Sesini Unutan Çocuklar

Bazen bir şehir susar. Kalabalığın ortasında öylece durur ama nefes almaz, konuşmaz. Tıpkı terk edilmiş bir akşam gibi. Sanki güneş bile batmak istemez o gün, çünkü herkes başka bir ıssızlığın içindedir. Bir gün daha eksilir takvimden; yaşanmamış gibi, iz bırakmadan. Kimse adını koyamaz bu çöküşe. Ama hepimiz biliriz; bir şey kopmuştur içimizde, bir şey yerinden oynamıştır sonsuza dek.

Sevincin uğramadığı bahçeler olur sonra. Saksılar acı taşır, insanlar göz göze gelmez, eller bomboş dolaşır. En kötüsü, inancını unutur insan… Gözlerdeki pus, bir zamanlar inandığımız her şeyin üzerini örter. Ve bir ayna vardır ..artık geçmişin gülüşünü iade etmeyen.

Bazen ölüm bile tek başına değildir. Korku, karanlık ve suskunlukla birleşir. Her yeni sabah bir başka tükenişe uyanır. Bir çocuk vardır mesela; ağlamayı bile içine gömmüştür. Bir sevgi kirli büyür içinde .. yıkanmamış, arınmamış, el değmemiş bir yalnızlıkla.

Bazen bir dal bile rüzgâra yüz çevirir. Şefkate uzanmaz, geri durur. Her sabah baharsız bir şafakta başlar, ve o gün, yine kendini unutur insan. En derin unutuşlar, hatırlayacak gücün kalmadığında olur. İşte o an,her şeyin eşiğinde bekleyen çöl, gelip seni yutar.

Ve şehir... O eski şehir artık yok. Gözlerini yağmura teslim etmiş, çürümüş sokaklarıyla bir yalnızlık tablosuna dönüşmüş. Kimse başlamayı istemiyor artık. Çünkü herkes yarım. Herkes, içinde kırık bir zamanı taşıyor ve ne kalbini ne kelimelerini tamir etmeye gücü kalmış.

Bu, unutulmuşlara yazılmış bir ağıttır.

Yarım kalan  hayallerin izidir bu satırlar.

Bir suskunluk senfonisidir


27 Haziran 2025 1-2 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 1 gün önce

    Güzel bir deneme yazısıydı Tülay Hanım. Tebrik ederim.