Turuncu Sessizlik

Turuncu Sessizlik

Elbisemin dantellerine takılıyor gözlerim, yırtık bir hüzün taşıyor ilmeklerinden. Zihnimi dolduran, sessizlik tufanı ve yere düşen bardağın şıngırtısı. Çok seslilik ya da güven veren bir karmaşıklık. Limanda kaybolmak, okyanusta durulmak gibi biraz. Ne kadar derinlik o kadar acı, ne kadar acı, o kadar kendini bulmak..."O hıçkırığa dalıp, yüzebilmekmiş hüner, hep biraz su taşımakmış kursağında, yutmak isteyip yutmadan, avutmadan, suya kanmadan..."İçindeyken, gözyaşını israf etmeden, dibine kadar ıslanmak ama kupkuru bir kuyu havasında yaşamak.

Çiçekler gibiymiş meğer yüreklerimiz, hep biraz suya aşık...Dudak çatlatan öyküler, yüreğin suya hasretinden değilse neden? Suyu bulmak mı, çölü dolaşmak mı insana coşku veren? Aramak, bulmak, aranmak, bulunmak...Sudan korkmuşuzdur hepimiz başlangıçta, hala yüzmeyi bilmiyorsak, bu korkunun payı yadsınamaz. Su; derinlik, bilinmezlik, görünce irkildiğimiz benliğimiz...Coşkun, asi, sevinçli ya da durgun, uyumlu, sabır taşı...Hepsi su ise ve sadece su ise bütün mesele?

Benliğimden kaynar sular gibi dökülüyor kelimeler, harflerim yanıyor, ateşimden. Su olmak yetmiyor, su gibi taşmak da. "Cayır cayır yanarken, suyunu kaybetmeden, hu-yunu- kaybetmeden, suya söz geçirebilmekmiş esas olan..." Serin ve selamette nasıl olunur ki başka, yanarken? Ya yanmadan, suya nasıl kanılır? Hepimiz güvenli bir liman arayıp dururuz, ama en çok risk almayı severiz, maceraları, ani olup bir dalga gibi çarpanları, lav gibi bir yakıp bir donduran şeyleri daha çok severiz sanki...Tehlikeden kaçar ama hep bir tehlikenin içinde buluruz kendimizi...Bir yanıp bir donarız, ama hep diğer halimizi özleriz...Yanarken, serinlemek, serinken, ısınmayı istemek gibi...İnsan, ateşinin söneceğini bile bile niye ıslanmayı ister ki? Yanmakla donmanın, gülmekle ağlamanın eşitlendiği bir eşiğe geldiğinde anlar belki bu karmaşanın, şeffaflığını..."

Hayat, siz tam oturacakken, sandalyenizi çeker ya hani altınızdan, saksıdaki kadife çiçeği turuncu bir güven hissi ile gülümser aynı anda, turuncu bir tufan, güvenli bir fırtına, nasıl isim takarsanız takın, hepsi aynı suya çıkıyor sanırım. Mavi okyanusta, umuda yolculuk! Hangi mültecilik daha zor sizce? Dünyayı kalbine sığdıranların, yolculuğu mu? Dünyada kalbini yüzdürenlerinki mi? Akılla, divaneliğin ayrıştığı o ince çizgide, umutla bakıyor kadife çiçeği! Turuncu bir sessizlik sarıyor her yanı, okyanusta deli bir fırtına...

14 Ağustos 2020 2-3 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (3)
  • 3 yıl önce

    Çok iyi bir anlatımla yazılmış bir yürek yansıması okudum...

    Teşekkürler Şule hanım.

  • 3 yıl önce

    Tebrikler Şule hanım.

  • 3 yıl önce

    Hayat akıp gidiyor işte kendi mecrasında. Bizim ona ne kadar hükmümüz geçiyor ki zaten? Tam bir şeylere heveslenir, mutlu olma moduna girersiniz, bir de bakarsınız her şey tersine döner. O an için belki şansızlık dersiniz de aslında şans diye de bir şey yoktur, her şey ilahi kaderin doğrultusunda ne olması gerekiyorsa o olur... Şule daha çok yazmalı bence ki tabi zaman da hem çalışma hem de iş arasında geçiyorsa çok da sitem edemeyiz... Kutlarım Şulecan yürekten...