Nurullah Ataç'ın Hayatı ve Eserleri

— min. okuma: 3-4 dakika
Nurullah Ataç'ın Hayatı ve Eserleri

Nurullah Ataç, Türk eleştirmen, yazar ve şair.

Doğum tarihi ve yeri: 21 Ağustos 1898, İstanbul
Ölüm tarihi ve yeri: 17 Mayıs 1957, İstanbul

1-Nurullah Ataç'ın Hayatı

Hammer'in Osmanlı Tarihi isimli kitabı Türkçe'ye çeviren Mehmet Ata Bey'in oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'nden sonra İsviçre'de okudu. Babasının ölümünün ardından 1919'da İstanbul'a döndü. 1922 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne devam etti fakat tamamlayamadı. Fransızca öğretmenliği ve mütercimlik yaptı. 1945'den sonra Cumhurbaşkanlığı çevirmeni olarak görev yaptı. 1926 yılında Leman Ataç ile evlendi. Bu evlilikten , daha sonra babasının hayatından kesitleri anlattığı kitabı "Babam Nurullah Ataç"'ın yazarı Meral Ataç Tolluoğlu 1926'da doğar. TDK yayın kolu başkanı oldu. İlk şiirleri Dergah'ta yayımlandı. Fransız, Latin ve Rus klasiklerinden çeviriler yaptı. Gazete ve dergilerde eleştiri ve deneme türünde yazılar yazdı. Eleştiri yazılarıyla Türk edebiyatında izlenimci eleştirinin ilk örneklerini verdi. Akşam'da tiyatro eleştirmenliği, Hakimiyet-i Milliye, Ulus, Milliyet, Tan, Posta, Cumhuriyet, Son Havadis, Dünya gazetelerinde eleştiri yazıları çıktı. Denemeleri Türk Dili, Varlık, Yedigün, Ülkü, Seçilmiş Hikayeler dergilerindedir.

2-Nurullah Ataç'ın Edebi Kişiliği

Dilde sadeleştirme ve özleştirme hareketinin savunucularındandır. Türkçe'deki yabancı kelimeleri kullanmamış, dille düşünce arasında dolaysız bir ilişki olduğunu, somut düşünme geleneğinin doğabilmesi için kavramların saydam, hangi kökten geldiklerinin anlaşılır olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yol da, Ataç'a göre, Latince, Grekçe, Farsça, Arapça gibi yabancı dillerin eğitimini zorunlu kılmak başarılamayacağına göre, bunlardan alınan kelimelerin Türkçe'leştirilmesinden geçer: “Uydurma dil dediler mi, bir şey söylediklerini sanıyorlar. Söyleyim ben size; Bu uydurma sözünü, Türkçecilik akımına karşı bir silah diye kullanmaya kalkanlardan ne dediğini bilen, şöyle gerçekten düşünerek konuşan bir tek kişi tanımıyorum. Evet, uyduracağız, bizim yaptığımız, uydurduğumuz kelimeler de yavaş yavaş halka işleyecek, eski Arapça, Farsça kelimelerin işlediği gibi. Onların yerini tutacak.” Bazı yazılarında arı Türkçe kullandığı için anlaşılmaz olarak eleştirilmiştir. Onu eleştirenler arasında Attilâ İlhan, Halit Fahri Ozansoy gibi isimler vardır. Divan Edebiyatı geleneğini iyi bildiği anlaşılır, kişisel olarak zevk aldığını da belirtir, fakat zamanını doldurmuş bir edebiyat olduğu görüşündedir. Yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu kapatma çabasının bir parçası olarak özgün Türkçe'yi ve devrik cümleyi kullanmasıyla döneminin yazarlarını da, daha sonraki kuşaklarıda etkilemiştir. “Oysaki ben, öz Türkçe için nice kazançları teptim, rahatımı kaçırdım, üzdüm kendimi, adımı deliye çıkarttım. Hepsi de ne dediklerini bilmez, kafalarına düşüncenin gölgesi bile girmemiş birer alıktır bana deli diyenler. Öz Türkçeye özenişim de duygularımın etkisiyle değildir. Latince, Yunanca öğretilmeyen bir ülkede tek doğru yolun, tek usul (akla uygun) yolun öz dile gitmek olduğunu düşüncemle anladım da onun için o yolu buldum.”

3-Nurullah Ataç'ın Eserleri

  • Deneme:
    • Günlerin Getirdiği (1945)
    • Karalama Defteri (1952)
    • Sözden Söze (1952)
    • Ararken (1954)
    • Diyelim (1954)
    • Söz Arasında (1957)
    • Okuruma Mektuplar (1958)
    • Günce (1960)
    • Prospero ile Caliban (1961)
    • Günlerin Getirdiği (1989)
    • Günlerin Getirdiği: Sözden Söze (1998)
    • Okuruma Mektuplar; Prospero ile Caliban (1999)
    • Dergilerde (2000)
    • Diyelim (2000)
  • Günce:
    • Yaşantı (2000)
  • Söyleşi:
    • Dil Üzerine Söyleşiler (1962)
    • Söyleşiler (1964)
  • Çeviri:
    • Adsız Köşk (Alain Fournier, 1940)
    • Kızıl ile Kara (Stendhal, 1941)
    • Kumarbaz (Fiodor Mihayloviç Dostoyevski, 1945)
    • Taras Bulba (N. Gogol 1946)
    • İki Yeni Gelinin Hatıraları (H. De Balzac, 1953)
    • Çömlek (Plautus, 1958)
    • Madame Bovary (Gustave Flaubert, 1967)
    • Masallar (Aisopos, 1949)
    • Masallar (Andersen, 1952)
Paylaş:
Yorumlar