Bit Pazarı Anıları

Hava soğuktu ve yağmur vardı . Binlerce devinimde , hırçın bir yağmur . O gün içimdeki sıkıntıları nereye koyacağımı bilemeden , dolanıp durmuştum . Tuhaf bir ruh hali , oradan oraya atıyordu sanki beni . Derin kuyularda mıydım ... yoksa sonsuz bir boyutta göğü mü dolaşmaktaydım anlayamıyordum . Herşeye yabancıydım , daha da kötüsü kendime bile ! ... Birşeyler yapmalıydım ... değişik bir şeyler ... ama ne ? Telaşla giyinip attım kendimi sokağa . Belki açık hava ciğerlerime dolunca , biraz düzelirdim .Nereye gideceğimi bilmeden , ilk kez çıkıyordum evden .Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım ve kendimi şaşkınlıkla izliyordum . Acaba nereye gidecektim ? ... Dış benliğim önde , iç benliğim arkada öylece gidiyorduk . Benliklerimden biri asıldı , diğeri fotokopi .... nasıl ve neden bu kadar dağılmıştım bir çözebilseydim !.... İkiye bölünmüş , kırık dökük ... darmadağın bir ruh haline girmiş ve üstelik eve sığamamış ... sokaklara kovmuştum adeta kendimi . Durum açıkça buydu işte .

Vapurda martıları seyrettim bir süre . Sonra insanlara dokundum huzursuz bakışlarımla . Herkesi okumaya çalışıyor gibiydim .... herkes ayrı bir romandı , ayrı bir filmdi sanki . Bense , aradığım neyse onu bulmaya uğraşan bir kâşif gibi hissediyordum kendimi . Meraklı bakışlarımla kaç kişiyi rahatsız ettiğimi ise hiç hatırlamıyorum . Sayamamıştım çünkü .

Vapurdan inince , adımlarım beni Eminönü'nden yukarı çıkmaya zorluyordu sanki . Karşı koymadan , Mercan yokuşunu tırmanmaya başladım . Nereye gittiğimi bilen biri mi vardı içimde ne ?.... Ve o içimdeki yabancı şey , bir dinginlik koyup gitmişti galiba benliğime . Sakinleşmiş gibiydim . Deniz havası ve martılar ilâç olmuştu sanırım ruhuma . Korkunç bir uğultu ve hanutçuların yapay sesleri , bozuk bir plak gibi gelse de rahatsız olmuyordum . Ses düğmeleri kısılmış eski bir radyoya benzettim kendimi bir an için ve gülümsedim . Hoş bir benzetme olmuştu bu ve ben eğlenmeye bile başlamıştım .

Tek sorunum , ayağımı artık vurmaya başlayan çizmelerimdi . Yüksek topuklarımı kesebilirdim o an . Ama buraya geleceğimi bilmiyordum ki evden çıkarken ! (Sanki düz bir bot giysem olmaz mıydı ? ...) diye söylenmeye başlamıştım . Fakat , öylesine de keyifliydim ki buna da hemen bir çözüm getirecektim bir kaç dakika içinde .Önüme gelen ilk ayakkabıcı dükânına daldım . Her derdin bir çaresi vardı . Pazarlık ede ede üç otuz paraya aldığım botu hemen ayağıma geçirdim ve ıslık çalarak , yürümeye koyuldum yeniden .Artık öyle mutluydum ki anlatamam . Uçar gibiydim .....

Küf ve tarih kokan çarşının içinde , zaman tünelinde geziniyormuşum hissine kapılmıştım . Daracık bir sokağa saptım . Eski cezveler ... mangallar ... kandiller ... antika koltuklar ve çeşmi bülbüller arasında rüyâda gibiydim . Yüreğim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı . Mazilerin alınıp satıldığı , solukların tutulduğu ve play'e bassanız bir anda , yaşam filmini izleyeceğiniz insanların eşyalarına dokunuyordum .Artık hayatta olmayan sahiplerini bekleyen eşyalar hüzün kokuyordu sanki . Belki de ağlıyorlardı bile ... kimbilir !

Birden gözüm , eski bir koltuğun yanında yerde duran , ahşap çerçeveli , siyah beyaz bir resme ilişti . Sararmış ve çerçevesinin cilâsı yer yer dökülmüştü . Mahzun gözlerle bana bakan bir kadının portresiydi . Kumral dalgalı saçları ensesinde toplanmış ve bu ona çok asil bir hava vermişti . Gözleri ya elâ ya da yeşildi , resim siyah beyaz olduğundan ayırd edemiyordum . Bir zamanlar yaşamıştı ve yaşadığı tüm anılarını yanına alarak göçüp gitmişti bu dünyadan . Çünkü resim çok eskiydi .

Yüreğime gelip oturan , zifir karası bir duygu , içimi acıtmaya başlamıştı . Kimsesi yok muydu acaba ? Bu resim niye buralarda yerlerde duruyordu ? Bir torunu , yeğeni , akrabası yok muydu ? Yok muydu , onu evinin duvarına asacak bir seveni ? .... Bu asil kadın , buralarda yerlerde olmayı haketmiyordu bence .Neriman Hanım demek gelmişti ona içimden . (Keşke adını bilseydim !.. ) diye düşündüm ...... Ani bir kararla resmi yerden aldım ve paket yaptırdım . Fiyatı hiç önemli değildi artık benim için . Önemli olan , yerlere atılmış olmasıydı ve ben buna dayanamazdım .

Şimdi Neriman Hanım , silinip temizlenmiş ... çerçevesi de cilâlanmış olarak , salonumun baş köşesini süslüyor . Her sabah ( günaydın ) diyorum ona . Bana gülümsüyor gibi geliyor bazen o çerçeveden . Artık kimsesiz de değil üstelik . Bir ailesi var .... Düşünüyorum da , acaba o gün beni evden çıkarıp ... resmini bulmam için yollara düşmeme sebep olan o ruh halimin nedeni , Neriman Teyze miydi yoksa ? .... Kimbilir belki de .....

15 Mart 2009 4-5 dakika 8 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (3)
  • 15 yıl önce

    BİT PAZARI ANILARI Öykünün adı bile bir çağrışım yapıyor bende bu çağrıya uyarak sayfanıza geldim birde baktım dost bir kalem miş öykünün yazarı KUTLARIM NİLGÜN HANIM YAZMANIN HER ÇEŞİDİ SİZE YAKIŞIYOR Sayfamdada 6 tane yaşanmış öykü var 6.ncı kitabımı BİZİM KÖYÜN DELİSİ/TARİHÇİ SÜLEYMAN adı altında bir öykü kitabı olarak çıkarmak isterim.Bu öyküde sayfamda var

    Öykülerimiz,şiirlerimi ziyaretinizden ONUR ve GURUR duyacağım BEKLİYORUM En arık,sıcak sevgi ve saygılarımla

  • 11 yıl önce

    Özledik Nilgünü👍

    Ne güzel düne ait değerleri anımsamak ve tekrar solumak Şiirkolik havasını birlikte😊

  • 8 yıl önce

    🙂 Sıcacık dost mesajlarınıza sonsuz teşekkürler . Saygılar .