Rehine Yurttaşlarımız Serbest

Üç ay önce Irak/ Musul Türk Başkonsolosumuz dahil 49 vatandaşımız IŞİD terör örgütünce rehin alınarak Konsolosluk binasından alınarak, bir başka binada tutulmakta iken bugün itibariyle serbest bırakılmış olup, sabah saat 05 de Türkiye sınırından ülkemize girmişlerdir.
Evine dönen yurttaşlarımıza 'geçmiş olsun' ailelerine de "gözünüz aydın olsun' diyoruz ...
Hepimiz sevindik elbette ..

ABD nin politik ve stratejik bir oyunu daha sona erdi böylece !..

Bir olayda, sebep-sonuç ilişkisi kurarak analiz yapmak gibi bir alışkanlığımız, becerimiz olmadığı için, bu olayda da salt sonuç üzerinden yargıya varıp, kararımız açıkladık, sevindik, coştuk, ülkeyi yönetenleri kahraman ilan ettik, " Dışişleri Bakanlığı ve MİT in sabırla yürüttükleri başarılı bir operasyonla" bunu gerçekleştirdiğini, bunun da büyük bir başarı olduğu algısı yaratılarak tarihimize Türk'ün bir kahramanlık öyküsünü daha yazmış olduk böylece ...
Hatta TRT ' bu olay üzerine çok kitaplar yazılacağını, çok filmler yapılacağını ' da vurgulamayı ihmal etmedi yayınlarında ..

Hatırlarız
Bilmem kaç yıl önce, Kuzey Afrika ülkelerinden birinde, Yunan Konsolosluğunda tutulan PKK lideri Apo' yu bir gecede, CIA tarafından paketlenmiş olarak Türk yetkililere teslim edilişini, bundan zamanın Başbakanı Ecevit' in haberi olmadığını.
'Düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü' misali ..

ABD nin bu jesti yapmakta amacı; ' Irak'ı vuracağım, kuzeden sizin topraklarınızdan geçerek de kara harekatı yapacağım, buna izin vermeniz karşılığında da Apo' yu size verdim' idi.
Yani, hani şu TBMM den geçirilmeyen 1 Mart Teskeresi.
Sonuç TSK buna razı olmadı, teskere de Meclis onayından geçmedi, yasallaşmadı.
Buna çok öfkelene ABD, askerlerimizin başına çuval geçirerek, TSK yı Cemaat aracılığıyla pasifize ederek, bir çok açık-gizli ambargolar uygulayarak intikam almaya kalkıştı ve bedel ödetti bu ülkeye ...

49 vatandaşımızı kim, niçin kaçırdı, nerede sakladı ?
Neden şimdi serbest bırakıldı ? sorularının yanıtı bu süreçlerden sonra daha net olarak verilebilir.
Burada 'zamanlama' işin dikkat çekici bir boyutu olarak görülmekte...

'Ben IŞİD'i vuracağım ama tek başıma değil, sizin de dahil olacağınız bir Koalisyon Gücü oluşturarak ' diyen ABD ye bizim Hükümetimizden ' hayır, biz o koalisyonda bulunamayız, çünkü IŞİD' in elinde benim 49 vatandaşım var, onlara zarar verebilirler' mazereti oldu.

ABD hemen hamle yaptı, ne etti eyledi, ne hikmetse, rehin tutulan 49 vatandaşımızı bir gecede paketleyip, sabaha doğru sınır kapımıza kadar getirtip, teslim ettirdiler. Yani, Apo olayındaki aynı oyun .
Bundan Başbakan Davutoğlu' nun da haberi olmadığı belli. Zira kendileri Azerbaycan ziyaretinde idi ve sabaha doğru haberi oldu, uçakla apar topar Urfa'ya geldi gezisini yarıda bırakarak ..

Peki, şimdi ne olacak?
ABD ' rehineleri kurtarıp size verdik, IŞİD' di vuracak koalisyona katılmamak için öne sürdüğünüz bahaneniz de kalmadı, hadi bakiiim, gel bize / katıl bize ' mi diyecekler ?
Neden olması ki?

Tüm bu olup bitenlerden sonra bu süreci, mehteran bölüğü ve Hasan Mutlucan'ın Kahramanlık Türküleri eşliğinde coşkuyla mı kutlayacağız?
Yoksa, şapkamızı önümüze koyup, sürecin sebep ve sonuçları arasında ilişkilerini analiz ederek, ciddiyetle bir durum değerlendirmesi mi yağacağız, soğuk kanlılık içinde ?

20 Eylül 2014 3-4 dakika 231 denemesi var.
Yorumlar