Aşk Kazanır / Salim İle Keriman
Şimdi sıra geldi Küçük Sanayi İşçisi Salim ile Zengin Kızı Keriman'ın Platonik Aşk hikâyesine. Bu genç, bir motor ustasının yanında çalışan biri. Hayalleri olan ama maddi durumu pekiyi olmayan yakışıklı bir genç. Arabam sanayiye yakın bir yerde teklemeye başlamıştı. Önce gaz bitti sandım, zira göstergenin fişi mi ne çıkmıştı onu yaptırmaya elim gitmemişti. Sonrasında benzine aldım ilk gördüğüm motorcu ustasına girmiştim o gün. Salim ile orada tanışmıştım. Salim, çalışkan, dürüst ve iyi kalpli birine benziyordu. Usta yok abi dedi. Ben anlattım derdimi, ha o zaman bende yapabilirim dedi. Hayatın zorluklarıyla mücadele ederken, içindeki aşkı ve umutları taşımaya çalışan ve aynı zamanda evin yüküne de yardımcı olan bir genç Salim.
Arabanın kaputunu açtı ve bujileri tek tek sökmeye başladı. Kablolar, bujiler tezgahın üzerindeydi. Hayırdır ustam bujilerde mi sorun diye sorduğumda yoook abi bujilerle işim yok dedi. Gülerek peki neden bujileri söktün dediğimde bir afalladı, şaşırdı. O da başladı gülmeye. Abi ya kusura bakma kafam iyi değil dedi. Kusura bakma diyerek tekrar yerlerine taktı söktüklerini. Çaylarımızı içerken ben yazım için gerekli can alıcı sorularımı sormaya başlamıştım bile. Bir kıza sevdalandım abi dedi. Biliyorum zor bir iş ama ne yapayım ilk aşkım o diye başladı hikâyeye. İki çay kap gel ve başla anlatmaya dedim.
Kızın adı Keriman. Üniversite okuyor. Nasıl tanıştınız ki. Arıza yapmış bir arabaya gidiyordum. Üç tane züppe etrafını sarmış kızın, yardım ister gibi baktı gözlerime. Bende rahatsız mı ediyorlar acaba dedim. Züppe dedim ya yavşakça bir laf etti biri bir tane çaktım, onun yere düştüğünü gören iki zibidi çil yavrusu gibi dağıldı. O ara tanıştık. Ayaküstü nerede çalıştığımı, adımı, yani bütün soy geçmişimi anlatmışım bir solukta. Görüşürüz diyerek ayrıldım yanından. Her neyse tamiri yaptıktan sonra dükkâna geri döndüm. Usta kesti önümü, Misafirin var. Yazıhaneye aldım. Sen çık çayları gönderiyorum dedi. Ulan bana misafir gelecek ve ustam onu yazıhanesine alacak. Bir baktım o gelmiş. Nasıl kalbim atıyor. Ellerim terledi. Ellerimi üstümde kuruladım öyle uzattım. Habersiz geldim ama kızmadın değil mi dedi, yok dedim mutluluk duydum, iyi ki geldin dedim. Oturduk karşılıklı. Çayları çırak getirdi. Cumartesi günleri çalışıyor musun dedi. Evet dedim. Ha o zaman gelemez misin yani dedi. Dedim ki nereye gelemem. Cumartesi benim doğum günüm. Irmak kenarındaki çay bahçesinde doğum günümü kutlayacaz dedi. Gelirim elbet. Senin olduğun her yere gelirim dedim. Dedim ama ben renk attım. Kızar mı acaba derken yanağımdan öptü. O zaman saat 16. da bekliyorum dedi.
Ustadan izin almak için aşağı indiğimde tamam evlat cumartesi bütün gün izinlisin dedi. İzin verdide ne sever. Neden hoşlanır bilmiyorum ki. Akşam iş çıkışı çarşıya indim. Bijuteri satan bir abla vardı. Aramızda çok iyiydi. Ona söyledim bana Cennet kuşu figürlü Rengârenk bir kolye verdi. Güzel bir kutu çıkardı. Kutlama yazısı yazacak mısın dedi. Ben anlamam ki dedim. Ben yazayım o zaman dedi. “Cennetim sen ol bin gel kanatlarına” diye yazdı. O iki gün çok zor geçti be abi dedi. Sonunda partiye gittim. Ablamın düğününde aldığım takım elbiseyi giydim. Oldukça kalabalıktı. Beni görünce kapıda karşıladı. Nerede kaldın gözlerim yollarda kaldı. Hoşuma da gitti tabi ki. Çok güzel olmuşsun dedim sessizce, o da kulağıma eğilip sende çok yakışıklısın dedi. Elimden tuttu, arkadaşlarının yanına götürdü. Salim dedi. Sanayide Motor Ustası ve benim Erkek arkadaşım. Bilin diye söylüyorum dedi.
O günün iki unutamadığım anı vardı. Bir gururla ve de utanç duymadan beni arkadaşlarına tanıtması ve de kolyeyi aldığında yanağımdan öpüşü dedi. Biliyor musun abi o kolyeyi hiç çıkarmadı boynundan. Evlenmemiz çok sıkıntılı geçti. Hayırlı bir iş için gelecez dedik kaç kez onlarda kaç kez kabül etmediler. Ama biz hiç kopmadık. 6 ay’lık flörtten sonra, Keriman siz vermezseniz kaçarım diye tehdit etmiş. En sonunda kabül ettiler ve evlendik. Evimizin önünde ki sokakta bir düğün yaptık ki masal gibi abi dedi. Gelin gibi süsledik sokağı. Ama Keriman da çok istedi. Arkadaşken teyzemin kızının düğünü de bu sokakta olmuştu ve o zaman kafasına koymuş zaten.
Sıkıntı çıkarmıyorlar dimi ailesi dedim. Yok dedi. Çocuk olunca buzlar eridi. Çocuğu ben bile onlar kadar göremiyorum dedi. Şaşırttın beni be kardeşlik dedim. Allah bağışlasın. Erkek mi Kız mı diye sordum. İkisi de abi dedi. İki çocuk mu var. Evet abi dedi ikiz. Sen isim ne demiştin abi dedi. Emre Vehbi dedim. Ha işte oğlumun adı Emre, Kızımın adı Demre dedi. Bak sen şu işe dedim hayretle. Benim de oğlumun adı Demre. İlkokulda okuyor. 5. Sınıf dedim.
Aşk işte. Hangi yüreğe konacağı belli olmaz. Eskilerin bir sözü daha elenmişti dimağımda. Ne diyordu eskiler “ Davul bile dengi dengine” demek öyle olmuyormuş her zaman. Aslında bu kişilerin sevgiye, aşka olan bağlılıklarından kaynaklanıyor. İstersen oluyor abi.
O Türk filmlerindeki zengin kız fakir oğlan karakterleri hep filmlerde kalsın. Her nefes AŞK kazansın.
Denk gelişleriniz doğru zamana, Rast gelişleriniz güzel insanlara olsun.
Emre Vehbi ALKAN
Şiirbaz
03. Temmuz. 2007



