Amerikalı 18

Edip içeri girdi.
-Edip gelsene otur şöyle
Edip koltuklardan birine geçti oturdu.
-Komutanım vatandaşı içeri aldık,muamelelerini bitirdim.
-Kimin Edip kimden bahsediyorsun.
-Şu Erkan'ın kafasını yaran şahıs.
-Haa o mu?Ne diyor ne anlatıyor.
-Bildiğimiz gibi amcasının acısı ile kızgınlığından yapmış,planlı bir şey yok.
-Öldürecekti pezevenk o şişeyi bir vurdu adamın kafasına ki anlatmak için kelimeler yetmez.
-Halen hastanedeymiş,ayılamamış öyle mi?
-Öyle az daha ölecekti.
-Siz ne yaptınız komutanım,nedir o paralar?
-Bunlar o mezarcı Mehmet'in paraları?Bu paralar için öldürülmüş olması muhtemel.
-Kaç para var orada komutanım?
-Yaklaşık otuz bin dolar.Ama paralar şifrelenmiş.
Elinde rakamlar yazılı kağıdı Edip'e uzattı.Edip kağıdı eline aldı incelemeye başladı.
-Rakamlarla oynamışlar komutanım.
-Tahminimce bu rakamlar bir harfi simgeliyor ama hangisi hangi harftir bilemedim.
-Komutanım bizim yazıcı jandarmaya göstersek.Bu işlere çok meraklı.
-Bilgisayarcı değil mi o çocuk?
-Evet o komutanım.
-Çağırsana bana şu çocuğu.
Az sonra Jandarma eri karşılarındaydı.
-Bülent'di değil mi senin adın?
-Evet komutanım.
-Bülent bak elimizde şöyle şifrelenmiş bir kağıt var.Bana son derece saçma geliyor ama yine de bakmanı istiyorum.Acaba bu rakamlar bir anlam taşır mı?
Bülent kağıdı aldı,şöyle bir baktı.
-Bilmiyorum komutanım,bilgisayarda bir uğraşmalıyım.
-İyi hadi ne duruyorsun.Yalnız acele olsun.
-Tamam komutanım,sizin bilgisayarda çalışabilir miyim?
-Çalış bu gece yatma,nöbete çıkma,kapıyı kapat,çalış,bunu çöz.
Bülent masanın başına oturdu.Çalışmaya başladı.Suat Bülent'in çalışmalarını seyrediyordu ki kapıdaki nöbetçi jandarma erinin içeri girdiğini gördü.
-Komutanım,komşu karakolun komutanı geliyor.
-Ya öyle mi tamam,odamda olduğumu söyleyin.
İki dakika sonra komşu karakolun komutanı Erdoğan kapıda belirdi.Yüzündeki tuhaf ifade lüks ışığı gibi bütün odayı doldurmuştu.Yüz ifadesi kötü haberlerin müjdecisiydi.
-Erdoğan hoş geldin.Nedir bu suratındaki ifade ne oldu?
-Sağol abi hoş bulduk.
-Ne oldu.Umarım kötü bir şey yoktur.
Erdoğan konuşmadı,cebindeki fotoğrafları çıkarttı.Masanın üstüne koydu.Suat fotoğrafları aldı,incelemeye başladı.İnsanın kanını donduran dehşetengiz görüntüler.
-Kim bu kadın?
-Ahu Gülses takma adlı Zeliha Güngörmez.
-Ben bu kadınla daha bu öğlen konuştum yahu ne olmuş buna?
-Kafasını gövdesinden ayırmışlar.
-Yuh...yuh ki yuh.Bu ne ya...
-Valla öyle abi. Sen bu işin neden olduğunu biliyor musun,ya da tahminin var mı?
-Var Erdoğan var.Senin aradığın adamlar ile benim aradığım adamlar aynı. Aynı katillerin peşindeyiz.
-Organize bir suç şebekesi öylemi.
-Evet.Son yirmi dört saatte benim mıntıkada tam iki cinayet işlendi,bir tane de senin mıntıkada.
-Etti üç.
-Olayların önünü alamazsak bunlar son olmayacak.
-Abi bu kadının kafasını kim kesmiş olabilir bir fikrin var mı?
-Bak bu paraları görüyor musun...İşte bu paraların sahibi her kimse o kafayı da o kopardı. Ya da koparttırdı. Bu paraları bana Ahu verdi.Ona da mezarcı vermiş.Şu an ikisi de ölü
-Bu kadar para için adam mı öldürülür abi.
-Sen İstanbul'a git de bir gör bir sigara parası için babalarını öldürüyorlar.Ama bu paralarda başka bir iş var.
-Ne gibi?
-Ya bana komik geliyor ama bir nevi şifre.
-Nasıl bir şifre bu?
-İşte şurada ,Bülent bilgisayarda uğraşıyor.
Erdoğan başını uzattı,bilgisayardaki karışık rakamlar yumağına baktı.
-Bunlar nedir?
-Paraların üstündeki bilmece.
Suat sabahtan beri olanları kısaca özetledi ona.
-Anladın mı?
Erdoğan başı ile onayladı.Suat yeniden resimlerin üstüne eğildi
-Kurbanlık koyun keser gibi kesmişler,nedir bunların bu şiddeti öfkesi yahu,gören kimse yok mu Erdoğan.
-Abi var,yani keserken gören yokta oradaki garson bu işi yapanları görmüş.
-Ne diyor?
-Pek bir şey diyemiyor.Çünkü kekeme olmuş.Ağzına tabanca sokmuşlar,o da ormana kaçmış.Beş kilometre aşağıdaki köye kadar durmaksızın koşmuş.
-Şimdi nerede?
-Benim karakolda.İfadesini aldırıyorum.İki adamdan bahsediyor.
-Robot resim çizdirdiniz mi?
-Çizdireceğim.Ben karakoldan çıktığımda daha ressam gelmemişti.
-Ressamın çizdiğinin bir suretini bana fakslarsınız değil mi.
-Çizilir çizilmez hemen.Adamlardan birisi ziyadesi ile iriymiş ve yanağında derin bir bıçak izi varmış.Dudak gibi keskin bir iz.
-Şüpheliler listesine baktırdınız mı?
-Dedim ya abi şu an adam karakolda,baktırıyorum.
-Tamam dostum.Bu iş hem seni hem beni ilgilendiriyor,bu soruşturmayı beraber yürütmemiz lazım.Benim cep telefonumun numarası sende var değil mi?
-Var benimki de sende var değil mi?
-Var tabi,ben seni arayacağım şuradaki işlerimi halledeyim senin yanına geleceğim.Yalnız o garsonu bırakma,bir de ben konuşayım.
-Tamam abi ben gidiyorum.
-Allah yardımcın olsun.
Erdoğan dışarı çıktı.Fotoğraflardan bir kaçını Suat'a bırakmıştı.Suat fotoğrafları eline aldı.
-Adamlara bak kafayı bahçe çitinin üstüne koymuşlar,sanki duvar süsü.Edip görüyorsun değil mi.
-Evet bu işe bir dur demek lazım yoksa bu iş bunlarla kalmayacak.
-Durum onu gösteriyor.Sen ne yaptın?Ekibini dinlendirdin mi?
-Evet dinlendiler,yemeklerini yemiş olmaları lazım,ben bir bakayım ne yapmışlar.
-Arabanızın yakıt ikmalini yapmayı unutmayın
Akdeniz'in bu bakir kasabasında akşamın karanlığı gündüzü perdelerken ısınan taşların kayaların sıcaklığı yalaz halinde yeryüzüne yansıyor sıcağı daha da sıcak yapıyordu.Aralıksız öten ağustos böcekleri akortsuz enstrümanlar gibi cırlayıp duruyor,kulak tırmalıyordu. Dünya- dan bihaber turist kafilesi kahkahalar atarak karakolun önünden geçip barlar sokağına yöneldi ler. Barlardan diskolardan yükselen ritmik müzik sesleri binaların arasından yankılanarak, yuvarlanarak karakolun odalarına kadar geliyordu.Gözlerini kapattı,başı dönüyordu, kulak- larında Ahu ile yaptığı konuşmanın kırıntıları vardı halen.Bu paralarda ne vardı ki göz bile kırpmadan kafa koparmışlardı bu adamlar.Köyün içinde devriye sayısını arttırmalıydı.Giriş çıkış yapan her araba aranmalıydı.Bu gece dağlarda faaliyet olması muhtemeldi.Özellikle mezarın olduğu bölgede...Kazmaya geleceklerdi,arama yapacaklardı.Burada yarım kalan bir hesapları vardı.Ayağa kalktı.Jandarmaların mutfağına geçti,aşçının akşam yemeği için hazırlamış olduğu sebze kızartmalarından ekmeğin arasına doldurttu.Acele ile tıkınırken odasına geri döndü.Bülent halen başını kaldırmadan çalışıyordu.
-Ne yaptın Bülent var mı bir gelişme?
-Komutanım bakın her rakama bir harf veriyorum manasız bir şey çıkıyor,kaydırarak yeniden veriyorum,yine de manidar bir şeye rastlayamadım,ama çok zor değil gibi geliyor bana,sanki sonuca ulaşacağım gibi geliyor.
-Nereden vardın bu kanıya?
-Bakın bazı rakamlar sık tekrarlı bunların sesli olma ihtimali yüksek.
-İyi aman öyle olsun.
Son lokmasını da ağzına attığında telefon çalmaya başlamıştı
-Efendim,konuşabiliyor mu...kendine gelmiş ha.Tamam geliyorum.
Ayağa kalktı.Tabancasını bir kez daha kontrol etti.Paraları kasasına kaldırdı.Dışarı çıktı,arabasına bindi.Hastaneye geldiğinde doğrudan Erkan'ın yattığı odaya yöneldi.Onu yine yatarken buldu.Gözler açıktı,etrafa şaşkın bakıyordu.Suat başçavuşu görünce gülümsedi, doğrulmaya çalıştı. Suat eliyle yat işareti yaptı.Erkan'ın baş ucuna geldi.
-Nasılsın iyi misin?
-Sağ olun komutanım iyiyim,yalnız biraz sızlıyor.
-E kolay mı kafanda koca bir şişe patladı
-Kim yapmış belli mi?
-Senin cenazesini bulduğun kişinin yeğeni...intikam amacı ile.
-Çok merhametsizmiş,insan öyle vurur mu yahu öldüm sandım.
-İnan bizde öyle sandık.
-Suat başçavuşum belki bana inanmayacaksınız ama size anlatacağım bazı bilgiler var.
-Ya öyle mi nedir onlar anlat bakalım.
-Erkan gördüklerini aynen anlattı.
-Bu Adnan kim.
-Bilmiyorum ama Süheyl'in ve Mehmet diye birisi tarafından öldürüldüğünü gördüm
-Öyleyse bu Mehmet'inde öldürüldüğünü görmüşsündür.
-Yoo. Mehmet'i buldunuz mu?
-Bulduk ama cesedini.Senin kafana şişe eklendikten yarım saat sonra plajda.
-Yani ikisi de ölü şimdi öyle mi?
-Bir üçüncüsü de var.
-Aman Allah'ım ben nasıl bir işe bulaştım böyle.
-Dikkat et sen de çok şey biliyorsun,senin de defterini dürerler.
-Komutanım ben ne yapacağım evime gideyim bari.
-Olmaz,burada kalacaksın,ben seni koruması için burada ekip bırakacağım.Bu iş sonuçlanma- dan bir yere gidemezsin.
-Ya beni de öldürmeye gelirlerse?
-Gelecekleri varsa görecekleri de var sen yüreğini serin tut.
-Tamam komutanım size güveniyorum.
Erkan konuşmakta zorlanıyordu.
-Ben gidiyorum Erkan sen şimdi yat iyice bir uyu dinlen yarın görüşürüz.
Erkan olur anlamında başını salladı.Gözlerini kapadı.Suat odanın kapısını açtı,koridora çıktı, jandarma erleri banka oturmuşlardı.Yanlarına gitti.Onlara az evvel söylediği şeyleri tekrar etti.Bazı şeyleri tekrar tekrar söylemekten keyif alırdı.Yine öyle yapıyordu.
Hastanenin bahçesine çıktığında uzakta uluyan köpeklerin sesini dinledi.Aysız gecenin karanlığında uluyan itler insanın tüylerini diken diken ediyordu.İçini bir ürperti kapladı, arabasına yöneldi,koltuğuna oturdu,kontak anahtarını yuvasına soktu,başını kaldırdığında silecekler tutturulmuş bir zarf gördü.Olanlara o anda bir anlam veremedi. Araladığı camdan elini uzattı zarfı aldı.Ekseriyetle düğün zarflarının konduğu cinsten tutkalsız beyaz bir zarftı. Üstünde ad adres yazmıyordu.Zarfın ağzını açıktı,arabanın iç lambasını açtı,içinden bir dosya kağıdı çıktı.Üstünde bilgisayar yazıcısı ile yazılmış bir yazı vardı.Kağıttaki yazıları okudu.
'OTUZ BİNE KARŞI ÜÇ YÜZ BİN
BU GECE YARISI MEZARLIKTA
OL ,TAKASA GEL.AKILLI OL.
ÇOCUĞUN PEK ŞEKER...'
Suat başçavuşun yüzü allak bullak olmuştu.Adamlar elindeki otuz bin dolar için ona üç yüz bin dolar para teklif ediyorlar,ayrıca inceden de oğlu aracılığı ile şantaj yapıyorlardı.Yoksa yoksa...hayır olamazdı.Hemen cep telefonuna sarıldı.Evini aradı.Telefonu karısı açtı.Gayet normal bir ses tonu ile karısı cevap verdi.
-Ne oldu Suat tedirginsin.
-Yok bir şeyim iyiyim,siz iyi misiniz
-Evet?
-Sizi arayan oldu mu bu akşam?
-Hayır olmadı.Ama..bir iki kere cevapsız çağrılar aldım.Alo alo dedim sesimi dinlediler sonra kapattılar.
-Bak şimdi beni dinle,hemen hazırlanın,birkaç parça lazım olabilecek eşyanı çantana koy, ışık ları kapat ve beni bekle,kapıyı da kimseye açma hemen geliyorum.
-Ne oluyor Allah aşkına söyler misin?
-Gelince anlatırım hadi kapatıyorum.
Suat başçavuş telaşlanmıştı.Arabasına patinaj yaptırarak yola fırladı.Evine ne kadar süre içinde vardı hatırlamıyordu,kapının ardında karısı ve oğlunun kendisini beklediğini gördü. Onları da fazla korkutmak istemiyordu.Oğlunu kucağına aldı.Merdivenleri usulca indiler.
-Ne oluyor Suat bana da anlatır mısın?
-Vaziyet çok karışık, uğraştığım bir iş yüzünden tehdit ediliyorum.
Mektubu uzattı karısı okudu.
-Ne demek bu otuz bine karşı üç yüz bin.
-Uzun hikaye tatlım.Sizden endişe ediyorum.
-Nereye götürüyorsun bizi?
-Karakola
-Ne yapacağız biz orada?
-Şu olay çözülene kadar orada kalacaksınız.Misafirhanede...ben orayı hazırlattırırım,lütfen itiraz etme ne olur.
-Tamam senin için rahat edecekse kalırız.
-Sizin güvenliğiniz için,en azından ortalık durulana kadar.
-Tamam tamam olur.
Araba karakolun bahçesine girdi.Suat başçavuş arka koltukta oturan oğlunu aldı. Misafir- haneye doğru yürüdüler.
-Bakın burada televizyon da var.Oturur seyredersiniz,uyursunuz.Burası son derece güvenli. Ben şimdi gidiyorum her ne olursa olsun karakolun dışına çıkmayın,isterseniz bahçede de oturursunuz.,hadi ben gittim.
En azından eşi ile çocuğunu bu tehtitden esirgemişti. Odasına çıktı. Bülent halen çalışıyordu.
-Ne yapıyorsun var mı bir ilerleme?
-Yok komutanım
-İyi çalış durma.
Kol saatine baktı.Saat 22.00'ı gösteriyordu.Paraların takası için iki saat vardı.Bu adamların maskesini ancak buluşmaya giderse düşürebilirdi.Şimdilik anlaşmayı kabul etmiş gözükecek ve istedikleri yere gidecekti.
-Edip...Edip neredesin.
Koridora doğru bağırdı.Edip odasından koşup geldi.
-Buyrun komutanım.
-Edip gel otur,plan yapacağız seninle
-Ne planı komutanım.?
Eliyle sus işareti yaptı.Edip dışarı çıkmaya davrandı.
-Otur otur,ses çıkarma yeter.
Edip kol kımıldamaksızın baka kaldı.Suat başçavuş gür bir sesle kendisini Alay komutanına takdim etti.Olan olayları kısaca özetledi. Ve planını açıkladı..Edip meraklı gözlerle konuşulan ları dinliyordu. Plan onun da hoşuna gitmişti.Suat'ın konuşması bitince Edip'in gözleri ışıldadı.
-Nasıl yapacağız?
-Bilmiyorum ama tek bildiğim takasa gelecek olanlar bizi hedefe götürecek.
-Şimdi ne yapacağız.
-Yapacağımız planın ayrıntıları hakkında konuşup beklemek.
Kasadaki dolarları çıkarttı.Bir tanesini alarak beyaz bir dosya kağıdına şablon çıkarttı.Santral görevlisini çağırdı.Elindeki kağıttan şablonu göstererek
-Bu kağıt ebatlarında üç yüz adet gazete kağıdı kesiyorsunuz para destesi gibi yapıp bana getiriyorsunuz ama çok acele hadi.
Jandarma kağıdı aldı koşar adımla dışarı çıktı.Suat açtı,içinde sakladığı üç şarjörü de cebine aldı
-Bu gece cenk var Edip gazamız mübarek olsun .
-Komutanım ben G-3 alacağım.
-Al Edip ama seyyar dipçikli olsun.Ayrıca iki tane cevval jandarma hazırla,kıyıcı elemanlar- dan olsun.
-Tamam komutanım



KISIM 7

Klimanın karşısına geçti.Giymiş olduğu şile bezi elbiselerinin ardından vücudunun açıkta kalan yerlerini seyretti.Klimanın meydana getirdiği soğuk etini ısırıyordu..Boğucu sıcak Antalya'nın üstüne çökmüştü,güneş batmış olmasın rağmen binalardan yansıyan ısı havayı daha da boğucu yapıyordu.Nem insanın vücuduna yapışıyor ,her daim ıslak dolaşıyormuş gibi oluyordun..Odanın köşesinde bulunan buzdolabının kapısını açtı.İçinden aldığı maden suyunu bir dikişte içti. Bürosunun içinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başladı.Koltuğunun baş ucun-
arkası yarın...

09 Mart 2010 13-14 dakika 39 öyküsü var.
Yorumlar