Şairler Konuşuyor / Bünyamin Durali ile Söyleşi

Aşağıdaki söyleşi, İnsancıl dergisinin Şairler Konuşuyor ana-başlıklı söyleşilerinden biri, Bünyamin Durali'ye ilişkin olanıdır.
---
İnsancıl: İlk şiiriniz hangi tarihte, hangi dergide çıktı?

B. Durali: İlk şiirim, 1982’de, Tanju Cılızoğlu’nun çıkardığı Edebiyat-81 dergisinde yayımlanmıştı; ama şiirimin altına yanlışlıkla başkasının imzâsı konulmuştu. Bir tâlihsizlik saydığımdan herhâlde, belleğime almamışım: Şiirin adını dahi hatırlamıyorum.

İnsancıl: O dergiyi hâlâ saklıyor musunuz?

B. Durali: Hâyır! Şiirlerimin ve deneme-eleştiri türü yazılarımın yayımlandığı birçok dergi elimin altında olmadığı gibi, o şiirimin yayımlandığı dergiyi de nerede yitirdiğimi bilmiyorum. Ama bu yılın başında, kitaplığımdaki sıkı bir taramadan sonra, eksik-gedik de olsa, her nasılsa sakladıklarımı herkesin okumasına açık iki ayrı blogda toplayabildim.

İnsancıl: Niçin şiir yazdığınızın cevabını bulabildiniz mi? Nedir?

B. Durali: Ben, üniversiteden felsefe kökenliyim. Gerçi, lisede öğrenciyken çok iyi bir matematikçi diye bilinirdim, eğitim-öğretim çevremde. Onun etkisiyle, akabinde İTÜ'de bir süre mühendislik okudumsa da, edebiyat ve felsefe kaynaklarıyla tanışmak, benim dünya yörüngemi alt-üst etti ve kökten değiştirdi. Böylelikle, “cevaplara öncelikli” pozitif-rasyonel bilimlerden daha ağırlıklı olarak, “sorulara öncelikli” felsefeye (ve edebiyata) yaslamaya başladım hayatımı. Dolayısıyla, neylesine düşünsem de, ara ara, “şu neden(ler)le şiir yazdığımı sanıyorum” düzleminde konaklasam da; her seferinde doygun bir karşılık (cevap) bulamadığımı anlıyorum. Böyle olması da çok doğal. Demiştim: Soruların cevaplardan daha önemli olduğunu düşünen bir kültür ortamından geliyorum.

İnsancıl: Şiir için en uygun mekân?

B. Durali: Şiir, eğretilemeli anlamıyla, (zamandan ve) mekândan münezzehtir. Reel anlamıyla ise, zamanı ve mekânı sımsıkı kuşatır, kuşatmalıdır. İki deyişim, birbirine karşıtmış gibi görünmesin. Değil. Şuraya geleceğim: Şiirin, "şu mekân olursa oraya yerleşirim, bu mekân olursa oradan kaçarım" cinsinden bir lüksü olduğunu sanmıyorum. Öyle olsa, "şiirin özgüllüğü" dediğimiz şey, şiirin kendini özerklikle ortaya koyma irâdesi daha baştan zedelenirdi. Yine de şiiri bazı mekânların görece daha fazla kışkırttığını söylemekte bir beis göremiyorum. Buraya değin dediğim, beşerî aşkla alâkalıydı... Bir de mistik/ metafizik içlemli aşklar var ki, apayrı alanlar onlar. Bilincimi de sezgilerimi de aşıyorlar.

İnsancıl: Şiir hangi zamanda çağırır sizi?

B. Durali: Hep şiir çağırmaz beni. Bâzen çağrısız bir konuk olarak, çatkapı ben giderim. Ancak, çağırdığı zamanlar, umarım doğru saptamışımdır, “hüzünlerin sisi”ne gömüldüğüm zamanlardır çoğunca.

İnsancıl: Dilinize dolanmış, hafızanızdan hiç silinmeyen, kendi içinizde mırıldandığınız dize ya da dizeler hangileridir?

B. Durali: Kendi dizelerimden çok, başkalarının dizeleridir (şiirleridir) ezberimde. Hangisini ansam, yekdiğerine haksızlık olacak. Israr ettiniz mâdem, birkaç dizeye dokunayım, çağcıl şairlerimizle sınırlayarak. A.Kadir’in, Düşünceler şiirinden: “Seni benden ne bu kapı ne bu duvar ayıracak/ Seni ne bu kara kara gelen ölüm”. Metin Demirtaş’ın İlhan Erdost’a adadığı bir şiirinden: “İki gözüm ona iyi bak/ Dünyaya küskün gitti biraz/ Zemheride çiçek açmış/ Acılı, suskun bir topraktır o/ Seslenmezsen merhaba demez”. Cafer Keklikçi’den: "bende kıyamet öyle bilindiği gibi kopmuyor/ bende kıyamet Ahmet/ bende kıyamet otuziki dişimden başlıyor kopmaya/ trenler yarım gidiyor gideceği yerlere/ kadınlar yarım adamlar yarım/yarım bir göğü paylaşıyorum herkesle". İsmail Uyaroğlu’dan: “Şairim ben, sevme beni/ Yolum yokuş, sevdam zor”. Nihâyet, Gülten Akın’ın artık özdeyişe dönüşmüş o iki dizesi: “Ah kimselerin vakti yok/ Durup ince şeyleri anlamaya”.

İnsancıl: En beğendiğiniz imge?

B. Durali: Çok ama çok beğendiğim, sayısız imge var. “Şu, en beğendiğim imgedir” diyebilmem, olanaksız bu yüzden!

İnsancıl: En beğendiğiniz şiir adı?

B. Durali: Şu “en”li sorularda epey zorlanıyorum doğrusu. En beğendiğim midir bilemem ya, Hasretinden Prangalar Eskittim, geliverdi aklıma.

İnsancıl: Kıskandığınız şiir?

B. Durali: Hiçbir şiiri kıskanmam. Ne var ki, çok beğendiğim her şiiri okuduğumda, şiirdeki sonsuz acemiliğimi görür, şiir yazmayı bırakmak seçeneği de dâhil, binbir dolambaçlı düşünlere dalarım.

İnsancıl: Sizi en fazla sinirlendiren şair?

B. Durali: Sanal edebiyat sitelerinde ömürlerini çürüten bütün uyduruk/ kaydırık şairlere, daha doğrusu, dokuzuncu sınıf şair mukallitlerine, şiir geleneğimize ve has şairlerimize hürmetsizliklerinden ötürü, sinirlenirim. (Tümlükçü davranmayayım: sanat-edebiyat uğraşılarına daha saygın ve sevgin yaklaştığını hissettiğim bir-iki siteyi ve oralarda kimileyin beni şaşırtacak derecede yüksek beğenili şiirler yayımlayan insanları kötü çoğunluktan özenle ayırıyorum.)

İnsancıl: Şiir ikonunuz?

B. D: İdollere, fetişlere, ikonlara.. iktidarı ve hiyerarşik hegemonyayı çağrıştıran her türden sembol ya da figüre cepheden karşıyım. “Şiir ikonu” tamlamasının ise, ancak ve ancak, “şiir karşıtlığı”na denk düştüğü kanısındayım.

İ: Elinizden tutan usta?

B. Durali: Doğrudan elimden tutan olmadı. Ancak, Alâaddin Soykan’ın (ki bugün, ikimiz de bambaşka şiirsel anlayışlardayız), şiirin şafağını ve karanlığını algılamamdaki kimileyin dolaylı, kimileyin dolaysız payını yadsıyamam.

İnsancıl: Elinden tutmak istediğiniz çırak?

B. Durali: Meslekten felsefeci (felsefe öğretmeni) olmama karşın, öğretmenliği (belki de öğretmenleri) hiç sevemedim. Bu yüzden ki, ömrübillâh öğrenci kalmaya ahdetmiş biri olarak; kimseye ustalık etmeye niyetim de yok, yeteneğim de yetmez.

İnsancıl: Şiirin cenneti neresidir?

B. Durali: Şiirin cenneti olur mu hiç? Şairin cenneti var mı ki, şiirin olsun! Şairinden, zorunlu olarak da sosyo-kültürel ortamından yalıtık şiir varsa, o başka tabi! Dolayısıyla, sözcüğün en nâmuslu anlamıyla, şairin katışıksızından ve her türden zorbalığa ve haksızlığa dik duranından söz ediyorsak, şair cehennemde yaşar ve orada yazar şiirini.

İnsancıl: Şiirin cehennemi var mıdır?

B. Durali: Yineliyorum mecbûren: Has şiirse murâdımız, cins şiirse, dünyanın bugünkü durumuysa yaslandığımız zemin, sâdece cehennemi vardır şiirin.

İnsancıl: Şiir felsefeniz?

B. Durali: Bloglarımın da alınlığına yazdığım gibi: Şiirin hakikatlisinin, şiirden çok daha fazla anlamsal ve sessel katmanları olduğunu, dünyayı sonsuz sayıda kımıltısıyla kuşattığını düşünen ve şiirin, var-oluş sancılanmalarımızdan kaynaklanan en beşerî fenomenlerden biri olarak, gücüne güvenmeyenlerin yüzünün, günün birinde çok ama çok fenâ kızaracağına inanan bir fâniyim. Bu bir... Yaşadığım çağa, kültür-sanat-edebiyat açılarından, karınca kaderince tanıklık etmeye çabalayan; insanlığın vefâ, dostluk, dayanışma, merhamet, aşk gibi kadim-evrensel değerlerinin ve birikimlerinin hızla aşınmasını, (daha kötüsü) kokuşmasını an be an izlemekten ötürü, şaşırma yeteneklerini yavaş yavaş yitirmeye başlayan, "bir YER-KÜRE kirâcısı"yım. Bu da iki... Yetmez mi?

İnsancıl: Hangi durumlarda şiire ihânet ettiğinizi düşünürsünüz?

B. Durali: Kalbim, göğüs kafesimi; beynim, kafatasımı kırarak yazmayı başaramamışsa(m); o durumda, şiire ihânet etmiş sayarım kendimi.

İnsancıl: Bir seçim yapmak zorunda kalsanız hangi şiirinizle anılmak istersiniz?

B. Durali: Bıçak sırtı bir soru daha. İnanmayacaksınız ya: Anılmak, yarınlara kalmak gibisinden bir kaygım hiç olmadı. Son derece sakınımlı durarak söyleyeyim gene de: Henüz hiçbir dergide yayımlamadığım, yaklaşık 700 dizelik Yüreğimde Yüz Yalaz (x) başlıklı en uzun şiirimle anılmak isterdim, anılacaksam ille de.

İnsancıl: Şairce yaşamak nedir?

B. Durali: “Şairce yaşamak” diye apayrı bir yaşama öbeği olmamalı. Gelin buna, (türcülüğün faşizan tuzağına düşmemek için, insanca da demeyeceğim) “nâmusluca yaşamak” diyelim ve öyle tanımlamaya çalışalım: Etik (iyi), estetik (güzel) ve mantık (doğru) değerlerini içselleştirerek yaşamaktır özcesi. (Kalokagathia'yı canhıraş savunma zamanlarıdır). İnsanlığın binlerce yıllık birikimlerine, doğa varlıklarına, var-oluş olanaklarının hepsine saygılı ve sevgili yaşamaktır. Sömürüsüz-zulümsüz bir dünya tasavvurunu dipdiri tutmaktır her dâim. Adnan Yücel’in dediğince: “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” didinmektir.

İnsancıl: “Şiir” yerine sizden yeni bir kelime bulmanız istense ne derdiniz?

B. D: Şiirin yerine, Aşk’tan başka ne yakışır ki! Kuşku yok: Böyle derken, büyük harflerle AŞK'ı pusula bellediğim; benim "asosyal paylaşımsızlık siteleri" diye adlandırdığım ortamlardaki vıcık vıcık tensellikten, düşünsel/ duyarlıksal eksenli bir tinselliğe yükselmeyi sittin sene akıl edemeyen "etçil kırıştırmalar"ı imlemediğim, gürül gürül ortada. Öyle ya, tinimi sarmala(ya)mayanın, tenine nasıl dokunabilirim?

İ: Şairin günlük ev ödevi ne olmalıdır?

B. Durali: Şairin günlük ev ödevi mi? Ömürlük ev ödevi olmalı şairin, günlük değil. Ama, bu ömürlük ev ödevi dediğim de; zorunluluklarla değil, özgürlüklerle, özdenliklerle, özerkliklerle bezenmeli.

İnsancıl: Şiirle ilgili son projeniz?

B. Durali: Derli toplu bir tasarı (proje) hâlinde düşünmesem de, tek kitaplık upuzun bir destan şiir yazmak, ardından da şiir yazma serüvenimi (hiç ünlenmeden böyle, sessiz-sedâsız) sonlandırmak istiyorum sıklıkla. Tabi, bu süreç, birkaç ayda mı, birkaç on yılda mı tamamlanır, yoksa hiç mi gerçekleşmez, onu da kestiremem şimdiden.

İnsancıl: Şiirle ilgili hayâliniz?

B. Durali: Şiir yarışmalarının alayının köküne kibrit suyu dökülmesi, en büyük hayâlimdir. Bu olmasa bile, o yarışmaların/ vuruşmaların/ dövüşmelerin/ sövüşmelerin; esâsında, şiirleri/ şairleri madara etmenin, maskaraya çevirmenin, en aşağılık yöntemi olduğunun anlaşılmasını, bir an önce arzuluyorum.

(x): Bu konuşmada, henüz yayımlanmadı dediğim Yüreğimde Yüz Yalaz şiiri, daha sonra Berfin Bahar dergisinde (Kasım 2011) yayımlandı.

(*): İnsancıl, Kasım 2010, Sayı 244

01 Aralık 2020 9-10 dakika 27 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (10)
  • 3 yıl önce

    Şiirle ilgili dahası şiir yarışmaları ile ilgili tüm söylediklerinize katılıyorum Bünyamin bey

  • 3 yıl önce

    Hatırlamalı ve tekrar tekrar okunmalı.

  • 3 yıl önce

    Çok beğendim,günümüz yazar ve çizerleri sanırım bu yazıtı birkaç kez okumalılar,sevgiyle kalın Bünyamin bey ..

  • Kimseye usta olmak niyetinde değilim demişsiniz. Bir veya birkaç kişi yerine hayli geniş kitlelere ulaşması gereken anlatılar bunlar. Şiirin mekanı, şairin ev ödevi gibi ne çok ders var çıkarılacak. Tebrik ederim Bünyamin bey saygımla, selamlar.

  • 3 yıl önce

    Kendim sorup kendim cevaplarım, diyor şair. Zaman zaman insanın yüreğini, yüreğinin sırlarını, kendine açması, kendi ile dertleşmesi de iyidir. Olumlu ya da olumsuz, şairlerin şiir ve edebiyat hakkında ki değişik düşünceleri her zaman olumlu katkı yapar kanısındayım. Kutluyorum içtenlikle Bünyamin Beyi...