Türkçeyi Çiçeklerle Yazmış Modern Şair: Ergin Günçe

— min. okuma: 8-9 dakika
Türkçeyi Çiçeklerle Yazmış Modern Şair: Ergin Günçe

Türkçenin bir çiçek gibi kullanıldığı ve pamuklarla örülmüş bazı cümleleri bazı şiirleri vardır; lakin pek dikkat çekmemiş, gereken özenin bir türlü gösterilememiş olmasından dolayı kıyıda köşede duran eserler ve o eserlerin sahipleri… Yine de bir mihenk taşı gibi o dilin içindeki yerini koruyanlar…

Modern Türk şiirine birçok katkıda bulunmuş Ergin Günçe, 12 Şubat 1938’de Giresun’da doğdu. Başarılı bir okul hayatı geçirdikten sonra Londra’da master derecesi aldı. Ülkemizde ve yurt dışında ekonomist olarak çalıştı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak da çalışan Günçe , şiirlerinin yanı sıra öğretici konumundayken de çok sevilen bir insandı. 1955 yılında şiir yazmaya başlayan şair; mizahı, çarpıcılığı, umudu ve ironiyi de şiirlerinde bolca kullanmıştır. Yazdığı şiirler; Papirüs, Yelken, Dost ve Değişim dergilerinde yayımlanmıştır. 45 yıllık yaşamını kullandığı dil gibi ilmek ilmek işleyen modern şairimiz 1983’de talihsiz bir uçak kazası sonucu hayata gözlerini yumdu.

Onun şiirini ise, Cemal Süreya şu sözleri söyleyerek açıklayacaktı, “Ergin Günçe, bir savaşçı gibi değil de bütün hesaplarını vermiş eski bir uygarlık gibi konuşmaktadır.” Yerinde kalanı ve umudu yarında aramayana olan sitemleri ve harikulade dizeleriyle Ergin Günçe’nin en güzel 5 şiirini gelin beraber okuyalım, işte o şiirler...

1. Avcı

Kalbim, bu sessiz sonbaharda

Bugünkü atlaslara inanma sakın

Düz bir tepsidir dünya

Yolun sonuna ulaştın artık

Güzel bir durum kıyısındasın.

Bir kırmızı fenersin bir hayli dokunaklı

Uzayan kar tipisi altında

Kalbim, dağların kaybolmuş senin

Kurtlar falan inmiştir bembeyaz ovalara

Bir ağlayışı sustuğun belli

Şarkılarını söylerken

Kalbim, göller bölgesindesin

Ne olur gölgeli yollardan yürü

Başında bir şapka güneşten sakın

Gözlerinden okuyorum acını

Bir aile yangınında testilerin kırılmış

Kavrulmuş gitmiş sanki çocukların

Kalbim benden hatırlısın bilgeler arasında

Avcısın, çünkü bir orman içindesin

Sulardan içiyorsun, meyvelerden yiyorsun

Tırmanmak istiyorsun bir tepe daha

Güleçsin nedense bir çocuk gibi

Köpeğine gençliğini anlatıyorsun

Güneş bir portakal çığlığıyla battı

Tutukluk yapıyor kırma tüfeğin

Derme çatma kulübenden uzaksın

Kalbim bir telgraf çek kendi kendine

Seni bekliyor son yolculuğun

Tenha bir istasyonda

İlk karakola teslim ol ya da

Köpeği bir dostuna emanet bırak

Ormanda bir köşeye göm fişeklerini

Anıları bir müzeye gönder istersen

Bunca yıl yaşadın yakalanmadın

Güzel suçlar işledin bir tarih oldun artık

Eğer bana sorulacak olursa.

Her hüznü her sevgiyi ayakta alkışladın

Gül kökünden bir pipo

Bir yasemin ağızlık

Yadigar kalsın bezirganbaşı

Tüm avcılara yadigâr kalsın.

 

2.  Olmak Ya Da Vurmak Öldürmek

Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca 

Kimleri, kimleri, kimleri vursam 

Önce kendimden mi başlasam şakalaşmaya 

Önce kendimden mi başlasam 


Ben istesem Horoz gibi öterim 


Alıngan ve içli çocuk olduğum için 

Rahatlarım Bankanın camını kırsam 

Sularım sonra atımı bir derede 

Ne zaman ne zaman kırlara kaçsam 


Ben istesem Kilidimi kırarım 


Kumral bir Yaz peşimdedir, dolaşırım ben 

Altı yaşında tütüne gittim, oğlak güttüm, çırak 

Neler de çıkıyor eşelenince 

İnsan büyüyor adam vurarak 


Ben istesem Pusu bile kurarım 


Duygulu ve sivri bir öğrenci oldum 

Ateş okudum kitap yakarak 

Artı-değer kavramını ve günlerce Matematik 

Bıçaklar edindim Bursa'ya giderek 


Benim şimşir Kazıklarım vardır 


Ne zaman seni vursalar öcünü komam 

İpekli dokunur gibi işliyor zaman 

Öfke çiçeğim, av borum, işlek çıngırak 

Bütün gün kan içinde yoğruluyorum 


Yorulmam dersem Yalan olacak 


Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca 

Kimleri, kimleri, kimleri vursam 

Önce senden mi başlasam şakalaşmaya 

Önce senden mi başlasam 

3. Türkiye Kadar Bir Çiçek 

Soğuk suda çarpa çarpa yıkadım

Yüzümün niyeti bir aşk şiiri

 

Ayçiçeği

Gümüş çiçeği, Kavun Karpuz Mevsimi

Çiğdem: yağmur sonu çiçeği

İlk cemreden sonra bulduğumuz çiçekler

 

Gül güldür, Gül de güldür

Ben bu kadar anlarım bu işten

 

Ekinler sarardı biçtik güz geldi

Eskiden sevdiğim kızlar çiçeği

Öpemedik birbirimizi işte bunun çiçeği

Tay gibi dururdu tay gibi bir kız çiçeği

 

               Benim poliste kaydım varmış, hohho

               Poliste kaydı olmanın çiçeği

 

Bir dâvet olan çiçek

Süslerler eteklerini kikirdeyerek

Kaymakam evlerinde yastık çiçeği

Diz çiçeği. Türkçenin en ayıp kelimeleri

Dul, Baldız, Bizim Güveyi

Bacanak çiçeği, ayıp çiçekler

 

Yüzünün ve taranmanın çiçekleri

Entarin düzelirken açan çiçek

Bir dâvettir çiçek ve çok kere gidilemez

İnsanın dairede işi vardır çünkü

 

               Amerikan polisinde bile fotoğrafım var, hah

               Hangi hırsızın polisi, hani ev sahibi

 

İyisin sevgilim, aceleci ve sabırlı

Belki de barışa bir savaşla varılır

Çünkü işleten sevgiyi

Öfkenin kurucu meclisidir

Tarihi hızlandırmanın çiçeği

 

Senin saçlarında bir Macar kırmızı var

El yazması Kur'anlar

ve Benim yanaklardaki Çerkeslik

Daha bir sürü çiçekler

 

               Senin de bir kaydın bulunmalı loy

               İyisin, demek ki iyisin, sabırlı ve aceleci

 

Kadınlar Mevlüdu, şerbet çiçeği

Geldibirakkuşkanadıylarevân ve benim uykum

Ki güzel çiçektir her zaman

Hafız kadınların fingirdekleri

Tüccar, telsizciler, terlikçiler

Aklımda bir kasabanın çiçeğini tamamlar

Hamamı her gün turşu kokar

 

Demek, düğünlerde böyle oynarlar

Gözleri duvarlara, tavana bakar

Köylerin solgun aşk çiçeği

Düğün ne kadar uzundur, Sağdıç çiçekleri

Güveyi pencereden bir silâh atar

Kızevi utanarak tarar sakalını

Göğe bir duman çiçeği salınır

 

               Kaydımız olsa da olmasa da sevgilim, ohho

               Kaç kere yıkadık birbirimizi

 

Ayçiçeği

İş becermişlerin yüzündeki çiçek

Kurtuluş Savaşının kaşındaki çiçek

Asya'da kabaran ekmek çiçeği

Beş bin yaşından bir komutan

 

Sen bu kadar yüreklisin

İnce çekingenlik çiçeği

Ha dediklerinde dağda olursun

Ha diyeceklerin ağzındaki çiçek

Umudun çiçeği

Türkiye kadar bir çiçek

 

               Yüzünün niyeti bir aşk çiçeği

               Bir kalkışma yüreğindeki çiçek


4. Genç Ölmek 

Ay mıdır kar mıdır pencerede

Boğulmuş çocukları martılara taşıyan

Kara köpek karşı kıyıda uluyor

Bence o çocuk öyle gülmemeli

 

Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına

Nisan toprağı kalbimde ağarıyor

Bence o çocuk öyle gülmemeli

Şimdi bir kadın çay demlese

 

Bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır

Erken ölmüş, iyi giydirilmiş

Sular soğuyor ovada duran ince gölgesinde

Büyük ateşler, kuytu köyler gibi

 

Alınlarına vişne çiçekleri yağan

O kızlar, delikanlılar ve lohusalar

Oyulmuş bir bebektirler ıhlamurdan

Kestane mangalları, masallar, talikalar

 

Ölüm alışsın artık bize

Bir dans gibi bahçemize gelsin

Gelsin otursun ılık minderimize

 

Ben o çocuk öyle gülmemeli

Ay kar gibidir pencerede


5. Dersimiz Aşk Çünkü, Söylemiştim

Dersimiz Aşk, konular Haydutluk ve Sarışınlık

Şimdi şurdan koşsam Akdeniz'e çıkarım

Yörükler ve Develer arasından geçerim

Üzüm incir ve tütün, üzüm incir ve tütün

Dersimiz Aşk çünkü, söylemiştim

Oturur bir Güneşle sigaramı yakarım


Bir Horoz adamıştım on sekizimde

Nedense kesmeye üşeniyor insan

Şu günlerde ömrüm de bir hayli kısalıyor


Dersimiz Aşk, konular Barut ve Av Tüfeği

Annemiz bizi de elbet bir Gül'de biriktirdi

Okullar bitti, Askere gittik ve hemen evlendik

Bahçeye bir Sığırcık bir de Köpek alıştırdık

Serentiler üstünde Biber ve Kırmızı Tarhana

Dersimiz Aşk çünkü, söylemiştim

Oturduk son gece Balkonda Vişne yedik ve gülüştük


Süt gibi Gökyüzünden bir iki Turna geçiyor

Öksürerek yürüyorum bir İkindi yolunda

İzliyor beni Gölgem, Çubuğum ve Keçilerim

Paylaş:
Yorumlar