının oğlu Adelhard,metin ve Hasan amcanın en yakın çocukluk arkadaşının yeğeni Sabahattin...Bu gurupla da O tanıştırmıştı zaten.Hızlı adamdı Allah için elinin uzanmadığı yer yoktu,herkezi tanıyordu,nereye gitse hoş geldin diyorlardı Sabahattin'e.Özenilmeyecek gibi de değildi hani ve hiç kendini beğenmişlik etmeden abi diye hitap ederdi Metin'e. Sadece bir yaş vardı aralarında ama çok hoşlanırdı bu durumdan.Kendini büyük gösterirdi.Ve önemli insanlarla tanışmak ayrı bir hava katmıştı kendisine.Oraların en önemli adamı gibi hissediyordu kendini.Evinin bulunduğu sokaktan köşeyi döner dönmez kolları yanlara doğru hafif aralanıyor,ceket yakasından az geriye doğru sarkıtılıyor, adımlarda ayakların iç tarafları hafif öne bakacak şekilde biraz aksak ve ağırdan yürüyordu.mühim adam olmuştu bizimki nede olsa belediye başkanı ile her gün aynı evde kalan oğlu biraz sonra Metin'in de içinde olduğu beş kişilik gurupta olacaktı.
Bir yandan bu hayaller kafasından geçerken bir yandan da evden ne bahane ile çıkacağını düşünüyordu. Yerdeki halının kenarından sarkan ipe gözlerini dikili vaziyette.Koşarak Dilara geldi içeri tüm bilmiş edalarını takınmıştı üzerine.İki elinde iki elbise.
-Baba yarın sabah parka giderken bunu mu giyineyim, bunu mu? diye gerdanını kırmış ağzı kulaklarında gamzeleri çıkmış tombul yanaklarından bakıyordu yüzüne.Daldın hali biraz daha sürünce dayanamadı Lora,
-Metin! Diye seslendi..Bir anda irkilerek sıçradı yerinden.
-Baba hangisi diyorum sana dedi ama yüzü düşmüştü Dilara'nın.
-Gel bakalım babanın kucağına bir yanak ver bakim diye canlandı Metin. kucağına aldığı gibi birkaç kez havaya fırlatıp tuttu, koltuğun üzerine atıp gıdıklamaya başladı, yapma baba dur bile diyemiyordu bıcırık kıkırdamaktan.Keyifler yerine gelmişti.ne güzeldi çocuk olmak.her şey çabucak unutuluveriyordu...
Ahh keşke Lora'da çocuk olsaydı! ...

01 Şubat 2013 2-3 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar