Halk Edebiyatında Aşıklık Geleneği

— min. okuma: 5-6 dakika
Halk Edebiyatında Aşıklık Geleneği

Türk Edebiyatı dönemleri içerisinde Halk Edebiyatı önemli bir dönemdir. Türk kültürünün ortaya konulmasında oldukça fazla eserin ortaya konulduğu bu dönem içerisinde Aşık Edebiyatı büyük bir etki sahibidir. Aşıklık,  çağlar boyu süren deneyimlerin kendine özgü ifade biçimleri ile ortaya konulmasıdır. Aşıklar geleneklerden çok fazla yararlanmaktadır.  Halk Edebiyatı’ndaki dallardan biri olan Aşık Edebiyatı Eski Türk Edebiyat’ındaki ozan-baksı geleneğinin devamıdır. Anadolu’da yaşam biçimlerinin değişmesiyle birlikte ozan- baksı geleneği de değişmiş ve belli bir süre donra ortadan kalkmıştır. Yerleşik hayata geçen Türklerde Aşıklık geleneği oluşmaya başlamıştır.

Aşıklık geleneği içerisinde sazlı, sazsız, yazarak, doğaçlama gibi yollarla duygu ve düşüncelerini ifade eden kişilere aşık adı verilmektedir. Bu şekilde söz söyleme biçimine ise aşıklık, aşıklama denilmektedir. Aşıkların söz söyleme konusunda takip ettikleri geleneğe de aşıklık geleneği adı verilmektedir.

Halk Edebiyatı’nda Aşıklık Gelenekleri Nelerdir?

Gelenek, eskinin gelecek nesillere aktarılmasında izlenen yoldur. Aşıklık geleneğinde de gelecek kuşaklara aktarılma amacı ön plandadır. Günümüzdeki değerlerin geleceğe aktarılması bir ihtiyaçtır. Aşıklar sözlü veya yazılı olarak yaşadıkları dönemi ve yaşanan olayları geleceğe aktarırlar. Bunu yaparken sözlerine eşlik eden sazları vardır. Aşıklar hece ölçüsü ile şiirlerini yazarlar veya söylerler. Aşıklar hece ölçüsünün yedili, sekizli, on birli ölçülerini kullanmaktadırlar. Bu özellikleri aşıklık geleneğinin belirgin örneklerindendir.

Aşıklık geleneğinde kullanılan terimleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  1. Mahlas Alma
  2. Rüya Sonrası  Aşık Olma. (Bade içme)
  3. Usta – Çırak
  4. Saz Çalma
  5. Dedim - Dedi Tarzı Söyleyiş
  6. Atışma - Karşılaşma
  7. Leb - değmez (dudak değmez)
  8. Tarih Bildirme
  9. Askı (muamma)
  10. Nazire Söyleme


1) Mahlas Alma

Aşık Edebiyatında şairler  gerçek adlarını kullanmayıp onun yerine mahlas adı verilen takma adlarını kullanmaktadır. Aşıklık Edebiyatında mahlasın kullanımı o kadar yoğundur ki bazı şairlerin gerçek adları unutulmuş mahlasları ile anılır olmuşlardır. Mahlasa örnek olarak asıl adı Veli iken Dadaloğlu mahlasının günümüze ulaşması, Hüseyin adlı sanatçının mahlası olan Sümmani ile hatırlanması verilebilmektedir.

Aşıklar geleneğe uygun olarak kullanacakları mahlaslarını farklı yollarla alırlar. Bu yollar şu şekilde sıralanabilmektedir.

a) Aşıklar mahlaslarını kendileri seçerler. Bu adı seçerken yaşadıkları bölge, yaptıkları iş etkili olmaktadır.

b) Usta çırak ilişkisi kapsamında usta olan aşık çırağına uygun bir mahlas verir ve çırak bu mahlası kullanır. Usta aşık bunu yaparken çırağını bir dizi imtihana tabi tutar. Sonunda uygun olan mahlası verir.

c) Aşık şeyhinin veya pirinin manevi tesiriyle kendisine mahlas alır.

d) Badeli aşıklar rüyalarında bade içerken mahlası almaktadır.

2) Rüya Sonra  şık Olma (Bade İçme)

Halk Edebiyatında badeli aşık kavramı çok fazla karşımıza çıkmaktadır. Aşıklar rüyalarında aşıklık özelliğini kazanırlar. Aşıkların yetişmesinde ustadan saz çalmayı ve söz söylemeyi öğrenmenin yanında gece rüyasında kendisine saz çalmayı öğretilmesi motifi bulunmaktadır. Bu şekilde aşık olan kişilere badeli aşık denilmektedir. Kişi rüyasında mai denilen bir suyu içerek veya üzüm, ekmek, nar gibi bir yiyecek yolu ile de badeyi içebilir ve aşıklık özelliği kazanabilir. Usta yanında yetişerek veya Pirin elinden bade içmek aşık olmak için gereklidir. Badeli aşıklara aşıklık özelliği pir elinden, üçler, beşler, yedileri kırklar tarafından verilmektedir.

3) Usta – Çırak

Aşıkların yetişmesinde bir ustanın yanında yıllarını geçirmenin çok önemli bir yeri vardır. Usta olan aşığın yanında bulunup onun sazını taşımak ve söylediği her sözü dinlemek bir çırağın yetişmesi için gereklidir. Uzun bir zaman diliminin ardından çırağın gösterdiği sabır ödüllendirilir ve halkın karşısına çıkar.

4) Saz Çalma

Aşıklık geleneğinin en önemli figürü olarak saz çalma yer almaktadır. Aşıklar  saz çalarak sözlerini, türkülerini söylerler.

5) Dedim - Dedi Tarzı Söyleşi

Dedim-dedi karşılıklı söz söyleme geleneğidir. Koşma ve semailerde Aşık ile sevgili karşılıklı söz söylerler. Buna dedim-dedili söyleyiş denilmektedir.

6) Aşık Karşılaşmaları

Aşıkların halkı karşısında birbirlerine mizahlı söyleyişlerde bulunması ve söz söylemesidir. Aşıklar birbirini alt etmeye çalışmaktadır.

7) Leb - Değmez

İçinde (B,P,M,V,F) dudak ve diş-dudak sesleri bulunmadan söylenebilen şiirler hazırlanmaktadır.  şıkların dudakları arasına iğne koyarak bir çeşit yarışma yaparlar. Bu şekilde şiir yazmak ve bu şiiri dudakta iğne ile söylemeye çalışmak aşıklık geleneğinde bir hünerdir.

8) Tarih Bildirme

Toplumu ilgilendiren büyük felaketler, ölümler aşıklar tarafında şiirlere yansıtılır. Aşıklar bu tarihlerin kalıcı olmasını ve unutulmamasını istemiş bunun için de şiirlerinde bu olayların geçtiği tarihlere yer verilmiştir.

9) Askı (Muamma)

Aşıklık geleneğinde muamma oldukça özel ve önemli bir olaydır. Şiirlerde bilinmeyen bir kimsenin veya varlığın bulunması için söz söylenmesidir. Muamma kahvelerde tahtaya yazılır ve halkın bunu bilmesi istenir.

10) Nazire Söyleme

Nazire yapmak, bir şairin şiirini başka bir şair tarafından aynı kafiye ve ölçüde olacak şekilde yeniden yazılmasıdır. Aşıklar başka aşığın şiirine nazire yazarlar.

Halk Edebiyatında Bazı Aşıklar:

16. yüzyılda Bahşi, Çırpanlı, Geda Musli, Hayali, Köroğlu, Kul Mehmed, Ozan, Öksüz Dede. 17. yüzyılda: Aşık Ömer, Ercişli Emrah, Gevheri, Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Kuloğlu, Öksüz Aşık. 18. yüzyılda: Levni, Abdi, Aşık Halil. 19 .yüzyılda: Aşık Şenlik, Bayburtlu Zihni, Dadaloğlu, Dertli, Erzurumlu Emrah, Seyrani, Summani 20. yüzyılda: Murat Çobanoğlu, Osman Feymani, Yaşar Reyhani, Mahzuni Şerif, Aşık Veysel ve Neşet Ertaş sayılabilir.

Paylaş:
Yorumlar