Balıkçı Dalga'nın Ölümü

Ege Denizi kıyısında, yazlıkçılar tarafından yeni, yeni keşfedilmeye başlamış bir balıkçı köyü. Dingin, çok sıcak ağustos gününde, ayla aynı adı taşıyan böceklerin, hepbir ağızdan koro halinde söyledikler,i son yaz şarkıları sevenleri mest ederken, sevmeyenlerin kulaklarını tırmalayıp, başlarına ağrılar çıkarıyor. Yavaş, yavaş başlayan bağ bozumu, Egenin meşhur sultaniye bağlarının yapraklarını kızıla boyarken, sıcağa rağmen solan gün ışıklarında sonbaharın gelişi seziliyor.
Köyün ortasından geçen, dar asfalt yolun deniz tarafında, Ege mutfağının en güzel mezelerini taze balık ve rakı eşliğinde sunan lokantalar sıralanırken, kara tarafında yer alan köylülerin derme, çatma tezgahlarını bağ, bahçelerinde kendi yetiştirdikleri tanelerine bal düşmüş üzümler, bardacıklar (taze incirin Ege Bölgesindeki adı), şeftaliler, kıpkırmızı domatesler ve mevsim sebzeleri süslüyor.
Dallardaki nar ve ayvalar ise tezgaha çıkacakları günü sabırsızlıkla bekliyorlar.
Okulların açılması yaklaştığından, yazlıkçıların bir kısmı köyü terketmiş, ortalık sonbahar sessizliğine dönmek üzere.
Bu sıradan günde,köyde olağan dışı tek bir durum var. O da Önceki gece aniden çıkan fırtınada, alabora olan küçük, eski teknesinden azgın dalgaların ölümcül bağırlarına düşerek boğulan ve cesedi köyün az dışında, birkaç dönüm bahçe içindeki, babadan kalma evinin de yer aldığı, tatilcilerin arsalarını çok iyi fiyatlara kapıştıkları, şahane koya vuran, gece, gündüz sarhoş gezen balıkçı Dalga'nın, köyün Çınarlar altındaki eski camisine getirilip, musalla taşına konulan tabutu.
Dalga'nın kendisi gibi hem sarhoş, hem de balıkçı olan babası Hasan Kaptan şimdilerde okuyup avukat olan büyük oğlunun adını Deniz.kendisi gibi balıkçı olan haylaz oğlunun adını da Dalga koymuş. Cenazenin başında Dalga'nın karısı ve beş çocuğu, erkek kardeşi Deniz ve uzaktan akraba birkaç köylü bekliyorlar.
Dalga'nın karısı Halime'nin ölmeden önce, kocasından yediği kötü dayağın izi olan gözündeki morluk yanaklarına kadar yayılmış.Kurtuldum, bu sarhoş baş belasının zulmunden diye içinden geçirirken, dudaklarının kenarlarında oluşan belli, belirsiz sevinç kıvrımlarını gizlemeye çalışıyor.
Derken öğle namazından çıkan köylülerin de katıldığı cemaat, yaşlı imamın öncülüğünde cenaze namazını kılıyor ve Dalga'nın tabutu köyün arkasındaki dağın yamacında yüzyıllık selvi ağaçlarının göğe doğru uzandığı köy mezarlığına doğru, omuzlarda uzaklaşırken,köyün sakinleri için yaşam tekrar eski haline dönüyor.
Birkaç gün sonra köylüler, Dalga'nın karısı Halime'nin koydaki evi ve bahçeyi, büyük bir tatil sitesi yapılmak üzere müteahhite, kendisine de on lüks villa almak üzere verdiğini öğreniyorlar.
Erkekler, kızıyor
-Karıya bak, kırkını bile beklemedi diye homurdanıyorlar.
Kadınlarsa Halime'ye hak verip,
-Ohhh!, ne iyi yaptı.
Diyorlar.

17 Eylül 2009 2-3 dakika 9 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar