Anne Telaşları
Kıyamet Akşam Vakti Kopacakmış
Tandır ekmeği taze mi taze olurdu bizim orada. Annem sabah erkenden kalkar, hamur yoğurur, komşu kadınlarla gülüşe konuşa tandıra giderdi. Öğlene doğru eve döndüğünde, kucağında sıcacık tandır ekmekleri olurdu. Bizse okuldan yeni dönmüş, sıraların tozunu daha üstümüzden silmeden, o ekmeklerin kokusunu alır almaz mutfağa koşardık. Salçayı incecik sürerdik üstüne, biraz da pul biber. Lüksümüz o kadardı ama bir ziyafet gibiydi her lokması. Üstüne bir yudum su içip soluğu mahallede alırdık.
Mahalle... Çocukluğumuzun tiyatrosu, yarası, gülüşü, en saf yeri. Sokak arasında çizgiyle çizilmiş seksek oyunları, taşla kale yapılmış mahalle maçları, telden yapılmış arabalar, ip atlayan kızlar, köşe bucak saklanan haylazlar... Zaman diye bir şey yoktu, ya da biz öyle sanırdık. Ta ki akşam ezanı okunana dek.
Çünkü o vakit, annemin huzurunu yitirdiği vakitti.
Pencerede beliren gölge olurdu annem. Başörtüsünü çenesinin altından bağlamış, elinde tülbentiyle pencereyi hafif aralık bırakmış, gözleri yolda, kulakları sokakta. Abimle ben yine oyuna dalmış, “bir el daha” diye oynamaya devam etmiş olurduk çoğu zaman. Oysa annem, o dakikalarda kıyameti bekler gibi beklerdi bizi.
Yıllar sonra öğrendim nedenini. Meğer kendi annesi, yani ninem, ona da hep tembih edermiş:
- “Kıyamet akşam vakti kopacak, evladım. Hava kararmadan herkes evde olsun.”
Böyle görmüş, böyle inanmış annem. Kendi korkusunu bize korumaya dönüştürmüş. Cinlerin vaktidir derdi mesela, “akşam namazıyla birlikte çıkarlar, insan suretine bürünürler.” O zamanlar ürkerdim ama şimdi düşündükçe, bir annenin evladını korumak için hangi hikâyelere tutunduğunu daha iyi anlıyorum.
Biz ise geç kalır, eve sinsi sinsi girerdik. O bize kızar gibi yapar, ama gözleri hep ıslak olurdu. Sofraya otururduk sonra, bazen çorba, bazen patates yemeği, ama her seferinde bir güven duygusu… Evdeyiz, tamamız.
Şimdi büyüdüm. O mahalle dağıldı, tandırların yerinde apartmanlar var. Ama hâlâ akşam ezanları okunurken içime bir telaş çöker. Sanki eve yetişmem gerekiyormuş gibi... Annemin sesi kulağımda:
-“Oğlum, hava kararmadan evde olun. Bak cin saati…”
Ve ben hâlâ inanırım. Cinler çıkar mıydı bilmem ama annemin tedirginliği gerçekti. Korkularıyla büyüttü bizi, dualarıyla korudu. Akşam vakti, hâlâ bir başka ürperir içim. Belki de kıyamet annem endişelenince kopuyordu.
Batman '93
Anneler, anneler... Onlar bir tane... eşi benzeri olmayan ayrı bir dünyalar. Kalanlara sağlık, gidenlere rahmet.
Emeğinize sağlık, tebrikler...