Ahmet Rasim'in Hayatı ve Eserleri
Ahmet Rasim, Türk yazar, gazeteci, tarihçi ve milletvekili.
Doğum tarihi ve yeri: 1864, İstanbul.
Ölüm tarihi ve yeri: 21 Eylül 1932, İstanbul.
1- Ahmet Rasim’in Hayatı
Ahmet Rasim, 1864’te İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Babası Menteşeoğulları'ndan Kıbrıslı Bahâeddin Efendi, annesi Nevbahar Hanım’dır.
Babası Bahâeddin Efendi Kıbrıs’tan Ermenek’e gelip yerleşen bir ailenin çocuğudur. Posta ve telgraf memuru olması dolayısıyla çok dolaşan ve her gittiği yerde yeniden evlenen, ayrılırken de evlendiklerini terkeden Bahâeddin Efendi, Ahmed Râsim’in annesi Nevbahar Hanım’la İstanbul’da evlendi; ancak bir süre sonra Tekirdağ’a tayin edilince karısını ve daha doğmamış olan Ahmet Rasim’i terk edip İstanbul’dan ayrıldı.
Nevbahar Hanım oğlunu güç şartlar altında tek başına yetiştirdi. Ahmet Râsim ilk tahsiline Sofular’daki mahalle mektebinde başladı; sonra sırasıyla Kırkçeşme’de Tezgâhçılar, Haydar’da Çukurçeşme, Sarıgüzel’de Hâfız Paşa mekteplerinde okudu.
Himayesine girdiği eniştesi miralay Mehmed Bey’in konağında Yâkub Hoca adındaki bir muallimden yazı ve Arapça dersleri aldı. Tahsil hayatından sonra da bu hocanın derslerine devam etti.
1876 yılında başladığı Darüşşafaka'da edebiyatla tanıştı. Devrin edebi ve fikri akımlarına karşı büyük bir ilgi duydu ve dirayetli hocalardan faydalandı.
İlk müzik derslerini Dârüşşafaka’daki talebeliği sırasında okulun mûsiki muallimi bestekâr Mehmed Zekâi Dede’den aldı. Mezuniyetini takip eden yıllarda, aynı zamanda Eyüp’te Bahariye Mevlevihanesi kudümzenbaşılığı yapan hocasının mevlevihanedeki meşklerine devam etti. Ondan pek çok dinî ve din dışı eser öğrendi.
Bir yandan Fransızca öğrenerek Fransız yazar ve şairlerini tanıdı, diğer yandan da bilhassa Şinâsi, Nâmık Kemal, Ziyâ Paşa ve Ahmed Midhat Efendi’nin eserlerini okudu; biraz da onların tesiriyle şiir ve makaleler yazmaya başladı.
1883’te okulu birincilikle bitirdikten birkaç ay sonra diğer Dârüşşafaka mezunları gibi Posta ve Telgraf Nezareti’ne memur olarak girdi. Bu kurumda kısa bir süre kâtiplik yaptı.
Bu yıllarda beş vakit namazını kıldığını ve düzenli bir hayat sürdüğünü belirten Ahmet Râsim, tanıştığı bir Ermeni berber kendisini içki ve eğlenceye alıştırmasıyla kendi tabiriyle “yavaş yavaş olmaya” başladı.
Memuriyet hayatının ilk aylarında Binbaşı Bilâl Bey’in kızı Sadberk Hanım’la evlendi; 1902’de eşinin ölümüne kadar süren bu evlilikten dört erkek, iki kız altı çocuk babası oldu.
Ahmet Râsim memuriyeti bir türlü benimseyemediği için hayatını yazı yazarak kazanmak hevesine düştü. Ahmed Midhat Efendi’den gördüğü takdir ve teşvikle güveni artan Ahmet Râsim memuriyeti bıraktı ve kendisini büsbütün gazeteciliğe verdi.
Ahmet Rasim’in ilk yazısı Ahmed Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlandı. Bu, “Yolcu” başlıklı bir tercüme yazı idi.
Ardından dönemin ünlü gazetecisi Baba Tahir vasıtasıyla Ceride-i Havadis’te fenni konularla ilgili yazı ve tercümeler yayımlamaya başladı. Bir süre Mekteb-i Behrami adlı okulda ve Komonto Musevi okulunda öğretmenlik yaptı. Ahmet Mithat’tan gördüğü teşvik sayesinde 1885’ten sonra kendisini tamamen gazeteciliğe verdi.1898'de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Suriye gezisi sırasında Malûmat gazetesi tarafından Suriye'ye, 1916'da da Sabah gazetesince harp muhabiri olarak Romanya cephesine gönderildi.
1927'de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in referansıyla İstanbul milletvekili oldu ve TBMM'nin üçüncü ve dördüncü dönemlerinde milletvekilliği yaptı.
Ancak sağlık sorunları yüzünden meclis oturumlarına bile katılmadı. 21 Eylül 1932 'de Heybeliada'daki evinde hayatını yitirdi, Heybeliada’daki Abbaspaşa Mezarlığı’na gömüldü.
2- Ahmet Rasim’in Edebi Kişiliği
Kendine özgü bir tarzla kaleme aldığı eserleriyle geniş bir okur kitlesi tarafından takip edilen; Mutlakiyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerine tanıklık etmiş bir yazardır.
50 yılı bulan yazı hayatında farklı edebi türlerde ve çok sayıda eser verdi. Dönemin İstanbul hayatının ayrıntıları üzerinde durduğu fıkralarıyla tanındı.
Şiir ve hikâyeler, okul kitapları, tarih ve bilim konularında türlü eserler yazan, çeviriler de yapan Ahmet Rasim’in asıl değeri, renkli, canlı bir anlatımla çocukluk, ilk-orta öğrenim ve basın hayatını, İstanbul’un gündelik yaşayışını yansıtan fıkra, makale ve anılarında görülür.O, hayatını kalemi ile kazanan çok yönlü yazarlarımızdandır. Yazılarında halk diliyle gelenek ve görenekleri işler. Kısa ve canlı bir cümle yapısı vardır.
1885’te Fransızca’dan çevirdiği bazı yazıları Ahmet Mithat Efendi’ye götürdü ve gördüğü ilgi üzerine Tercümân-ı Hakikat’te yazı hayatına girdi.
Muallim Naci’nin, arkadaşlarıyla birlikte Tercümân-ı Hakikat’ten ayrılmasının ikinci günü Ahmed Midhat Efendi tarafından övgü dolu bir dille matbuat âlemine takdim edildi.
Hüseyin Rahmi gibi Ahmet Rasim de Ahmed Mithat Efendi'nin devamı niteliğindedir. 1908’de Hüseyin Rahmi ile birlikte 37 sayı süren Boşboğaz ile Güllâbi adlı bir mizah gazetesi çıkaran Ahmet Rasim, gazeteciliği Malumat, Sabah, Sebat, Güneş, Maarif, Resimli Gazete, Mecmuai Ebüzziya, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Dosyali Ay, İkdam, Boşboğaz,Basiret,Tasvir-i Efkar,Vakit, Akşam, Cumhuriyet gazete ve dergilerindeki yazılarıyla sürdürdü.
Bunun yanında Gülşen, Sebât, Hamiyyet, Şafak, Servet, Tanîn, Envâr-ı Zekâ, Maarif, Resimli Gazete, Hazine-i Fünûn, Mektep, Pul, Fen ve Edep, İrtika, Surâ-yı Ümmet, Donanma, Resimli Kitap, Musavver, Muhit gibi dergilere gerçek adıyla,Muallim Naci etkisinde yazdığı Malûmât’a ise Leyla Feride adını kullanarak yazılar göndermiştir.
Bu arada okullar için yazdığı tarih, dil bilgisi, imlâ ve aritmetik gibi çeşitli konulardaki eserlerini kitap halinde bastırdı.
Menâkıb-ı İslâm adlı kitabı dolayısıyla II. Abdülhamid’den Mecîdî nişanı aldı.Hayatı boyunca durmadan yazan Ahmet Rasim’deki hâkim özellik, ansiklopedist tavırlı bir gazeteci karakteridir.
Türkiye’ye Batı’dan gelen yenilikleri, mahalli hayatı ve asırlar boyu teşekkül eden milli zevki gözden uzak tutmadan benimsemenin doğru olacağına inanan Ahmet Rasim, kendi ifadesiyle “mutavassıt” (orta yolu benimseyen) bir kimse idi.
Onun edebiyat anlayışı ve dil zevkini doğrudan doğruya bu düşünce şekillendirmektedir. Bir devrin İstanbul’unu, sürdürülen yaşayış tarzı, çeşitli hayat tezahürleri, insanı, ses ve rengiyle en ince ayrıntılarına kadar anlatan Ahmet Rasim, yazılarıyla Türkçe’nin insana has hal ve görüşleri anlatmada kıvraklık kazanmasına ve zenginleşmesine de hizmet etmiştir.
Daha çok bir nesir yazarı olarak tanınan Ahmet Rasim’in şiirleri de vardır. Bir kısmı divan edebiyatı yolunda, bir kısmı da kendi tabiriyle alafranga tarzda yazılan bu şiirlerin yalnız eski tarzda olanlarını bazı dergilerde yayımlamış, diğerlerini Abdülhak Hâmid’e yapılan hücumları göz önünde bulundurarak yayımlamaktan çekinmiştir.
Hâfızasını bir ses ve resim kayıt cihazı gibi kullanan Ahmet Rasim, kendisinden söz ederken yaşadığı dönemin özelliklerini, çeşitli insan ve tipleriyle gözler önüne sermiştir. Zaman zaman kendi çocukluğunu ve gençliğine ait hâtıraları dile getiren yazar, okuyucu karşısına hayat tecrübelerine dayanan bir hüviyetle çıkmasını da bilmiştir.
Onun yazı kaynakları arasında müşahede önemli bir yer tutmaktadır. Şehir Mektupları çevresinde toplanabilecek yazıları doğrudan doğruya böyle müşahede mahsulüdür.
Ahmet Rasim ele aldığı konularla Türk gazeteciliğinin ufkunu genişletmiş, dikkatleri bilhassa mahallî hayat üzerine çekmiştir. Her türlü eğlence yerlerinden evlerin içlerine, sokakların manzarasından aile hayatına kadar devrinin hemen her şeyi onun eserlerinde tespit edilmiş durumdadır.
Müşahede, hatıra ve incelemeye dayanan çeşitli eserleri yanında roman ve hikâyeyi de denemiştir. Ahmet Rasim’in sayısı yirmi beşi bulan romanlarının, üç cilt olan Kitâbe-i Gam hariç, hemen hepsi birer büyük hikâye sayılabilir.
Modern Fransız romanıyla temas kuramamış ve hemen hemen Ahmed Midhat ile Nâmık Kemal’in roman ve hikâyelerini okuyarak yetişmiş olan Ahmet Rasim’in “cep romanları” genel adı ile yayımlanan bu eserlerinde daha çok Namık Kemal tarzında, marazi bir hassasiyetle acıklı gönül maceraları ele alınmıştır. Kahramanları genellikle, Nâmık Kemal’in İntibah romanında olduğu gibi hayat tecrübesi olmayan erkeklerle onları baştan çıkaran aşüfte kadınlardır. Romanlarında teknik son derece zayıftır.
Zaten basit tutulan vak‘anın bazan kaybolur derecede silikleştiği ve arada Ahmed Midhat tarzında bilgiler verildiği görülür. Dil ve üslûpta da belli bir düzen yoktur. Konuşmaların çok tabii olan diline karşılık tasvirlerin dili hem ağır hem de sübjektif bir karakter taşır. Psikolojik tahlil ise hemen hemen yok gibidir.
Devrinde şarkı bestekârı olarak da tanınan ve sevilen Ahmet Rasim, katıldığı çeşitli mûsiki toplantılarında bestekâr Şevki Bey, Kemani Tatyos Efendi ve Kemençeci Vasilaki gibi saz, söz sanatçısı ve bestekârlardan oluşan devrin ileri gelen mûsikişinasları ile tanışarak dostluklar kurdu.
Ünlü şarkı bestekârı Şevki Bey’in pek çok bestesini ona okuyup tenkitlerini alması, Ahmet Râsim’in mûsikideki kudretini göstermesi bakımından önemlidir. Sadece şarkı formunda eserler besteleyen, ancak nota bilmeyen Ahmet Râsim’in bestelediği şarkıların notaya alınmasında ve bu eserlerin devrin pek müsait olmayan şartları içinde geniş bir yayılma sahası bulmasında, meşhur mûsikişinaslarla olan yakın münasebetlerinin büyük tesiri vardır.
Ahmet Râsim’in, hassas ve ağır başlı karakterini aksettiren, neşe ile karışık hüzün ifadeli, sanat göstermek gayretinden uzak, sade ve zarif bir mûsiki üslûbu vardır. Güfteleri de kendisine ait olmak üzere altmış beş kadar şarkı bestelemiştir. Bunlarda başta sûzinak, uşşak, mâhur, rast, segâh ve hüzzam makamları olmak üzere yirmiye yakın makam kullanmıştır.
Torunu bestekâr Osman Nihat Akın mûsiki terbiye ve zevkini doğrudan doğruya ondan almıştır. Mûsiki ile yakın ilgisi dolayısıyla çeşitli kitap ve makalelerinde devrin mûsiki hayatını çok güzel aksettiren Ahmet Râsim’in doğrudan müşahedelerine dayanarak verdiği bu bilgiler devri için birinci derecede kaynak niteliğindedir.
Roman ve öykülerinde İstanbul hayatına dair ilginç betimlemelere rastlanır. Eserleri arasında en önemlisi, liselerde okutulmak üzere yazdığı Resimli ve Haritalı Tarih-i Osmanî adlı incelemesidir.
Yayın hayatına 1891’de başlayan Servet-i Fünun dergisinde fen konularındaki yazılarının yanında, tefrik halinde romanlarını da çıkarma imkânı buldu. Leyal-i Izdırap, Meşak-ı Hayat ve Afife burada yayınlandı. Ancak Servet-i Fünun yazarlarının genel edebi çizgisini benimsemedi. O, Ahmet Cevdet Paşa ve Ahmed Mithat Efendi’nin doğu ve batı edebiyatının olumlu yanlarını sentez haline getirmeyi amaçlayan edebi anlayışını benimsemişti.
Bu arada okullar için yazdığı tarih, dil bilgisi, imla ve aritmetik gibi çeşitli konulardaki eserlerini kitap halinde bastırdı. Menâkıb-ı İslâm adlı kitabı dolayısıyla II. Abdülhamit'ten Mecîdî nişanı aldı. Şiir, hikâye ve roman alanlarında eserler verdiyse de onu günümüze ulaştıran Şehir Mektupları, Eşkâl-i Zaman, Cidd-ü Mizah, Gülüp Ağladıklarım gibi inceleme, araştırma ve gözleme dayanan yazıları oldu.
Müzik alanında da eserler veren sanatçı, besteleri de kendisine ait olan pek çok şarkı sözü yazdı.
Yakın dostu müzisyen Tatyos Efendi’nin bestelediği uşşak makamındaki;
“Bu akşam gün batarken
Sakın geç kalma, erken gel”
dizeleri ile başlayan güftesi günümüze kadar gelen eserlerindendir.
Ahmet Rasim tam bir İstanbul beyefendisiydi. Yaşadığı süre içinde inceleyip gözlemlediği İstanbul hayatını onun üslûbundan okumanın tadı benzersizdir. Darüşşafaka’da Zekai Dede’den musiki dersleri alarak girdiği klasik Türk müziğimizin önemli söz yazarı ve bestecilerindendir.
Altmıştan fazla güftesini şarkı formunda besteledi.
Kısaca özetleyecek olursak;
- Fıkra türünün edebiyatımızdaki ilk önemli ustasıdır.
- Roman, öykü, tarih, coğrafya, gezi, fıkra, anı, dilbilgisi gibi pek çok alanda eserler vermiştir.
- Anı, fıkra ve makalelerinde başarılıdır. Sohbet ve fıkra türündeki yazılarında şehir yaşamını, kendi döneminin yaşantısını bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır.
- Hüseyin Rahmi’nin romanlarında yaptığı yaşamı anlatma işini ,fıkra ve anılarıyla başarmıştır.
- Hüseyin Rahmi Gürpınar ile “Boşboğaz” isimli bir mizah dergisi çıkarmıştır.
- Konuşma dilini ve İstanbul Türkçesini bütün incelikleriyle ustaca kullanmıştır. Kısa cümleli, yalın ve açık bir üslup kullanmıştır.
- En önemli özelliği sohbet içinde yazması ve okuru daha ilk cümleden itibaren sarıp sarmalamasıdır.
- Yaşama hep iyimser bakmış, en acı olayları bile gülümseyerek mizahi bir üslupla anlatmıştır.
- Başarılı bir gözlemcidir. Gözlemlerini bir ressam gibi tasvir etmiştir.
- Cep romanları adıyla yayımlanan birçok romanı vardır. Romanları teknik açıdan pek başarılı değildir.
- Aynı zamanda altmış kadar bestesi vardır. Zekai Dede’den müzik dersleri almıştır.
- debiyattaki Batılılaşmaya karşı çıkmış, Servet-i Fününcuları eleştirmiştir.
- Hiçbir edebi topluluğa katılmamış, sanat yaşamını bağımsız olarak devam ettirmiştir.
- Şehir Mektupları’nda II. Abdülhamit Döneminin İstanbul’unu büyük bir gözlem yeteneği ile sade ve kıvrak bir üslupla anlatmıştır.
3- Ahmet Rasim’in Eserleri
- Fıkra ve Makaleler:
- 1909 Külliyat-ı Say ü Tahrir: Makalât ve Musahabat, 2 c.
- 1909 Külliyat-ı Say ü Tahrir: Menakıb-ı İslâm, 2 c.
- 1912 Şehir Mektupları, 4 c.
- 1913 Tarih ve Muharrir
- 1918 Eşkâl-i Zaman
- 1920 Cidd ü Mizah
- 1924 Gülüp Ağladıklarım
- 1926 Muharrir Bu Ya
- Roman:
- 1890 İlk Sevgi
- 1891 Bir Sefile’nin Evrak-ı Metrûkesi
- 1891 Güzel Eleni
- 1891 Meşak-ı Hayat / Servet-i Fünûn’da tefrika
- 1891 Endişe-i Hayat / Servet-i Fünun’da tefrika
- 1891 Leyal-i Iztırab / Servet-i Fünûn’da tefrika
- 1891 Meyl-i Dil (1891),
- 1892 Afife (1892),
- 1894 Mektep Arkadaşım (1894,1899),
- 1894 Tecrübesiz Aşk (1894),
- 1894 Biçare Genç (1894),
- 1897 Asker Oğlu (1897
- 1897 Nâkâm / Malut gazetesi eki
- 1897 Ömr-i Ebedî /4 cilt
- 1899 Ülfet / Hamamcı Ülfet adıyla
- Hikâye:
- 1894 Numune-i Hayal
- 1909 Belki Ben Aldanıyorum
- 1922 İki Güzel Günahkâr
- 1923 İki Günahsız Sevda
- Tarih:
- 1887 Tarih-i Muhtasar-ı Beşer
- 1887 Eski Romalılar 3 cilt
- 1887 Terakkiyat-ı İlmiye ve Medeniye
- 1888 Arapların Terakkiyat-ı Medeniyesi, 2 cilt
- 1910 Resimli ve Haritalı Osmanlı Tarihi, 4 cilt
- 1916 İki Hatırat, Üç Şahsiyet
- 1924 İstibdattan Hakimiyet-i Milliyeye, 2 cilt
- Diğer Eserleri
- 1885 Bedayi-i Keşfiyat ve İhtiraat-ı Beşeriyeden Fonograf
- 1885 Elektrikiyet-i Sakine
- 1886 Cümel-i Hikemiye-i Osmaniye
- 1887 Elektrik
- 1887 Teşekkül-i Cihan Hakkında Fikr-i İcmalî
- 1887 Garaib-i Âdat-ı Akvam
- 1889 Hazine-i Mekâtip yahut Mükemmel Münşeat
- 1900 Ömr-i Edebî, 4 cilt
- 1910 Hanım
- Tercümeler:
- 1886 Edebiyat-ı Garbiyeden Bir Nebze
- 1886 Cümel-i Hikemiye-i Ecnebiye
- 1887 Cizvit Tarihi
- 1887 Ezhâr-ı Tarihiye
- 1891 Ürani
- 1894 İki Damla Gözyaşı
- 1894 Mathilde Laroche
- 1895 La Dame aux Camelias
- 1896 Karpat Dağlarında
- 1899 Mızıkacı Yank ve Kamyonka
- 1899 Neşide-i Ruh
- 1900 Ohlan Karısı
- 1902 Kaptan Jipson
- 1903 Madam Hardiber
- 1904 Asya Kumsallarında
- Hatıra:
- 1894 Gecelerim
- 1897 Ömr-i Edebi / 4 cilt Anı
- 1922 Eski Maceralardan Fuhş-i Atik, 2 c.
- 1924 Muharrir, Şair, Edip
- 1927 Falaka • Gezi Yazısı
- 1917 Romanya Mektupları
- Mensur Şiirler:
- 1893 O Çehre
- 1897 Kitabe-i Gam
- Monografi:
- 1927 Matbuat Tarihine Medhal: İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi
- Okul Kitapları:
- 1888 Yeni Usul Sarf-ı Farisî
- 1889 Küçük Tarih-i İslâm
- 1889 Küçük Tarih-i Osmanî, 2 cilt
- 1889 Yeni Usul Muallim-i Sarf, 3 cilt
- 1890 Osmanlı Tarihi
- 1890 Hesab-ı Tedricî
- 1890 İmlâ-yı Osmanî
- Müptedi
- 1893 Hesap Kitabı, 2 cilt
- 1894 Sarf-ı İptidaî
- 1894 Küçük Hıfzıssıhha
- 1895 Amelî ve Nazarî Talim-i Lisan-ı Osmanî
- 1903 Elifba
- 1903 Elifbadan Sonra
- 1907 Yeni Usul Muhtasar Sarf-ı Türkî
- 1913 Resimli Küçük Tarih-i Osmanî
- 1924 Yeni Sarf Dersleri II
- 1927 Doğru Usul-ı Kıraat III