Acaba Suç Kimde

Taşrada ne kadar amansız hastalığa (Kanser) yakalanan insan varsa, doktorlar son çare olarak Ankara'daki büyük hastanelere sevk edip gönderiyorlardı. Son yıllarda da adeta Ankara'daki hastaneler bu yüzden ana baba gününe dönmüştü. Sürekli hasta sayısı eskiye nazaran artıyordu. Herkes bu durumu kendince yorumluyordu;

?Şu Çernobil var ya işte o beladan oldu,

?Yok, kardeşim tek sebep hormonlu yiyecekler,

?Ne diyorsun arkadaş sığara,

?Hayır, hayır çevre kirlenmesi vs.

Zaman zaman bu tür diyaloglar Ankara'daki hastaları hastanede gören insanlar arasında uzayıp gidiyordu.

Okulda derse girecektim cep telefonum çaldı. Memleketten babam arıyordu. Babam rasgele aramazdı,

?Hayırdır inşallah, kötü bir şey yoktur, dedim,

Babam telefonda yalvarır bir sesle,

?Oğlum sana bir ricam olacak bizim komşu Hatice Hanım çok rahatsız, Ankara'ya hastaneye gönderiyorlar, Allah rızası için ilgilenir misin? Kimsesi yok sevaptır oğlum, Üç saat sonra terminalde olacak,

?Ne demek baba gider terminalden alır ne gerekiyorsa elimden geleni yaparım, sen emin ol, bizi niçin yetiştirdiniz baba? Allah şifa versin dedim.

Baban rahatlamış ve sevinmiş bir ses tonuyla bir sürü dua etti, adeta kendi eseriyle sevinen bir sanatkâr edasına bürünüp telefonu kapattı.

Hatice Teyzeyi belirtilen saatte terminalden aldım. Evet, Hatice Teyze müzmin hastalığa yakalanmıştı. Sevk edilen büyük hastaneye götürdüm. İşlemlerini yaptırdım. Sırasını aldım, Nihayet Hatice teyzeyle birlikte belirtilen doktorun yanına gittik, babacan tavırlı doktor acıyarak baktı baktı ilk sorduğu soru neydi? Bilir misiniz?

?Teyze sığara kullanıyor musunuz veya kullandınız mı?

Bu defa hayret etme sırası sanki bana gelmişti. Şaşkınlıkla doktor beyin suratına baktım. Dayanamadım sordum;

?Doktor bey neden ilk önce sigarayı sordunuz? Dedim,

Doktor bana,

?Evladım arkandaki duvarda asılı şemaya bir bakar mısın?

Geri döndüm duvardaki şemaya baktım. Aman Yarabbi! O da nesi dudaktan başlayıp gırtlak, mide, bağırsaklar ne kadar iç organ varsa hepsinin kanser olmasına sebep olan sigarayı semayla gösteriyor, sigaranın dört yüzün üzerinde zararlı madde içerdiğini belirtiyordu. Hayret ettim zararlı olduğunu biliyordum da açıkçası bu kadarını bilmiyordum. Doktor Bey,

?Anladın mı? Sonrada;

?Siz ne iş yapıyorsunuz diye? Bana sordu.

?Eğitimciyim efendim dedim.

?Lütfen hocam iyi eğitin sonra suç kimde anlaşılmaz. Dedi

Doktor Bey kısa bir muayeneden sonra bana döndü:

?Hocam bu hanımın yapması lazım, işlemlerini yaptırın, bazı tahliller vereceğim onları da yaptırın sonucu bana getirin dedi,

Gereken işlemleri yaptırdım, Hatice teyzeyi ilgili birime yatırdım. Gereken tahlilleri yaptırdık, sonuçlarını sonra alacağımızı ifade edip gün verdiler. Sonuçları alıp doktor beye götürmeyi beklemeğe başladık.

Hatice Teyzeye ilaç verip, serum taktılar, kendinden geçmiş halde yarı baygın biçimde uykuya daldı. Bende fırsattan istifade bir hava alayım dedim hastanenin hemen kapısının önüne çıktım. Etrafı kesif bir koku sarmıştı. Felaket sigara kokusu geliyordu. Etrafa baktım;

?Aman Yarabbi o da ne herkesin elinde birer sigara, doktor beyin odasındaki şema ve söyledikleri gözümün önüne geldi, hastanenin tabelasına tekrar tekrar baktım 'Onkoloji Hastanesi' yazıyordu. Allah'ım bu insanlar ne yapıyor göz göre göre kendi elleriyle intihara gidiyorlar, acaba suç kimde? Yoksa doktorun ima ettiği gibi bizde mi, bunlarda mı?

Çernobil kendi kendine mi patladı? Hormonlu bitkileri uzay ötesi yaratıklar mı yetiştirdi? Hava, su ve toprağı insanın dışında diğer canlılar mı kirletti? Sigarayı tavşanlar mı üretti? Kaplumbağalar içsin diye mi tavşanlar üretti?

?Aman Allah'ım gözlerime inanamıyorum. Bizim Hatice Teyzeye bakan doktor elinde sigara dışarıya çıkmış, yok canım olamaz ben benzettim, hayır hayır bu O,sol yanağında kocaman beni vardı iyi baktım evet O,İçimden şu doktorun hemen yanına gideyim 'Bu ne lahana turşusu bu ne perhiz' diyeyim. Dur adam, 'Âlemin doğrucu Davut'u sen misin?'derken yan tarafımdan hararetli bağırtılar gelmeye başladı. Orta yaşlı bir adam elinde sigara yanındakilere;

?Kardeşim ben on yıldır bu hastalığı çekiyorum. Allah'a şükür ki Eyüp peygamber gibi bana verdi, yoksa içki den kendimi alamazdım, bu sayede ondan uzaklaştım. Ama şu meret sigaradan olamıyorum. Ne yapayım 'Atın ölümü de arpadan olsun' diyordu.

Hemen yanında sol elinin başparmağı ve işaret parmağı olmayan sağ elinde sigarası olan ve sigaradan bıyıkları sararmış iki büklüm olmuş yaşlı bir amca söze katıldı;

?Yaşa be! Evlat, tam benim kafadansın doktor bana da içme diyor sigarayı sol elin iki parmağı kesildi sağ ayağında kesilebilir diyor. Kendisi de sigara içiyor. İsterse kafam kesilsin kolay mı ayrılmak bundan,

Yaşlıca bir Teyze yanlarına geldi. Elinde sığara adamlara yaklaşıp;

?Ateşiniz var mı? Dedi.

Yaşlı amca sigarasını bir centilmen edasıyla bayana uzatıp. Bayan sigarasını yaktı. Kadıncağız İçmiyor sanki sigarayı yutuyordu. Aptal aptal suratına bir de hastanenin tabelasına bakmağa başladım. Teyze rahatsız olup bana;

?Ne var çok mu gördün? Sen hiç içmedin mi? Sadece erkekler mi içer kansersek içmeğe hakkımız yok mu?

Allah'ım kafayı yiyeceğim, bunların gözleri görmüyor mu? Kulakları olanları duymuyor mu? Vücutları bu acıları hissetmiyor mu? Suçu başka yerde arıyorlar, nefislerinin ve alışkanlıklarının adeta esiri olmuşlar. Kusuru başka yerde arıyorlar. Sebebi ta Çernobil'de arıyorlar, Çernobilin ellerinde ,ceplerinde ,zihinlerinde olduklarının farkında değiller mi?

Aklıma Kristof Colump'un Orta Amerika'ya (Gerçi O Hindistan zannediyordu) vardığında gemisinde ki tayfanın sigara içtiğini gören ,Orta Amerika yerlileri yanlarına yaklaşamamışlar sebebi de aşırı korkmalarıymış, yerliler korkup kaçmalarının nedeni sigara içen gemi tayfasının içlerinden cin çıktığını zannetmeleriymiş, sigaranın dumanını cine benzetmeleriymiş,tayfaların içinden Alaattin'in cini gibi dumanın döne döne çıktıgını düşünmeleriymiş.

Yalan mı? Şu insanların haline bir bakın cin çarpmıştan beter, el, ayak, hücreler gitmiş hala pişmanlık var ama icraat yok. Demek ki bakar körlük, ses varken frekansını almamak buymuş,

Doktorun uygulamadığı ama söylediği sözler beynimde çınlıyordu. Kime ne anlatacaksın çalıştığım kurumda yüz eğitimci varsa en az sekseni sigara içiyordu. Galiba önce eğitimciyi eğitmekle işe başlanmalı, Hatice Teyze belki fiziki hastaydı, bu durum o hastalıktan da beter değil miydi? Adamlar resmen bir meretin ölümcül kölesi konumundaydı. Çırpındıkça batarcasına. Bu tezatları insan detaylı düşünse söylemeğe dilim varmıyor. Allah'ım sen ruh sağlığımızı koru demekten ve Hatice Teyzeden daha yorgun ve düşünceli halde evin yolunu tutmaktan başka çarem yoktu. 'Allah'ım sen ruh sağlığımızı koru acaba suç kimde diye diye'

03.11.2007


HEPSİ HİKAYE
"Dedemden, Babamdan, Benden"

17 Ekim 2008 6-7 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar