Siyasilere Tavsiyeler

Elbette küçüğün büyüğe nasihat etmesi kimsenin aklından geçmez, binlerce yıllık dünya kültüründe usta-çırak, büyük-küçük ilişkisi ile insan kültürü oluştu. Bu kültür çağımızda haberleşmenin ve paylaşmanın artmasını sağladığı için teknoloji ile değişti. 

Kimileri kabul etmese de kuşaklar mevzusunda ortalama yaşları 15-45 yaş arasında olanların olaylara, ülkelere, haberlere, oyunlara, şiire, ekonomiye dine düğün derneğe vb vs bakış açısı çok farklı. Bir insanın iki yılda herhangi bir inancında düşüncesinde değişim meydana gelmiyorsa o insanın okumadığı, seyretmediği anlamını çıkarabilirsiniz, o tür insanlar dediğim dedik, çaldığım düdük gibi hep aynı nakaratı kah mırıldanırlar, kah bağırırlar vb vs işte..

Eğer dünya hayatı bir milletler, toplumlar yarışması ise, bizim ligimizde bulunan milletler 1980 sonrası kırsaldan kente göçün etkisiyle apartmanlara ve ekseri asgari ücret ve memur maaşına hapsedilerek, insanları dijital köle veya kul yapmak için G7,G20, BM gibi uluslararası , meclisler ve siyasi partiler gibi yerel kurumlarla da insanları yönetmeye çalıştılar. Lakin deniz bitti, müsilaj geldi kapladı. Kuzey Kutbu ile Güney Kutbu arasındaki akıntılara küçük bir darbe ile iklim değişikliği veya diğer bir deyimiyle dünyada belki de üçüncü veya yedinci kıyamet hasıl olacak.. Ne alakaysa işte, aklıma geldi.. 

Gençler; Merkez Bankalarının ne işe yaradığı, kimlerin bu bankaların sahibi olduğunu soruyor, "FED" denilen büyük ölçekte sahipleri toplumdan saklanan veya toplumun bilmediği ABD Federal Bankasının bastığı karşılıksız doların haddi hesabı yok. Çin; kriptoparalara karşı cephe alıyor, Rusya istemem yan cebime koy politikası izliyor, AB; insanları fişlemek için kriptopara piyasasına baskı üzerine baskı yapıyor, bizim ülkemizde de durum farklı değil? 

Ne bekliyordunuz tv den çok bilgisayar oyunları ile büyüyen nesillerden, kağıt paralara ve beden işçiliğine, ataları gibi inşaat hamallığına veya masa başı evrak hamallığı yapmalarını mı? Tarım ile uğraşmalarını hayvancılık yapmalarını mı? Kriptopara piyasası günden güne büyüyor, oysa sistem paranın kontrolünü kendi elinde tutmak için yassağ üstüne yassağ, düzenleme üstüne düzenleme, savaş üstüne savaş açmaya kalkıyor eski kuşak dinozor siyasiler ve devlet büyükleri tarafından.. Ve bu sektöre en büyük suçlamaları da kara para aklama ve terörizm. 

Gençler veya orta yaşlılar daha çok görmeye başladı, terörün ana kaynağı yozlaşmış rant ve köle ticareti ile silah ve uyuşturucu ticareti vb vs.. . Peki köle ticaretini günah sayan kutsal bir din duydunuz mu? Gerçekten barış isteyenler silah üretir mi? Son yüzyıla kadar dinler devleti yönetmek için bir destek kavramıydı. Bunu en çok Hiristiyanlıkta Papalık ve İslamiyette Şeyhülislamlığı incelerseniz araştırırsanız görebilirsiniz. Hem Hristiyan hem İslami düşüncelerle karşı grup oluşturmak için bolca dini fetva, Tanrı ve kutsal kavramı kullanıldı dünyada asırlarca.. Kökenleri Yahudilik, onların kökeni Mitracılık veya neydi diğer inançın adı eski çağlarda... Neyse aklıma gelmedi..  Ardından gelen Faşizm ve Komünizm ayrımcılığı da diğer bir terör silsilesi meydana çıkardı. Eğer terörist arıyorsanız dağda eline silah verilmiş 15-30 yaşındaki çocuklara, gençlere yüklenmeyin, faşizm ve komünizm diyerek nesillerinizi nasıl kabalaştırdığınızı, vahşileştirdiğinizi düşünün. 

Tüm finans piyasasında tüm kirli işlerin bankalarda döndüğünü düşünmeyen var mı? Terör denilen ve ucu açık suçlamanın içerisinde öncelikle terör gruplarını devletler kendileri için kullanmıyorlar mı, kendileri besliyorlar, büyütüyorlar ve sonra devletin askeri ve polisi ile aynı aileden iki kardeşi, aynı topraktan iki komşuyu birbirlerine silah çekecek konuma getirmiyorlar mı? Vb Vs.. Sınırlar niye var? 

Yeni devlet ve cumhuriyet ve demokrasi modelleri düşünülmek sorundayken bizim ülkemizde her şey tam tersi yönde hareket ediyor. Ki bu aslında dünyada da böyle... 

Siyasiler kendilerine bolca danışman tutuyor haberlerde ve gündemlerde gördüğünüz üzere değil mi, o siyasiler yetkin mi değil acaba, akılları basmıyor mu bir çok konuya, tek kaynaktan beslenmiş, gözlerinde at gözlüğü ile mi büyüdüler acaba diye sormadan edemiyor insan? 

Devrim mi istiyorsunuz, şeriat mı istiyorsunuz ülkemiz için, tek yapmanız gereken devletin organlarında çalışan ortalama 45 yaşından büyük her bireyi emekli edin ve dürüst ve namuslu insanları yargı mekanizmasına sadece sınav ile alın, tek referansı sınavlardan aldığı notlar olsun. Herhangi bir eski kuşağın veya eski kuşak kurumların referansı değil. Hal böyle olursa savcı ve hakim masalarından yamuk işler geçemez. Ne devrim ne şeriat bu çağa uymuyor. Şimdi öyle mi ya, öncelikle istihbarat teşkilatları vasıtasıyla ülkeler karıştırılıyor, dini kurumlar buna tuz baharat ekliyor, çıkar grupları manşet basıyor, muhalifler sindiriliyor, ak ve kara diye insanlar ayrılıp adına düzen dedikleri zalimlikler meclis yollarıyla milletin üzerine boca ediyorlar. Vb Vs...

Devrim isteyenlerin de şeriat isteyenlerin de ülkemize veya dünyaya vereceği tek şey istibdat olacak görünen köy kılavuz ister mi? Bunun yanında dünyanın veya bölge ve ülkelerinin en fazla yüzde 10 luk zengin kesimi de robot isçi sürecek piyasaya. Bu robot işçileri tarımda, eğitimde, taşımada vb vs kullanım alanları genişleyecek.. Şehirlerin mahalleleri arasında ayrı şehirler site devletleri kurulacak bu gidişe, bunun yanında kır bölgeleri yani köyler ve kasabalar da kurtarılmış bölge ilan edilip, geriye kalan yüzde 90 çoğunluk hangi düşünce ve milletten olursa olsun bir şekilde refahsız bir yaşamaya mecbur bırakılacak. Belki de oksjien kıtlığı oluşacak... Çok mu fantastik oldu?

Devrim, din ve emperyalizm üçgenine alınmış bir dünyada ve gelişmiş haberleşme ve görüntü sistemlerinin etkisiyle refah mutluluk ve huzur getirilebilir mi? Asla... 

İyi anlayın, yeni nesillerin dayanma gücü, zihni süzgeçleri, hayalleri sizlerin bu umutsuz dünya vaadinize dayanamaz, patır patır dökülür çocuklarınız ve torunlarınız ölüm için kah yüksek binaların çatısından, kah trafikteki intihar girişimlerine ve görüntü hafızalı oldukları için de yaşamın kutsallığından uzak birer canlı bomba misali sokak ve mahalleleri güvensiz hale getirir. 

Sosyal ağ düzenlemeleri, dijital kimlikler, EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) ler ile zaten oyunun ortasın pat diye kural değiştirdiniz, KHK'lar ile ortaçağın bile gerisine düşen bir hukuk ve yönetim macerası dayattınız, hizmet ve turizm sektörüyle insanları iyice sömürdünüz, torpil ve referanslar ile kendinizi bir halt sandınız... 

Merkeziyetsiz Demokrasi ve Yönetim modeli nasıl düşünülür, nasıl yapılandırılır düşünmek lazım. Düşün düşün boktur işine döndü yani... Çıkmaza düşürmeyin yeni nesilleri... Umutlarını özgürlüklerini kısıtlamayın... Çağ dönüşümü yaşıyoruz, ya çağı anlarsınız ya da komple Anadoluyu köle pazarına dönüştürmüş olursunuz.. 

Ve Kadın konusu... Bu konu son 200 yıldır önü alınamaz bir halde dünya gündeminde, çünkü kadın son 200 yılda bir çok hakkını yavaş yavaş ama emin adımlarla aldı ve daha da alacaklar, dünyanın yüzde 99 u belki de ataerkil yönetim kültürüyle yaşıyor, ancak günümüzde bu değişecek. Kadınlar ne erkeklerin hizmetçisi ne de kuluçka makinesi olmadıklarını yavaş yavaş daha kalabalık bir şekilde anlayacaklar, mesela soracaklar neden kadın peygamber göndermedi Tanrı diye, kırk dereden su getirseniz de o kirli lağımlı pis suyu yeni neslin hem eril hem de dişi insanları içmeyecek... Vb vs Lgbt liler de ayrı bir konu??? Tanrı cinsiyetsizdi di mi, eh kullar ne yapmalı o zaman, düşün düşün yine boka mı saracağız yoksa... 

Çok değil 2050 den sonra yeni bir din çıkacak mutlaka.. En iyi din mi olur bilmem amma ben yaşarsam nşa'da görür duyarım o dini. 

Konu konuyu açar misali; beslenmeden, temizliğe, yürümeden, çalışmaya, aileden millete her şeyin değişim ve dönüşümünün başlangıcındayız son çeyrek yüzyılda daha sıklıkla. 

İyi ve kötü, güzel ve çirkin kavramları da sil baştan tanımlanacak bu dönemde, acı ve keder de belki. 

Aman be, kafam samanlık gibi oldu, samanlık benzetmesi de eski kültürün mirası işte bizim kuşaklara... Kısacası ülkemizde umut vaat eden bir siyasi kuşak yok, çok eski düşünceli, eski kültürlü, eski zaman haydutları gibi geliyor bir çoğu gözüme.. Eh diyorum ki, yol tıkalıysa kalk kendin bir yol aç, aman be, şunun şurasında daha ne kadar yaşarım ki, zaten gelmişim 40 yaşına, 40 yıl daha yaşasam ne, yaşamasam ne modunda değil mi yaklaşık olarak 15-45 yaş arasının düşünen ve sorgulayan beyinleri. 

Yaşam denen döngü anlamını yitirmeye doğru giderken zihinlerde, zihinlerde Tanrı kavramı çoktan miadını doldurdu yeni nesillerde, dinozorluk etmeyin olma mı? Çünkü çıkış göremiyorum şahsen ben. Çünkü dünya çok fazla acı ve keder ve zulüm dolu, nasıl giderilir bu, dünyaya salgın hastalık yayarak, insan nüfusu azaltılarak mı? 

Üçüncü dünya savaşı; su için, enerji için, toprak için çıkmasın tek dileğim bu gelecek yıllar için. Üçüncü dünya savaşını da çıkarırsa yukarıda kısaca değindiğim eski kuşaklar çıkarır, öyle değil mi zaten, savaşları büyükler başlatır, gençler ölür. 

Matematik çok gelişti, o yüzden bu devirde insanların karın tokluğuna çalışmasına ve ailelerin arasında gelir uçurumu oluşmasına gerek yok,  reset atmalısınız ekonomik olarak ve insanlar istedikleri, merak ettikleri, kabiliyetleri oldukları işlerde çalışabilmeliler ekonomik kaygı, ev, araba, konfor vb vs derdi çilesi çekmeden... Çok iyi düşünürseniz de çalışmasına bile gerek kalmaz insanların, can sıkıntısından intiharlar da olabilir ama elbette buna da bir şekilde çözüm bulunabilir düşündükçe... İnsanlar bir umutsuzluktan iki yapacak bir şey bulamamaktan intihar eder ekseriyetle.. Dün ülkemizin güneydoğusunda bir genç intihar etti daha 20 li yaşlarında imiş, son dönemde bir çok aile siyanür ile toplu intihar etti.. İntihar istatistiklerini inceler misiniz en çok hangi yaş grubu intihara meyletmiş diye son çeyrek yüzyılda? Dayanma gücünün azalmasının yanında umutsuzluk ve çocuklarına veya kendisine bir gelecek göremediği için toplumda insanımız intihara koşuyor son dönemde. Neden ya hu? 

En kutsalınız ne ise onun aşkına bizlerin karşısına 100 yıl öncenin, 1000-3000 yıl öncenin düşünme kültürüyle çıkmayın. Vb Vs... Fikriniz varsa yeni bir şeyler söyleyin ya da benim gibi saçmalayın olma mı? 

Benim devreler daha yanmadı ya hu, buna şükür, lakin kime şükür edeceğiz, Tanrıya Allaha Raya Göktengriye mi, canı cehenneme o tekil inançların.... Tüm ilahların canı cehenneme, ister tekil olsun ister çoğul, biraz ilahlıkları olsalardı böyle berbat bir yaratım ve vahşi bir dünya mı yaratırlardı  ya hu... 

Şükür olsun bu yazıyı tebessümle karışık üzüntüyle ve düşünerek anlamlandırmaya çalışanlara...Anladığınız da size kalsın, anlatamadıklarım da bana..

Saygılarımla, İyi Geceler.. 19/09/2021 - 02:17

19 Eylül 2021 10-11 dakika 186 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar