Bahri Önder ve Co

Önder, kuzular ekine girecek, çevir bu tarafa sürüyü...
-Tamam tamam.
Önder sürüyü buğday tarlasından yeşil tepeye doğru sürerken, sarıya yakın kahverengi tüylü ve küçük bir köpek de kuzuların arkasından koşuyordu. Önder, bu köpekle birlikte kolayca toparlamıştı sürüyü. Bahri de diğer taraftan kolluyordu kuzuları. Önder, 11 yaşında kara saçları olan uzunca boylu bir çocuktu. Bahri ise biraz daha kısa ve kumraldı. Çoğu zaman birlikte çıkarlardı kuzularını otlatmaya. Türküler söylerler, Co ile oynarlardı ve sabahları sıcak artınca saat 11.00 sularında evlerine dönerlerdi. Akşam da yine ikindiden sonra çıkarlardı ve akşam serinliğinde tepelerde bayırlarda hem oynarlar hem de çobanlık yaparlardı. Co aslında Bahri'nin köpeği idi.Önder de Co'yu çok seviyordu. Köpek her iki çocuğa da çok alışıktı.Otur deyince oturuyor, merhaba deyince ön patisini uzatıyordu köpek. Akıllı bir hayvandı.
Bir gece Önder Bahrilere gitmişti. Avluda Co ayak seslerine havlamaya başladı.Önder:
-Co, benim. Cooo. deyince, köpek hemen sesini kesti. Önder sesinden tanımıştı.Çocuk şimdi daha çok seviyordu Co'yu.
-Bahri, Co beni tanıdı. Ben Co dedim. O da hemen sustu. Bahri dışarı çıkmıştı ve Önder heyecanla anlatıyordu.
Bahri, sanki Önderi duymuyor gibiydi. dalgındı. Önder Bahri'ye baktı.Anlamıştı. Bahri'nin bir derdi vardı.
-Bahri, ne oldu?
-Önder, Co ölecek. Onu öldürecekler?
-Öldürecekler mi? Önder afallamıştı.
-He ya... Köpeklere zehirli et atıyorlarmış. Köyün bütün köpeklerini öldüreceklermiş.Şehirden gelen adamlar bugün Büyükpınar mahallesindeki köpekleri öldürmüşler. Co ölmesin Önder. Saklayalım.
O günlerde kuduzun önlenmesi amacıyla köydeki köpekler imha ediliyordu. Köyün arka tarafındaki dereler ölü köpeklerle dolmuştu.
Önder ve Bahri de ne yapacaklarını şaşırmış durumda Co'yu saklayacak yer arıyorlardı.
-Samanlığa saklayalım.
-Olmaz, annemler hayvanlara saman verirlerken Co dışarı çıkar.
- O zaman, o zaman Çingene Damına götürelim. Kapısını kilitleriz. Zaten orda kimse yok.
-Olur. Gizlice yemeğini de suyunu da götürüp veririz.
Çingene damı, Harman Mahallesinde boş bir evdi. Çoktandır kimseler yoktu orada. İki odalı alçak damlı bir yerdi. Önder ve Bekir hemen Co'yu evden alıp Çingene Damı'na koştular. Kapıyı açtılar. İçerisi karanlıktı. Köpeği içeri bıraktılar. Eski bir tencerede su ve bir miktar da ekmek bıraktılar. Kapıyı da eski bir kilitle kilitlediler.
-O gün öğleden sonra yine kuzuları alıp, Oğlak Tepesine götürdüler. Orada bol ot ve geniş alanlar vardı. Tepenin en yükseğine çıktılar.Kuzular da tepenin hemen aşağısında keyifle otluyorlardı. Co'suz kuzu gütmenin zevki yoktu. Ama olsun. Co'yu saklamışlardı ya. Aldırmıyordu ikisi de bu duruma. Yine Bahri'nin içinde bir hüzün vardı sanki. sevinçliydi. Ama zaman zaman bir gri bulut sanki mavi gökleri biraz gölgeliyordu.Önder de bir türkü söylüyordu ki... Sesi güzeldi Önder'in. Söylediği zaman yer gök inlerdi.
...
Akşam oldu. Her taraf aydınlıktı. Gökyüzünde yıldızlar ve ay yeryüzünü aydınlatıyordu. Ağaçlar ise hayalet gibi görünüyordu. Biraz da korkularından köye doğru kuzuları götürmeye başladılar. Köye yaklaştıkça ve ışıkları gördükçe korkuları da azalmaya başladı. Önce Önder kuzularını ayırıp kendi ağıllarına götürdü. Sonra da koşarak eve girdi. Bahri ise eve girdiğinde annesi, babası ve kardeşleri sofra başındaydı. Tarhana çorbası da nanemsi kokuyordu. Hemen sofraya oturdu. Çalakaşık çorbasını bitirdi. Çok yorulmuştu. Odaya gidip hemen yatağına girdi ve uyudu..
-Bahri, Bahri dışarı gelsene. Co'ya gidelim.
Bahri hemen dışarı çıktı. Önder'in elinde bir çıkın vardı. Co'ya ekmek getirmişti. Hemen Çingene Damı'na gittiler. Kapıyı açtılar. İçeri girdiler.
-Co, biz geldik Co... Hadi oğlum gel ekmek bak ekmek.. dedi Önder.

İçeriden hiç ses gelmiyordu. Her tarafa baktılar. Aradılar. Co yoktu. Nerede olabilirdi. Kapı da açık değildi ki. Her yere baktılar yoktu. Önder:
-Bahri, burada bir delik var. buradan dışarı çıkmış herhalde.
-Yaa... Co nerde ... Zehirlediler onuu... Çocuk ağlamaya başladı. Önder de ağlamaklı oldu. Hemen eve koştular. Bahri'nin annesi anlattı. Mahalledeki tüm köpekleri bugün zehirlemişlerdi.
Hemen dereye koştular. Her yerde köpekler yatıyordu. İleride bir iri köpeğin yanında ufacık bir köpek yatıyordu. Herhalde o köpeğin yavrusuydu. Koştular. Baktılar ki, o küçük köpek Co'ydu. Öylece kıvrık, uyur gibi yatıyordu. Çocuklar hüzünle baktılar Co'ya...
Bir mezar kazdılar elleriyle yumuşak toprağa. Co'yu incitmeden çukura yatırdılar. Ve toprağı üstüne attılar. Seni unutmayacağız Co, dediler.
...

Yıllar sonra bir kişi vardı orada. Ayaktaydı. Ve hüzünlü gözlerle bir tümseğe bakıyordu. Kendi kendine
-Co seni unutmadım, diyordu. Bahri de unutmadı, ama o çok uzaklarda belki de senin yanında. İkinizi de unutmadım. Gözleri nemli bu kişi Önder'di....

26 Ocak 2009 4-5 dakika 10 öyküsü var.
Yorumlar