Adak (4.bölüm)

Muayenehanenin kapısından çıkarken zihnindeki sesleri durdurma çabasındaydı.
Hadi dedi cıvıl cıvıl sesiyle Şule ye daha yapacak çok işimiz var.

Arabaya bindiğinde eli çantasında ki sigara paketine uzandı, tam çakmağının ateşine uzanmıştı ki, birden kendine geldi. Yalnız değilim artık diye düşündü. Canımdan bir can var edeceğim...
Alelacele arabanın camını açıp yeni açtığı sigara paketini dışarı fırlattı. Evet, çok şey değişecekti hayatında, değişmeliydi de zaten.

Şimdi den türlü nasihatlere başlayan Şule ye döndü,
?Bankadaki görüşmeyi iptal et, alışveriş yapmam lazım dedi.
Şöyle bir saatine göz attı, her şeyi hazırlamak için yeterli zamanı vardı. Alışveriş merkezine girdiğinde birden içi sıkıldı, böylesine güzel bir haberi vermek için hazırlayacağı evine alacakları yeterli gelir miydi?
En iyisi dışarıda bir restoran da yer ayırtmak diye düşündü. Evet, kesinlikle baş başa güzel bir yemek yerken vermeliydi müjdeyi.

Müjdemiydi gerçekten, kendisi kadar sevinecek miydi Tuğrul da, daha evleneli 3 ay olmuştu.
İlişkileri ne kadar sağlam bir temele oturursa otursun aslında çocuk sahibi olmak için erken bir zamandı. Olsun dedi içinden, vakit kaybetmenin bir anlamı yok. Doğmalı bu çocuk. Garip bir refleksle karnına dokunurken Şule nin sesiyle irkildi,

?Hadi Efsun, çıkalım mı artık, fenalık geldi aynı reyonları dolaşmaktan, zaten aldığımız bir şeyde yok.

Sessizliğiyle yönlendirdiği adımlarıyla onayladı Efsun.
Kapıdan çıkarken en sevdiği restorandan istediği masaya rezervasyonu yaptırmıştı bile.
?Kuaföre bırak beni, ya da sen buradan devam et ben biraz yürümek istiyorum şirkete dönmeyeceğim, telefonla haber veririm dedi.

Rüzgâra kapılan saçlarını zapt etmek zorlaştıkça sinirleri bozulmaya başladı. Attığı her adımda sanki etrafındaki her kez ona bakıyormuş gibi geliyordu. Güldü kendi haline, dünyada hamile kalan tek kadın benim sanki diye geçirdi aklından. Nasıl bir duyguydu ki annelik? Bir insan karşılıksız sevmeyi anne olduğunda öğrenir demişti bir arkadaşı. Tüm sevgimi verebilirim dedi kendine, koşulsuz ve karşılıksız olarak tüm varlığımı verebilirim bu içimde büyüyen canlıya.

Kuaförün kapısından girdiğinde saatine ilişti gözü, epey oyalanmıştı yolda, daha fazla vakit kaybetmemek lazım diye düşündü, Tuğrul u aramak için telefonu eline aldığında. Israrla çaldırdı açılmayan telefonu, sanki dünyayı kurtarıyorsun be adam bak şu telefona artık diye sızlandı kendi kendine. Açmıyordu işte, kötü bir şey mi oldu yoksa diye irkildi birden, şehir dışında işi olduğunu söylemişti Tuğrul, ya kaza yaptıysa diye korku kapladı benliğini, kapının önüne çıkıp endişeli gözlerle gökyüzüne baktı, öyle ya içindeki telaş gibi simsiyah yağmur bulutları görünüyordu gittiği yolun ufkunda.
Ya bir şey olduysa diye uğursuzca mırıldandı yine, ya bir şey olduysa...

12 Mart 2009 2-3 dakika 10 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar