Zamansız
Dedim ki; kulağımın ucundaki uğultu ne ola ki omuzlarımda yalnızlık çökeltisi saçlarım hep aynı yön çizgisinde taranır...
Mahmur bakışlarda bu öğlen kahvaltısı masada üç çizik zeytin,birkaç dilim yeşermiş peynir ve bir haftadan kalma ucuz halk ekmeği,yumurta ne ola ki biçimi oval mı?
Reçelin tadı nedir? Ağzımın tadı buruk zamansız bu kalp gurultularım biçimsiz el ayalarım...sevmek nedir? dedi biri acaba yenen cinsten mi çilek gibi mi mesela çevresinde ayaları dikenleri var karamuğun o olmaz sanırım kanar çünkü uzaklardan dil değince yaraya...
Hayat bir dip lambasının ışığı fitil sönene kadar umut denizler kaptanı bakiyesi her seferde değişen rota her limanda başka bir aşk sevmek bu kadar mı?zordu Rosa bu kadar kısa seyirlik yaşamda...
Saçlarından gelen lavanta kokusu dili ahraz zebani çığlıkları sen sevmek çırasına düştün ellerim alev alev vicdanım tarumar bu zamansız iklim bu kışı ötelerden yaz beyaz kumlardan sarı yapraklara...eğer ölmeseydi içim ben yaşarken sokaklarda acım sokak lambasına yapışırdı kalbim çarmıha...
Etkilenmedim Rosa sen ellere yar olduğundan beri bu yitik ülkenin son kahramanıyım bittim biteklerde...
Zamansız öldüm...

