Amerkalı -8

Kalabalıkta muhtarın peşine takılmış içeri giriyordu.
-Siz bekleyin bakalım ben muhtarla konuşayım sonra derdinizi dinleyeceğim.
Erkan'ı kollayarak önüne aldı. İçeri girdiklerinde kapıdaki nöbetçiye seslendi. Erkan'ı nöbetçiye teslim etti.
-Yemekhanede otursun ben çağıracağım.
Muhtar ile beraber odasına girdiler. Muhtara yer gösterdi. Oturdular. Muhtar cebinden bir sigara çıkardı. Suat başçavuşa da ikram etti.
-Komutan, köylümüzü bu yanında getirdiğin oğlan mı öldürmüş?
-Daha belli değil muhtar ama ben sanmıyorum.Hem olay yeri inceleme ekibi bakalım ne so -nuç getirecek.?
-Cenazemizi alabilir miyiz?
-Alabilirsiniz tabi. Savcılığa gittiniz mi?
-Hayır gitmedik.
-İyi gidin, akrabalarından birisi müracaat etsin, savcı defin ruhsatını verir gömersiniz.
-Cenaze sağlık ocağında değil mi?
-Evet orada. Biz bu adamı arıyorduk yıllardır bak nereden çıktı.
-Öyle komutan.
-Neredeymiş peki?
-Komşu ilde.
-Ne yapıyormuş orada.
-Ne yapabilir, bütün pis işlerin içinde işte. Çek senet tahsilâtından tarihi eser kaçakçılığına kadar. Atalarımız boş konuşmamış işte ne demişler su testisi suyolunda kırılır.
-Öyle de komutan köylümüz akrabamız işte ne yaparsın.
-Kim yapmış olabilir bir fikrin var mı?
-Komutan bu tip adamların düşmanı çok olur bilinmez ki
-Dışarıda bekleyenler kim?
-Akrabaları... Amcası dayısı, yeğenleri falan.
-Çağırsana onlarla da bir konuşayım.
Muhtar dışarı çıktı. Az sonra kalabalık içeri girdi. Hepside üzgün görünüyordu.
-Başınız sağ olsun.
-Dostlar sağ olsun komutan. Yeğenimizi içerdeki o oğlan mı öldürdü komutan?
-Daha belli bir şey yok. Ben sanmıyorum. Sizin şüphe duyduğunuz kimse var mı?
-Yok kimseden şüphelenmiyoruz.
-Şimdi akrabanız öldü sahip çıkıyorsunuz. Dirisine sahip çıkmazdınız, ölüsüne sahip çıkıyorsunuz. Biz bu adamı o kadar zamandır aradık, yerini söylemediniz. Şimdi yakalanmış olsaydı içerdeydi belki ama en azından yaşıyor olurdu değil mi?
Hepsi de başlarını sallayarak onayladılar.
-Bana söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
-Komutan sana itimadımız tam. Ne olur bu yeğenin katilini bul, yoksa köy durulmayacak.
-Bulacağız siz hiç merak etmeyin. Hadi uğurlar olsun.
Kalabalık dışarı çıktı, muhtar yerinde oturuyordu
-Evet muhtarım durum böyle, bir fikrin var mı?
Yok komutan
--Yalnız benim senden bir ricam var. Bu adam komşu ilde kimin yanında kalırmış,bunu bana akrabalarında bir şekilde öğrenmeni istiyorum,hem de çok acil,anlaştık mı?
-Tamam, komutan ben bulur seni telefon ile ararım.
-Hadi kolay gelsin.
Muhtar ayağa kalktı, dışarı çıktı. Suat başçavuş düşünceliydi. Erkan'ı çağırttı.
-Gel bakalım otur şöyle.
Erkan gösterilen yere oturdu.
-Bu adamların hepsi benden şüpheleniyor değil mi?
-Öyle... Hem önümüzde çok vakit kalmadı biliyor musun? Bir bilemedin iki gün sonra seni mahkemeye çıkartmalıyım.
-Komutanım ne olur beni kurtarın.
-İnşallah...
-Yalnız bana anlatmadığın bazı şeyler var bana öyle geliyor.
-İnanın Suat başçavuşum eksik hiçbir şey yok
-Sana inanmayı o kadar çok istiyorum ki.
Dahili telefonu kaldırdı, karşısına çıkan santral görevlisine
-Edip Astsubayı bana çağırsana...
Edip karşısındaydı.
-Edip işimiz çok. Bu adamlar bilemediğimiz bir şeyin peşinde. Sen şimdi kendine bir ekip hazırla. Kazı komiserini tanıyorsun. Şu an cinayetin işlendiği yerde kazı yapıyorlar. Yanlarında bulun bakalım bilgiye değer bir şeyler daha çıkacak mı? Konuşulan her şeyi dinle. Not al ve görüşelim.
Yardımcı Edip söylenenleri başı ile onaylıyordu. Konuşma bitince topukları üzerinde döndü ve dışarı çıktı. Bir Jandarma eri elinde evraklarla içeri girdi. Suat başçavuş evrakı okumaya başladı.
-Yapılan incelemede sabıka kaydın bulunamamış. Her hangi bir vukuatın yok öyle mi.
-Öyle.
-Benimle iş birliği yapacak mısın?
-Kesinlikle evet ne isterseniz.
-İstediğim sadece kaçar mı acaba diye endişe duymamak. En başta bunun garantisini duymak istiyorum. Seni gittiğim yere de götüreceğim. Ama sakın ola ki kaçmayı aklına getirme.
-Asla buna emin olabilirsiniz.
-Kaçarsan seni vurmakta tereddüt etmem.
-Aman komutan sen ne diyorsun. Kesinlikle kaçmam, sopayla kovalasan bile gitmem.
-Hah bu konuda anlaştığımıza göre şimdi ne yapacağımıza bir göz atalım. Elimizde ne var. Bir ceset ve bir görgü tanığı. Ayrıca üç bin yıllık materyaller. Hakikaten yahu nerede onlar.
Oturduğu yerden sağa sola bakındı. Poşetleri aradı, masanın köşesinde yerde duruyordu. Aldı masasının üstüne döktü. İncelemeye başladı. Bir kaç bez parçası, küçük bir kap, banyo tası gibi. İçinde bir takım takılar var. Kabaca işlenmiş altın parçacıkları, üç bin yıllık olmalarına rağmen parlaklıklarına diyecek yok. Vazoyu eline aldı, kenarındaki şekillere baktı.
-Sen bunlardan bir şey anlıyor musun Erkan?
-Yok, ilk defa görüyorum.
-Bak şu yüzüğün üstündeki figürlerden burada da var.
-O bahsedilen hoca ne zaman gelecekmiş?
-Gelir birazdan.
Telefonu eline aldı. Numaraları çevirdi.
-Orhan başçavuş geldi mi...öyle mi...ne zaman gelir ..?tamam..
Telefonu kapattı, saatine baktı, saat 15.00 olmuştu. Kapının tıklatıldığını duydu. Başını kaldırdı gelene baktı.
-Ooo hocam hoş geldiniz.
-Sağ olun Suat Bey nasılsınız?
-İyiyim hocam iyi olmasına da şu son olanları duymuşsunuzdur sanırım.
-Ya duydum duymaz mıyım, hemen çıktım geldim zaten.
-Kazı komiseri mi haber verdi?
-Evet, o söyledi. Öğleden sonra mühim bir toplantım vardı ama olsun bekleyebilir. Bu daha önemli
-Bence de... Bu mücevherler için adam öldürülüyor baksanıza...
Arkası yarın...

24 Şubat 2010 5-6 dakika 39 öyküsü var.
Yorumlar