Sen misin Benim Savaşlarımda ki Siper

Gece, bölündü uykum yine kabuslarla.
Banyo fayansları üzerinde bir balta duruyordu, sen yıkanırken kan dolu küvette. Elimi uzattım sana, tutmadın. Yüzüme baktın ve gülümsedin, sonra kolun düştü ayaklarımın üzerine.
Bir adam vardı duvarlarda gölge, yüzünü görmedim. Yaklaşıyor, yaklaştıkça gölge büyüyordu. Ellerini boğazıma uzattı gölge adam, kristal bir bardak gibi o sıra, dağıldı tüm gövden... İrkildim.
' Yine mutsuzsun biliyorum.'
Bir şişe şarabım olmalı şuralarda bir yerde, hadi birlikte içelim. Sen konuşma yine sus, ben anlatayım soluk soluğa umutsuzluğumu, öfkeli psikopat bir kemancının melodisiyle. Belki çıkarsın saraçlara dans etmek için, üzerine bir bez parçası geçirip benimle. Lanet bir ölümü dönüyorum sokak lambaları altında. Hiç kimseler yok köpekler dışında ve korkutan pus sarmalıyor belimi. Bacalarda duman yok artık hem, sobaları yanmıyor şehrin. Bedenime yayılan buz gibi soğukluğu, kapılarında yokluğunu çaldığım evlerin.
Yoksa sevişiyor musun sen?
Kırmızı bir Chavrolet aynasına havlu takmış Çingeneler. İzliyorum çıkıp, sensizliği vuran çan seslerinde uzak bir ülkeden. Ateşe yalın basmış ayaklarıma üflüyor rüzgâr, korlaşıyor acılarım.
Sen hiç rüzgârlardan korktun mu?
Ben sulardan dahi korkuyorum. Sanki geçerken üzerinden Tunca yıkılacak; o kadar ağırım, o kadar rüzgârlarla dolu. Kapına bırakmadı hayat beni belki, bir not iliştirip üzerime. Yinede ben sana öksüz bir çocuğum. Sana sahipsiz bir sevda besliyorum kopuk tasmalı saldırgan. Künyemi okumaya çalışma göğsüm bıçak izleriyle dolu (Y). Bekle mucize dönüşleri uzak ihtimallerden rezerve edip bir süre. Ten uyuşmalarından geçtik biz, buluşmayan tenlerimizi atıp köpeklerin önüne. Eskiyen güzelliğimiz eksilen gençliğimiz üstüne verdiklerimiz, bu demek değil tükendik sonu getirdik... 70'lerinde dahi Otello'yu verebilmişken bize Verdi. Asırların yorgun kalemi Kral Oedipus eseri geç mi kaldı sanki? 1000 yıl sonra konuşsak Sofokles'i, çözebilir miyiz kalemiyle konuştuklarını?
Çözebilir misin? Sonunda ölüm olan bir hayatı, bunca sahiplenme duygusu içine girmiş olanları...
' Tenini pazarlarken biri, birileri bakire tenini sakınarak öpüşür. Biri artıklarını dökerken çöpe, birileri artık ölmüştür o çöplüklerde. Biri çalarken, birileri çürümüştür içerlerde. Birileri öldürüp biri üstlenirken, birileri sömürüp birileri sürünürken, biri bağırıp, birileri susarken, biri koşup biri dururken, birileri ağlayıp birileri gülerken, biri bekleyip biri giderken ve birilerinin her biri aynı çıplaklıkta doğup, aynı Tanrı kuluyken... Nedir bu kul tecridi sınıflar kavgasında, kaç paralık mertebe üst kimlik? Sen konuşma yine sus. Ben anlatayım suskunluğumu, suratsızlığımı, şiddete tutkun bakışlarımı, ağrılarımı ben anlatayım. Dağınıklığıma aldırma. Gülmüyorsam, her zamanki gibi çek git. Her dibe vuruşumda bırakıp gittiğin gibi, git yine. Benim bir savaşım var.
Sen misin benim savaşlarımda ki siper? Neden hep mevzilerine yatıyorum senin, neden?
Sen hiç ayak seslerinden korktun mu hem? Ben kendi sessizliğimden dahi korkuyorum. Sanki yürürken ayak seslerim yaklaşan bir ölüm...




Mayıs 2010 Ş.E.D yayımlandı

14 Şubat 2011 3-4 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    oldukça başarılı bir deneme gerçekten çok beğendim....yüreğin dert görmesin usta... dua ile...