Yeniden Doğuşun Eşiğinde
Bugün, takvimde mütevazı bir gün gibi gözüküyor.
Ama benim için varoluşum perde arkasında yeni bir sahne açıyordu.
Aynadaki siluet, eskiden tanıdığım ben değildi artık. Sanki gözlerinde, beni reddeden ve yerine başka birini çağıran bir yabancılık var. İçimde yıllardır uyuyan potansiyeli fark etmiş gibi; artık derisini yırtmak, kabuğunu parçalamak, kendini resmen çıplak bir hakikat gibi ortaya koymak istiyor.
Anladım ki içimde maddesel olan zevklerim, yalnızca kirli bir vitrin süsünden ibaretler; gün geliyor düşüyor, hatta kırılıyor, unutuluyorlar. Halbuki dünyasal heveslerin şişirdiği bu balonlar patladığında, geriye yalnızca çıplak bilinç kalıyor. Ve bu bilinç, ancak kendi mertebesini yükseltebildiği ölçüde yaşama devam edebiliyordu.
Peki ya bu dönüşüm nasıl mümkün olacaktı?
Eskiden beridir tanıdığım aynadaki silüete yönelteceğim sorularla elbette...
Ama öyle sıradan sorular da değil; kan ter içinde aranan, cevaplandığında seni biraz öldüren, bazense dirilten sorularla… Yanıtlar doğru çıkarsa, bir üst katman da kabul göreceğim. Yanlış çıkarsa, kendi zindanımda pas tutmuş zincirlerle boğulacağım işte.
Tercih basit görünüyordu ama bedeli ağır:
Ya dibe batmak ya da zirveye tırmanmak.
Burada araf denen şeyden yok, ortada kalanlar çoktan buharlaştı.
İlk doğumumda iradem sessiz, bilincim uyuyakalmış haldeydi. Bugün ise ikisi de uyanık; ellerim hem direksiyonda hem de kalbimde. Hayat çizgimdeki, kendim dahil ilk on kişi ben seçiyordum ilk kez. Ve duyabiliyorum, bu seçimin yankısı ömrümün duvarlarında uzun süre çınlayacak.
Bu sezon önümde adeta bir sahne gibi açılıyor. Karakterler yerlerini alıyordu. Tipler, roller, maskeler sahnede. Ben ise hem seyirci, hem de yazarım.
Ve buradan sonrası marjinal bir manifesto gibi ilerleyecek:
Bu sezon da, izleyiciye oynayan bir karakterden ibaret değilim. Önümde duran beyaz perdeyi yırtacağım.
Çünkü bu kez repliklerim ezberden değil, içgüdüden akıyor.
Karakterler, tiplemeler, kalıplar... işte hepsini sahneden atacağım tek kalemde.
Beni izleyen gözlere olabildiğince dik bakacağım. Rahatsız olmalarını umursamaz bir tavırla, gözlerimi ayırmıyorum.
Sahnede yürürken, bu sezon için kahve lekeli bir not defterleri tutacağım diye hatırlatıcı kuruyorum.
Ruhumu törpüleyenleri adlarıyla kaydedecek, ışık tutanları yıldızla işaretleyeceğim oraya.
Tüm bunları yaparken elbet yolda dikenler de olacaktır, bazı zamanlarda bilerek üzerine basacağım; çünkü bilirim ki acının yön duygusu vardır.
Sezon finali geldiğinde ise, masaya oturup kendi kellesini bile sorgulayabilen bir ben olursam — işte o zaman, bu yaşama gönül rahatlığıyla tam puan verebilirim.