Salyangoz
Minik bir salyangoz meraklı gözlerle bana bakıyor. Gözlerim bu küçük canlıyı gördüğüne inanamadı. Üstelik yeşilliklerle dolu bir tabak içinde. Yüksek ihtimalle o tabaktan canlı çıkacak. Henüz salyangoz yemeğe başlamadık.
Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Dünya bir nebze güzelleşsin ümidiyle günü bitirirken, önümüze her yeni günde aklımızın almayacağı tuhaf olaylar çıkıyor. Akıl tutulması yaşıyorduk, tutulduk kaldık hep birlikte. İnsana, canlıya, doğaya değer vermeyen tüm ideolojiler, öğretiler toplumu çürümeye mahkum ediyor.
Vicdanını, sorumluluk bilincini yitiriyor insanlık. Depremler, yangınlar, heyelanlar ve tüm doğa olayları sanki insanın yaptığı yanlışları yüzüne vurmak ister gibi alt üst ediyor yerküreyi. “Doğa olayı!”. O evleri dere yatağına yapan, yaptıran, yıkılan on numara beş yıldız rezidansları diken insanoğlu değil mi…
Hiçbir şey yapamamanın verdiği keder her şeyden kötü. Asıl insanı tüketen, haksızlıkları lütufmuş gibi kabul eden insanlardır. Kendi cebine gitmedikten sonra kimsenin cebini düşünmeyen, kendi rahatı bozulmadan kimseyi düşünmeyen, kendi için yaşayıp kendi için ölen insanlar yüzünden yaşanabilir olmaktan çıktı dünya. Bencil, empati yoksunu insanlar yüzünden soluğunu yitiriyor dünya. Ve insan aç gözlülüğüyle yok ediyor dünyayı.
Ben Mars’a gidiyorum. Siz de toparlanın.
Rûm Suresi 41. Ayeti çağrıştırdı yazınız Hatice hanım. Öncelikle yazdıklarınıza katılıyor ve tebrik ediyorum. Biz içimizdeki tüketmek hırsımızı ve doğaya zıt alışkanlıklarımızı terk etmedikçe Dünya'dan Mars' a dahi gitsek bir şey değişmeyecek diye düşünüyorum. Sevgiler. Ayet mealini bırakıyorum aşağıya konuyla ilgili olduğu için.
[Allah’ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu] insanların kendi elleriyle yapıp-ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı: Bu şekilde ³⁸ [Allah], belki [doğru yola] geri dönerler diye yaptıklarının bazı [kötü] sonuçlarını onlara tattıracaktır. ³⁹
39 Böylece, günümüzde korkunç bir şekilde -üstelik henüz kısmen- ortaya çıkan doğal çevremizdeki yoğun çürüme ve tahribat, burada “insanın kendi yapıp-ettiklerinin bir sonucu”, yani insanın, kendi kendini tahrip eden -çünkü katı materyalist bir temele dayanan- teknolojik gelişmelerin ve insanlığı daha önce hayal bile edemediği ekolojik felaketlerle karşı karşıya getiren çılgınca faaliyetlerin bir sonucu olarak öngörülmüştür: Toprağın, havanın ve suyun sanayi atıkları ve şehir çöpleri yüzünden dizginlenemeyen bir şekilde kirlenmesi; bitki örtüsü ve denizlerin artan bir şekilde zehirlenip yok olması; yaygın uyuşturucu ve görünürde “faydalı” ilaç kullanımı sebebiyle insanın kendi bedeninde ortaya çıkan her türlü genetik bozukluklar ve insanlara yararlı birçok hayvan türünün giderek yok olması. Bütün bunlara, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi, cinsel sapıklıkları, suçları ve şiddeti ve son aşamada nükleer dehşeti ilave edebiliriz: Bunların tümü, son tahlilde, insanın Allah’a ve mutlak manevî/ahlakî değerlere karşı umursamazlığının ve bunun yerine, “maddî ilerleme”yi tek önemli hedef sayan inançlara tutsaklığının bir sonucudur.
Muhammed Esed Meali Rûm Suresi 41. Ayet Açıklaması
Yazımı günün deneme yazısı seçen kurula ve edebiyat sevdalılarına teşekkürler. Sevgiyle...
Teşekkür ederim Şule hanım.