Ahmet Mithat Efendi’nin Hayatı ve Eserleri

— min. okuma: 23-24 dakika
Ahmet Mithat Efendi’nin Hayatı ve Eserleri

Ahmet Mithat Efendi, Türk yazar, gazeteci ve yayıncı.

Doğum tarihi ve yeri: 1844, Tophane, İstanbul.
Ölüm tarihi ve yeri: 28 Aralık 1912, İstanbul.

1- Ahmet Mithat Efendi’nin Hayatı

1844 yılında İstanbul'un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Anadolu’dan gelip İstanbul’a yerleşmiş olan Bezci Süleyman Ağa, annesi ise 1829’daki Rus işgali üzerine Kafkasya’yı terke mecbur kalan Nefise Hanım idi.

Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet adlı kardeşleri vardır. Orta halli bir esnaf ailesi içinde ve güç şartlar altında yetişti. 6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. 1857’de ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa'nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin'e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı.

Ertesi yıl İstanbul'a dönerek öğrenimine Tophane Sübyan Mektebi'nde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı'nda bir aktar dükkanında çırak olarak çalıştı.

1861'de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabası'na atanmasıyla Vidin'e, daha sonra da Midhat Paşa'nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi.

Midhat Paşa'nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk'a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk'ta Vilâyet Mektûbî Kalemi’nde ilk memuriyetine atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Midhat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan "Ahmet"'in yanına "Midhat" da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı. Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesi'nin yazı işlerinde yardımcılık yapmaktaydı.

1866'da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği Sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. Kısa süre sonra Rusçuk'a dönerek çeşitli işlerde çalıştı. 1868'de Tuna Gazetesi'nde yazar olarak göreve başladı; gazetenin başyazarı oldu. Bu dönemde tanıştığı Muhacirin Komisyonu başkanlığını yapmakta olan Şakir Bey'in evinde uzun süre konuk olan Ahmet Midhat, onun zengin kitaplığından yararlandı, Şakir Bey'in Romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa Batı sanatı ile tanıştı.

Şura-yı Devlet Reisi olan Midhat Paşa 1869 yılında Bağdat Valiliği'ne tayin olduğunda Şakir Paşa'yı da merkez mutasarrıfı olarak Bağdat'ta görevlendirmesi üzerine. yeni vazifesine giderken kalabalık maiyeti arasında, ağabeyi ile birlikte Ahmet Midhat’ı da götürdü (1869). Burada Zevrâ gazetesinin müdürü olan Ahmet Midhat, Bağdat’ta kendisini kültürlü bir çevre ve oldukça programlı bir sohbet meclisi içinde buldu. Bağdat yolculuğu sırasında ressam Osman Hamdi Bey ile tanışmıştı. Osman Hamdi ile dostluğu sayesinde Batı kültürünü tanımaya başladı. Bağdat'ta bulunduğu sırada Muhammed Zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı.

Bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaparken hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. Kitabı Maarif Nezareti'nin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. Devrin Maarif Nazırı Saffet Paşa ile yazışmaları onda İstanbul'a dönme isteği doğurdu.

Bağdat mutasarrıfı olan ağabeyinin ölümü üzerine memuriyetinden istifa eden İstanbul’a döndü (1871). Ağabeyininki ile beraber çok kalabalıklaşan ailenin geçim sıkıntısı omuzlarına yüklendi. Cerîde-i Askeriyye’ye başmuharrir oldu. "Ceride-i Askeriye" ve "Basiret" Gazetelerinde çalıştı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı.

İlk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra Eminönü'nde kiraladığı bir odaya taşıdı.

Bunun yanı sıra, Tahtakale’de oturduğu evde kurduğu matbaada, aile fertlerinin de katılmasıyla kendi kitaplarını neşre başladı. Bu neşriyatta muharrir, mürettip, dağıtıcı olarak kendisinden ve ailesinden başka yardımcısı olmadı. Bir yıl içinde matbaayı genişleterek önce Sirkeci’ye, sonra1873’te de Beyoğlu’na nakletti.

Genç Osmanlılar’ın arasında, onlarla ilgisi olmadığı halde Dağarcık ve Kırkambar dergilerini yayınladı. Dağarcık ve Kırkambar dergilerinde çıkan yazılar nedeniyle Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik gibi yazarlarla birlikte Rodos'a sürgüne gönderildi. 38 ay devam eden bu sürgün devresinde çok sayıda eser yayınladı ve Rodos’ta çocuklar için bir “Medrese-i Süleymâniyye” kurdu ve Rodoslu çocuklara ders verdi.

1876'da İttihat Gazetesi'ni yayınlamaya başladı. Muhalif tutumunu yumuşatarak 2. Abdülhamit'e yakınlaştı. Abdülaziz'in vefat etmesi ve V. Murat'ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.

Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataş'ta yeni bir eve taşınan Ahmet Midhat Efendi, burada şair Fıtnat Hanım ile komşu olmuştu.

Annesi Nefise Hanım'ın kardeşinin kızı olan Fıtnat Hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. Mektuplaşmaları 1944 yılında kitaplaştı. 1880 yılında Beykoz'da bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya "Sırmakeş" adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı.

1884'te büyük kızı Mediha'yı Muallim Naci ile evlendirdi. Damadı Muallim Naci, Tercüman-ı Hakikat'in edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. Ne var ki Ahmet Midhat eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu.

Geçim imkânlarını çok defa kendisi sağlayan, bununla birlikte II. Abdülhamid devrinde sarayın himayesinden de mahrum kalmayan Ahmet Midhat, ölümüne kadar Takvîm-i Vekāyi‘ ve Matbaa-i Âmire müdürlüğü, Meclis-i Umûr-ı Sıhhiyye âzalığı ile reisliğinde ve çeşitli hocalıklarda bulunmuştur.

1888'de Gümüş İmtiyaz Madalyası, 1889'da Bâlâ Rütbesi ve ikinci dereceden Mecidî aldı. 1888'de Türkiye temsilcisi olarak Stockholm'daki VIII. Müsteşrikler Kongresi (Doğu Bilimleri Kongresi)'ne katıldı.

Yazar, II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi. Bakanlar Kurulu'nun özel kararıyla Darülfünun'da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat'ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin'de dinler tarihi dersleri verdi. ayrıca Darüşşafaka'da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı.

28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafaka'da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. Fatih Camii Mezarlığı'na defnedildi.

2- Ahmet Midhat Efendi'nin Edebi Kişiliği

Ölümüne dek iki yüzden fazla eser yayımlayan Ahmet Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi.Çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi.

Tanzimat döneminde "Kırk Beygir Gücünde Yazı Makinesi" olarak tanındı. Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir.Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir.

Fransızca'dan yaptığı roman çevirileri, Batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı.

Gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla Batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır

Edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan Letaif-i Rivayat adlı eseri kaleme aldı. Letâif-i Rivayat ve "Kıssadan Hisse" isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı İlk sayıda kapatılan "Devir" ve 13. Sayıda kapatılan "Bedir" Gazetelerinin ardından "Dağarcık" adlı dergiyi çıkardı.

Bu dönemde Genç Osmanlılar ile ilişki kuran Ahmet Midhat, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Namık Kemal ile tanıştı. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. 1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Özellikle mecmuanın 4. Sayısında yayınladığı "Duvardan Bir Seda" adlı makalesinde ortaya koyduğu, ancak daha sonra vazgeçtiği materyalist düşüncenin izlerini taşıyan ifadelerinden dolayı Basîret gazetesi tarafından İslâm aleyhtarlığı ile suçlandı ve Rodos’a sürüldü.

Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı hava içinde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda iken 6 Nisan 1873'te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü. Orada ders kitapları ve ilk romanlarını neşre başladı. Otuz dört sayı devam edecek olan Kırkanbar dergisi için de buradan yazı gönderiyordu. Gazetecilik, romancılık ve neşriyat faaliyeti bundan sonra daha yoğun olarak devam etti.

En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, "Hasan Mellah", "Hüseyin Fellah" ve "Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul'da Neler Olmuş" gibi önemli eserlerini burada yazdı. İstanbul'da çıkan "Kırkambar" dergisi'ne yazılar gönderdi. İstanbul'a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. İstanbul'a dönüşünden 15 gün sonra "İttihad" adlı gazeteyi çıkardı.

1877’deVakit gazetesinde yazar, 1878’deTakvim-i Vakayi'de müdür oldu.Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı "Menfa" adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; "Üss-i İnkılab" adlı eserinde de II. Abdülhamid'in siyasetini överek yeni padişahın gözüne girdi. 27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Gazetecilik tarihimizin en uzun ömürlü gazetelerinden olan Tercümân-ı Hakîkat’i 1878’de çıkarmaya başladı.

Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. Zamanla gazetenin yazarları arasına giren Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında meşhur oldular.1879'da Matbaayı Amire'ye müdür olarak tayin edildi.

1888'de Türkiye temsilcisi olarak Stockholm'daki VIII. Müsteşrikler Kongresinden dönünce gözlemlerinden yola çıkarak "Avrupa'da Bir Cevelan" kitabını yayımladı.

1908'e kadar Tercüman-ı Hakikat'te roman, hikâye ve makaleler yazmayı sürdürdü Bağdat Zevra gazetesi müdürlüğü yürüttüğü yıllarda; Ahmed Midhat Efendi’ye, ressam Osman Hamdi Bey Batı kültürü, Muhammed Feyzî ez-Zühâvî din ve medrese kültürü, açık fikirli, yarı meczup, feylesof meşrep bir adam olan ve Arapça, Farsça, Hintçe, İbrânîce, İngilizce bilen Şîrazlı Bakır Can Muattar Doğu ilimleri ve çeşitli felsefî kültür sahalarında tesir ettiler.

Ahmet Midhat Efendi, çağdaşları olan diğer Tanzimat yazar ve düşünürlerinden bazı önemli özellikleriyle ayrılır. Birtakım siyasî düşünceleri olmakla birlikte, devletin o asırda gözle görülür bir buhran halini almış olan sıkıntılarından kurtuluş çaresini, meselâ Genç Osmanlılar gibi bir rejim değişikliğinde görmüyordu.

Çok yakından tanıdığı ve samimiyetle bağlı bulunduğu devrin hükümdarı II. Abdülhamid gibi, eğitim ve kültürün belli bir seviyeye gelmediği milletlerde rejim meselelerinin ön plana getirilmesinin zararlı olacağına inanmıştı.

Bundan başka, geçen yüzyılda Osmanlı aydınları arasında yaygın olan Batı hayranlığı da Ahmet Midhat’ta farklı bir görünüştedir.O, hemen bütün edebî ve fikrî eserlerinde, Doğu ve Batı medeniyetlerini mukayese ederek, sathî de olsa bir tenkit süzgecinden geçirmiş, o devir için dikkate değer bir sentez oluşturmaya çalışmıştır.

Bu maksatla roman, hikâye, tiyatro gibi edebî karakterdeki eserlerinde ve bunların dışındaki inceleme-mâlûmat mahsulü kitap ve yazılarında, hemen her konuya duyduğu ilgi ve tecessüsünü okuyucuya da aşılamaya çalışmıştır. Romanlarında, çok defa tenkit edilen ve hatta alay konusu haline getirilen “istitrat” kabilinden bilgi verme tavrını ve okuyucusu ile diyalog kurma alışkanlığını biraz da bu endişesi ile izah etmek doğru olur.

Ahmet Midhat ilk olarak 1896 Haziranında Tercümân-ı Hakîkat’te yayımlanan “Dilde Sadeliği İltizam Edelim” başlıklı yazısında ve bunu takip eden diğer yazılarında, oldukça yaygın ve ciddi tepkilere rağmen dilde sadeliği savunmuş ve sadeleştirmenin nasıl olabileceğini anlatmaya çalışmıştır. Edebiyat hakkındaki düşünceleri, çağdaşları olan yazarlardan fazla farklı değildir. İyi vakit geçirtirken ibret vermek şartıyla ve eski edebiyatımızla herhangi bir ilgisi olmaksızın, örnek daima Batı edebiyatıdır.

Ona göre roman ve tiyatroya, önce Batı’yı taklit yoluyla başlamak, daha sonra mahallî ve millî bir karakter vermek gerekir. Ahlâk yönünden ise kendi millî ve içtimaî gerçeklerimiz aksettirilmelidir. Ahmet Midhat, bu düşüncelerini hikâye ve romanlarında uygulamakla birlikte, belki farkına varmadan, edebiyat geleneğimizden gelen birtakım unsurları da ilâve etmiştir. Orta oyunu, karagöz, bilhassa meddah hikâyelerinin tahkiye ve diyalog tarzı, yer yer Ahmet Midhat’ın romanlarını süslemiştir. Batı edebiyatından, kendi macera ve aşk romanlarına örnek olarak çok defa A. Dumas, O. Feuillet, P. De Cock gibi Fransız yazarlarını seçmiştir.

Ayrıca gazetesinde tefrika ihtiyacını karşılamak için Paul de Cock, Octave Feullet, Emile Richebourg, Charles Merevel, Emile Gobineau, Hector Malot vb. yazarlardan çeviriler yaptı. Bu arada Pierre Corneille'in Le Cid, Racine’in Phédre adlı trajedilerini özetleyerek çevirdi.

Sayısı altmışı aşan büyük hikâye ve romanlarından pek çoğu Tanzimat devrinin karakteristik düalizmini sergiler. Doğu medeniyetinin ahlâk ve geleneklerine bağlı, Batı kültürünü benimsemiş müsbet tiplerle, millî örf ve âdetlerimize ilgisiz, Batı’nın sadece serbest ve rahat yaşama tarzını benimsemiş menfi tipler arasındaki çatışma, hemen bütün romanlarının temelini teşkil eder.

Türk fikir hayatında ilk defa onunla Batı’nın felsefe problemleri üzerinde düşünülmeye başlanır. O, gençlik çağında yayımladığı yazılarında -İslâmî inanç sistemiyle çatışmayacağı kanaatini muhafaza etmek kaydıyla- birtakım materyalist ve pozitivist bilgileri benimsemiş, fakat zamanla daha spiritüalist görüşleri desteklemiştir. Buna paralel olarak İslâm ahlâkına ve doktirinine gittikçe artan bir bağlılık göstermiştir.

 Dağarcık’ta yayımladığı “Felsefe ve Filozoflar” başlıklı yazılarında filozof kelimesinin dinsiz ve kayıtsız insan anlamına geldiği şeklindeki avamî telakkiyi eleştirerek filozofun da dindar olabileceğini savunmuş ve müslüman filozoflardan intikal eden eserleri buna delil göstermiştir. Ahmet Midhat, bu suretle felsefenin önemini kabul etmek ve bu disipline saygısını korumakla birlikte, hakikati arama yolunda felsefe ile aynı gayeye yöneldiğine inandığı dinin, toplumu yönlendirmek bakımından felsefeden daha etkili olduğunu düşünmüştür.

Din felsefesinde sadakatle İslâm’a bağlanan ve felsefî görüşlerini bu temele dayandıran Ahmed Midhat, Schopenhauer’ın kötümser felsefesini, Draper’in din ile ilmin çatıştığı yolundaki görüşlerini eleştirdi.

Ateist Buchner’i savunan Bahâ Tevfik ve arkadaşlarına karşı cephe aldı. Bununla birlikte o, aydınlanma düşüncesine bağlılıkta ve bilgiyi halka yaymada örnek bir düşünce adamı sayılmıştır.

O, sınırlı hürriyet görüşünü siyaset ve ekonomi alanlarına da uygulamış, hürriyetçilik akımının siyasî ve ekonomik bakımdan, Sultan Abdülaziz döneminin son yıllarında tehlikeli sonuçlar doğurduğunu görerek birçok yazısında kontrolsüz ve sınırsız hürriyet anlayışını eleştirmiştir. Ahmet Midhat’ın II. Abdülhamid yönetimini savunmasının temelinde bu hürriyet anlayışı vardır.

Ahmet Midhat’ın doğrudan doğruya dinî-didaktik bir konuyu işleyen romanı yoktur. Ancak bu romanlarda idealize ettiği tipler, Türk-Osmanlı İslâm düşünce ve hareket tarzının temsilcileri gibidirler. Meselâ, Paris’te Bir Türk romanında Nasuh, Demir Bey’de Mustafa, Acâib-i Âlem’de Subhi ve Hicâbî, Ahmed Metin ve Şirzad’da Ahmed Metin, Mesâil-i Muğlaka’da Abdullah Nahîfî bu tiplerden dikkate değer birkaç örnektir.

Aşk romanlarında bu gibi kahramanlarla gayri müslimlerin veya geleneklerinden kopmuş Osmanlılar’ın mücadelelerine, Doğu-Batı kültür ve medeniyetlerinin, örf ve âdetlerinin mukayesesi üzerine tartışmalara rastlanır. Ahmet Midhat, bilhassa dinî müsamaha, başka dinden olanların inanç ve ibadetlerinde hür olmaları konusunda İslâm ve Osmanlı usul ve örfünün, Batı’nınkinden her zaman üstün olduğunu ifade eder. Müslüman bir erkeğin ihtida etmemiş hıristiyan bir kızla evlenebileceği, bu durumda karısının ibadetlerini yerine getirmesinde ona yardımcı olacağı motifi de birkaç romanında (Paris’te Bir Türk, Demir Bey) işlenmiştir. Buna karşılık bazı romanlarında da (Süleyman Muslî, Kafkas) aynı konuda hıristiyanların katılığı dile getirilir.

Ahmet Midhat’ın çoğu 1883-1900 yılları arasında kaleme alınmış bu karakterdeki fikrî ve edebî bir seri kitabının yazılmasında, muhtemelen devrin pozitivist ve materyalist yazarı Beşir Fuad’ı tanımasının ve onun intiharına şahit olmasının tesiri vardır. Bu hadise onda, yeni Türk aydınları arasında Batı’dan gelen ve tehlikeli gördüğü cereyanlara eğilmek ve genç nesilleri uyarmak fikrini doğurmuş olmalıdır.

Ahmet Midhat Efendi’nin Mûsâ Kâzım Efendi ile müşterek olarak bir tefsir ve Kur’ân-ı Kerîm’in Felsefesi adıyla yedi veya on cilt tutan çalışmalarından bahsedilmişse de bu çalışmanın âkıbeti hakkında bilgi edinilememiştir.

Kısaca özetleyecek olursak;

  • Yazı faaliyetinin bugün için en önemli cephesi roman ve hikayeciliğidir.
  • Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar adlı kitabında batıda roman türünün ortaya çıkışını, gelişimini, mevcut durumunu ve özellikle de tenkidin hangi bağlamlarda olması gerektiğini çok yönlü bir bakış açısıyla ele almıştır.
  • İlk romanlarında özellikle batılı yazarları örnek almıştır.
  • Devri içinde Hace-i evvel unvanı ile anılan A. Midhat Efendi, geniş halk kitlesini gözeterek didaktik eserler verme yoluna gittiği için halkın rahatlıkla anlayabileceği sade dil kullanmayı tercih etmiştir.
  • Dille birlikte üslubundaki sadelik dikkat çeker. Hatta bu, özensizliğe kadar varır.
  • Yazdıklarında ders verme amacı taşıması sebebiyle eserlerinin sonunda genellikle bir kıssadan hisse çıkarma özelliği söz konusudur.
  • Romanlarında olay örgüsü, sadece bir kahramanın serüveni üzerine kurulmaz. Birden çok kahramanın serüveni, birbirinin içine geçecek şekilde düzenlenir. Birden çok metin halkası, çekirdek bir öykü veya olay etrafında kurgulanır.
  • Realist ve natüralistlerden gelen bir dikkatle karakterlerin yetiştiği ve bulunduğu çevre ile karakterler arasında ilgi kurulur.
  • Bazı eserlerinde olağanüstü tiplere de rastlanır.
  • Eserlerinin sonunda iyilerin mutluluğa kavuşması kötülerin cezalandırılması toplumcu edebiyat anlayışına bağlanmasıyla açıklanmıştır.
  • Batı romanları arasında çok beğendiği eserler olduğunda hemen onlara karşı bir benzerini yazma yoluna giden Ahmet Midhat, kendisinden sonra gelen Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi popülist bazı sanatkarlar üzerinde de etkili olmuştur.
  • Sık sık okuyucuya "Ey kari!", "Ey karie!" diye seslenir. Okuyuculara anlatılan mesele hakkında bilgi ve görüşlerini söyler veya onların fikirlerini sorar. Bu tarz anlatım, meddahların başvurduğu bir anlatım tekniğidir. Ahmet Midhat Efendi de meddahlar gibi okuyucunun dikkatini anlatılan konu üzerinde toplayabilmek için onlarla diyalog kurma yolunu seçer. Ahmet Midhat Efendi, hikaye ve romanlarının kimi bölümlerinde zaman zaman kendine de seslenir.
  • Yazar/anlatıcı, olay örgüsünün akışına sık sık karışır.
  • Edebi yönü güçlü eserler kaleme almak yerine öğretici eserler yazmayı tercih etmiştir.
  • Devrinde moda olan birçok edebi akımın etkisinde kalmıştır.İlk eserlerini romantizmin, daha sonraki eserlerinde ise realizmin ve natüralizmin etkisinde kalmıştır. Eserleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde hayatının sonuna kadar romantizmin etkisinden sıyrılamadığı görülür.
  • Eserlerinin birçoğu kronolojik olarak Tanzimat'ın ikinci döneminde kaleme alınmıştır fakat sanat anlayışı bakımından birinci döneme daha uygundur.
  • Romanlarını 1874- 1910 tarihleri arasında kaleme almıştır.
  • Tenkid konusunda da döneminin önemli isimleri arasındadır. Servet-i Fünün kuşağını hedef alarak kaleme aldığı meşhur Dekadanlar adlı yazısı edebiyatımızın en meşhur edebi tartışmalarından biri olarak kültür tarihimizde yer almıştır.
  • Müsabaka-i Kalemiyye/ İkram-ı Aklam adlı yazısı ile Türk edebiyatında ilk kez klasikler konusu ele alınmış ve bu konu aydınların tartışmasına açılmıştır.
  • Gazetecilik ve dergicilikle ilgilenmiştir.
  • Müşahedat adlı eseri natüralist anlayışa sahip en önemli eseridir. İyimser bir natüralist anlayışı temsil eder bu eser.
  • Bahtiyarlık adlı romanı köy ve kent yaşamını karşılaştıran bir eserdir. Köy olgusu o dönemde ilk kez realist bir bakışla toplumsal bir unsur olarak değerlendirilmiştir.
  • İlk romanı Hasan Mellah yahut Sır içinde Esrar'dır. Son romanı Jöntürk'tür. Jöntürk adlı romanı 1908 Meşrutiyet'ini ele alır.
  • Felatun Bey ile Rakım Efendi romanı yanlış batılılaşma konusu üzerine kaleme alınmış en meşhur eserlerdendir.
  • Teehhül adlı eseri Şinasi'nin Şair Evlenmesi ile aynı konuyu işlemesi açısından önemlidir.
  • Çengi adlı eserini "Don Kişot etkisinde yazılmıştır" şeklinde takdim etmiştir.
  • Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı ve Türk edebiyatındaki ilk kadın romancı olan Fatma Aliye Hanım ile birlikte Hayal ve Hakikat adlı ortaklaşa bir roman çalışması mevcuttur.
  • Şinasi'nin Durub-ı Emsal-i Osmaniyye adlı eserindeki on sekiz atasözünü öyküleştirerek bunları "Durub-ı Emsal-i Osmaniyye Hikemiyyatının Ahkamını Tasvir" başlığı altında yayımlamıştır.

Ahmet Midhat Efendi Türk edebiyatına kazandırdığı önemli İlkler:

  • Esaret adlı eserinde kölelik konusu ilk defa ele alınmıştır.
  • Tanzimat kuşağı içerisinde "materyalizm" konusunu detaylıca ele alan ilk yazardır. Dağarcık adlı dergide çıkan yazılarında bu konuyu da işlemiştir.
  • Esrar-ı Cinayat adlı eseri Türk edebiyatındaki ilk polisiye roman örneğidir.
  • Hasan Mellah, Hüseyin Fellah adlı eserleri Tanzimat dönemindeki ilk macera romanlarıdır.

3- Ahmet Midhat Efendi'nin Eserleri

  • Roman:
    • 1877 Süleyman Musli
    • 1872 Yeniçeriler
    • 1874 Hasan Mellah veyahut Sır İçinde Esrar
    • 1874 Dünyaya İkinci Geliş yahut İstanbul’da Neler Olmuş
    • 1975 Zeyl-i Hasan Mellâh
    • 1875 Hüseyin Fellah
    • 1875 Felatun Bey’le Rakım Efendi
    • 1875 Karı Koca Masalı
    • 1876 Paris’te Bir Türk
    • 1876 Kafkas
    • 1877 Çengi
    • 1878 Yeryüzünde Bir Melek
    • 1880 Henüz On Yedi Yaşında
    • 1880 Beliyyât-ı Mudhike
    • 1880 Karnaval
    • 1881 Acâîb-i Âlem
    • 1881 Dürdâne Hanım
    • 1881 Vah!
    • 1883 Cellat
    • 1883 Volter 20 Yaşında
    • 1883 Esrâr-ı Cinâyât
    • 1884 Hayret
    • 1884 Bahtiyarlık
    • 1887 Haydut Montori
    • 1887 Arnavutlar-Solyatlar
    • 1887 Demir Bey yahut İnkişâf-ı Esrâr
    • 1887 Fennî Bir Roman yahut Amerika Doktorları
    • 1888 Gürcü Kızı yahut İntikam
    • 1889 Rikalde yahut Amerika Vahşet Âlemi
    • 1889 Diplomalı Kız
    • 1890 Müşahedât
    • 1890 Papazdaki Esrar
    • 1890 Ahmed Metin ve Şirzad yahut Roman İçinde Roman
    • 1891 Hayal ve Hakikat (Fatma Aliye Hanım ile,
    • 1893 Taaffüf
    • 1896 Gönüllü
    • 1897 Eski Mektuplar
    • 1898 Altın Aşıkları
    • 1898 Mesâ’il-i Muğlaka
    • 1908 Jön Türk
  • Hikaye:
    • 1870 Kıssadan Hisse
    • 1870 Letâif-i Rivâyât /25 cüz 30 hikâye,
    • 1871 Gençlik-Teehhül
    • 1871 Gönül-Mihnet-keşân
    • 1871 Firkat
    • 1982 Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye Hikemiyatını Tasvir
    • 1874 Ölüm Allah’ın Emri
    • 1877 Bir Gerçek Hikâye-Fitnekâr
    • 1878 Bekârlık Sultanlık mı Dedin?
    • 1888 Çingene
    • 1888 Çifte İntikam
    • 1888 Para
    • 1888 Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar
    • 1891 Dolaptan Temaşa
    • 1895 İki Hud’akâr
    • 1895 Emanetçi Sıdkı
    • 1895 Can Kurtaranlar
    • 1895 Bir Acîbe-i Saydiyye
    • 1895 Ana-Kız
  • Tiyatro/Piyes:
    • 1874 Açıkbaş
    • 1874 Ahz-i Sâr Yâhut Avrupa’nın Eski Medeniyeti
    • 1874 Hükm-i Dil
    • 1877 Zuhur-i Osmaniyan
    • 1883 Çerkes Özdenler
    • 1883 Fürs-i Kadîmde Bir Fâcia
    • 1883 Çengi yahut Dâniş Çelebi
    • 1884 Eyvah
  • Düşünce-İnceleme:
    • 1871 Kâinat /dünya tarihi, 15 kitap
    • 1872 Müdafaaya Mukabele ve Mukabeleye Müdafaa
    • 1877 Üss-i İnkılap / Abdulaziz dönemi hakkında, 3 cilt,
    • 1884 Avrupa Adâb-ı Muâşereti yahut Alafıranga
    • 1885 Nizâ-ı İlm ü Din 1 ve 11 / deneme
    • 1885 Taaffüf
    • 1884 Müdafaa / Hristiyanlığa karşı İslâmın savunması, 3 cilt
    • 1887 Ekonomi Politik
    • 1893 Müntehâbât-ı Tercüman-ı Hakikat / makaleler, 3 cilt
    • 1885 Mufassal Osmanlı Tarihi /3 cilt
    • 1887 Şopenhavr’ın Hikmet-i Cedîdesi / Batı felsefesinin bir eleştirisi
    • 1887 Volter
    • 1887 Beşir Fuad
    • 1888 Müntehâbât-ı Ahmet Midhat / makaleler, 3 cilt
    • 1889 Avrupa’da Bir Cevelan / Avrupa izlenimleri
    • 1892 İstibşar
    • 1893 Muhaberât ve Muhaverât / mektuplar, Muallim Naci ile
    • 1895 Beşâir
    • 1895 Niza-ı İlmü Din / 4 cilt
    • 1910 Tarih-i Umûmî / 2 cilt
    • 1911 Tarih-i Edyân /dinler tarihi
    • Kadınların Felsefesi /Felsefe-i Zenân yeni bas. Handan İnci 1998
    • Felsefe Metinleri /yeni bas. Erdoğan Erbay ve Ali Utku 2002
  • Hatıra:
    • 1883 Menfâ / otobiyografi,
    • 1876 Rodos sürgünü anıları,
    • 1881 Victor Hugo’dan Derebeyleri
  • Gezi Yazısı:
    • Avrupa'da Bir Cevelan / Batı'yı Doğulu bir aydının gözünden tanıma ve anlama fırsatını veren bir eser
    • Seyyadane Bir Cevelan / Lâtif bir üslûpla, Beykoz’dan başlayıp İzmit Körfezi’nde sona eren bir kotra gezisini ve ardından Tavşancıl’ın bâkir tepelerinde yapılan bir av partisini anlatır.
  • Dil Kitapları:
    • 1871 Durub-ı Emsal-i Osmaniye Hekimiyatının Ahvalini Tasvif
  • Tarih:
    • 1871 Kainat / 15 kitap,
    • 1878 Üss-i İnkilab / 2 cilt, tarih
    • 1879 Tarih-i Umumi / 2 cilt,
    • 1888 Hilâl-i Ahmer Cemiyet-i İnsaniyesinin Tarihi
    • 1888 Mufassal Tarih-i Kurun-ı Cedide / 3 cilt,
    • 1913 Tedris-i Tarih-i Edyan
    • 1913 Tedris-i Tarih-i Umumi
  • Makale - Mektup:
    • 1878 Menfâ
    • 1878 Zübdet-ül Hakayık /anı-belge,
    • 1879 Ekonomi-Politik
    • 1883 Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat / 3 cilt
    • 1888 Arnavudlar ve Solyotlar
    • 1889 Müntehebat-ı Ahmed Mithad /3 cilt,
    • 1890 Halla-ü Ukad /mektuplar
  • Ruhbilim:
    • 1881 Nevm ve Hâlât-ı Nevm
    • 1885 İlhamat ve Tagligat

2000 yılında TDK tarafından Bütün Eserleri dizisi adı altında 14 kitabı basıldı.

  • Ahmet Midhat Tarafından Çıkarılan Gazeteler:
    • Tercüman-ı Hakikat: En önemli gazetesidir. (Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim, Muallim Naci gazetenin yazarları arasındadır.)
    • Bedir: 13 sayı yayımlanmıştır sadece.
    • Devir: Bu gazetede daha ilk sayısında kapatılmıştır.
  • Ahmet Midhat Tarafından Çıkarılan Dergiler:
    • Dağarcık: Bu dergide çıkan yazısından dolayı sürgüne gönderilmiştir. (Felsefi içerikli yazıları bu dergide yayımlanmıştır.)
    • Kırkambar: Sürgün sırasında bir başka adla çıkarılmış bir dergidir.
Paylaş:
Yorumlar