Bahçedeki Gölge

1990'ların sıcak, tozlu yazlarında, Batman'ın Pınarbaşı mahallesi, çocuk sesleriyle dolup taşardı. Dar sokaklar, eski kerpiç evlerin arasında kıvrılır; bizler, yırtık toplarımızla, hayallerimizin peşinde koşardık. Güneş, tenimizi yakarken, kahkahalarımız gökyüzüne yükselir, mahallenin sessiz köşelerine sızardı. Ama o ev vardı; yüksek bahçe duvarlarıyla çevrili, kapısı her daim kapalı, karanlık bir ev. Ve o adam... Asık suratlı, gözleri çukurlara gömülmüş, dudakları ince bir çizgi gibi sıkıca kapalı bir adam. Adını bile bilmezdik; çocuklar arasında "Bahçe Amca" derdik ona, ama sesimiz titreyerek.

Topumuz, kaderin bir oyunu gibi, sık sık o bahçeye kaçardı. Duvarın ötesine yuvarlanır, yeşilliklerin arasında kaybolurdu. Cesaretimizi toplayıp kapıya yaklaşırdık; "Amca, topumuzu verir misiniz?" diye seslenirdik, kalabalık bir grup olarak, birbirimize yaslanarak. O çıkardı ortaya; yavaş adımlarla, elinde iğne veya bıçakla. Topu şişirmez, tam tersine, patlatırdı. O keskin ses, sokaklarda yankılanır; patlayan lastik gibi, çocukluğumuzun bir parçası parçalanırdı. "Defolun buradan!" diye bağırırdı sonra, sesi kuru bir rüzgar gibi. Kaçardık biz, kalp atışlarımız kulaklarımızda çınlayarak. O bahçe, yasak bir orman gibiydi; duvarları, gizemli bir kalenin surları.

Bir sabah, her zamanki gibi okula giderken, dünya değişmişti. Hava henüz serinken, sokaklar alışılmadık bir sessizliğe bürünmüştü. Uzaklardan kepçe sesleri geliyordu; metalin metale vuruşu, toprağın yırtılışı. Evinin önüne vardığımda, kanım dondu. Bahçe duvarları yıkılmış, taşlar yerlere saçılmıştı. Kepçeler, dev canavarlar gibi kazıyordu toprağı. Polis araçları sıralanmış, mavi-kırmızı ışıklar sessizce yanıp sönüyordu. Görevliler, sigara dumanları arasında fısıldaşıyordu; sesleri, rüzgarla bana ulaşıyordu.

"İşkence edilmişler... Onlarca ceset... Bahçeye gömmüş hepsini."


Kelime kelime, kulaklarıma çivi gibi çakılıyordu o sözler. Çocuk aklım, anlamaya çalışıyordu; ama anlamak, korkunun en derin kuyusuna düşmekti. O asık suratlı adamın altında yatan karanlık, toprağın altından fırlıyordu sanki. Bahçe, bir mezarlığa dönüşmüştü; yeşillikler, kanla sulanmış bir yalan. O an, dünya durdu benim için. Güneş, aynı güneş olsa da, ışığı soğuktu. Sokaklar, aynı sokaklar olsa da, gölgeleri uzundu.

Yıllar geçti üzerinden. Batman'ın tozlu yolları, hatıralarımda soldu. Ama o sabahın travması, bir ömür peşimde. Her karanlık bahçede, her kapalı kapıda, o gölgeyi görürüm. Çocukluğumun masumiyeti, o kepçe sesleriyle gömüldü toprağa. Ve ben, hâlâ o patlayan topun sesini duyarım rüzgarda; kırılan bir hayalin, sonsuz yankısını.


Batman 1991

17 Aralık 2025 2-3 dakika 34 öyküsü var.
Yorumlar