Boncuktan Yapılan Kuşlar da Uçar mı Baba

Gaffar abiyi köye yakın bir yerde toprağa hasret kalan yağmurlu bir günde tanıdım. Yolun ortasında öylece başı yukarda yağmurun altında ıslanırken. Durdum mecburen zira deli sandım önceleri. Biraz da korktum işin açıkçası. Gerçi aram iyidir benim. Benimde bir zamanlar bir ay kadar Bakırköy’de yatmışlığım var ama. Kim o yağmurun altında donuna varana kadar ıslanır ki diye de düşündüm. Aklı kıt sandım vallahi. Yardım etmek amacıyla yanaştım yanına korkarak. Abi bu ne hal ıslanıyorsun arabaya gel, gideceğin yere bırakayım seni dedim. Acı acı tebessüm etti bana. Zaten gidebileceğim yerdeyim bey dedi. Arabaya bindik sonra. Ben böyle yol hikâyeleri yazdığımı anlattım hemen bir nefeste, güldü. Benden de hikâye beklemiyon dimi dedi gülerek, vallahi anlatırsan yani varsa ilginç bir hikâyen dinlerim abi dedim. Ne yapacan yazacan mı dedi. Yok dedim ses kaydı yapan bir cihazım var izin verirsen ses kaydı yapcam dedim. Sen ki onca araba geçmişken beni arabana aldın bu ıslak halimle bende sana hikâyemi anlatacam dedi.

Yedi yaşımdaydım o zamanlar. Babamı köyden bir adam tüfekle vurup öldürdü. Neden vurmuştu söylemediler. Ama emin ol hala bilmiyorum. Bir zaman merak etmiştim, sonrasında bende bıraktım ipin ucunu. Büyüdükçe babama öldüreni öldürmek fikri daha ağır basıyordu. Ulan 7 yaşımdaydım ve babasız kaldım ben. Anam da fazla yaşamadı zaten. Babamdan öldükten 4 ay sonra anamda bırakıp öte dünyaya gitti zaten. Ablam ve ben kalakaldık bir evin içinde yapayalnız. Anasız, babasız. Babamı vuranlar bizlere de eziyet etmeye başladı zamanla. Okula giderken sudan bir bahane ile ablamı dövdüler, bende birine yerde bulduğum taşı attım. Kafası yarıldı pekmezi aktı sütü bozuğun. İlk o zaman tanıştım polisle. İlk o zaman dövdüler beni. Ulan 7 yaşındayım be. Altımı bilmiyorum ama copun verdiği acıyı ilk o zaman bildim dedi taşan gözlerini silerken.

Neyse dedi devam etti anlatmaya. Arabanda cigara içiliyor mu diye sordu sonra. İçersin tabi abim dedi. Sen içiyon mu diye sordu, içiyom dedim. O zaman ver bir cigara da içelim dedi. Benim cigaralar benim üstüm gibi, ıpıslak dedi gülerek. Çakmağı ve sigarayı uzattım. Derin bir nefes çekti sigaradan, sonra dedi, sonra ablamla birlikte köyden ayrılmak zorunda kaldık. Ama Allah’ı var muhtar emmi gitmeyin, ben size bakarım dedi ama onun da başına musallat olacaklar diye kalmadık onlarda da. İstanbul’a gittik. Tanıdıklar mı vardı abi dedim saf saf. Nerede kaldınız, kimin evinde dedim. Tophane de Saruhanlıların malikânesin de dedi. Kim ki onlar diye sordum. Bir nefes daha çekti derinden zamanın kabadayısıydı dedi. Bizleri dilenirken aldı sokaktan. Kimi kimsemiz olmadığını öğrenince bizleri nüfusuna geçirdi. Gaffar Çilli olmuştu Gaffar Saruhanlı. Biliyor musun dedi, babamın öldüğünde de böyle deli yağıyordu yağmur yağıyordu, Mahir ağa bizi sokaktan aldığında da dedi.

Mahir ağa yalnız başına yaşan bir adamdı. Gerçi etrafında bir sürü köpeği vardı yani ben korumaları diyeyim gerisini sen anla gayri dedi. Beni ve ablamı okuttu. Ben 15 yaşımdayken sokak ortasında tamda evinin önünde vurdular Mahir ağayı. Bende Mahir ağayı vuranı vurdum. 12 sene 6 ay yattım. Çıktığımda yağız bir delikanlıydım. Artık âlemde bir namım bir ağırlığım vardı. Bir sürü ev, onlarca dükkân ve birçok bankada milyonlarca para kaldı. Mahpustan çıktığımın ertesi günü mekânların birini aş evi yaptım. Bütün sokakta kalanlara sıcak çorba ve ekmek dağıtmaya başladım. Beni Mahir ağanın yerine koydular.

Ablam ben mahpustayken evlenmiş. Bebesi olmuş oğlan. Adına Mahir koymuşlar. Enişte bu tür işlerde bezi olmayan kendi halinde bir adamdı. Küçük bir elektrikçi dükkânı vardı. Büyütelim dükkânı enişte dediğimde kabül etmedi. Yani dürüst bir adamdı enişte. Yıllar sonra ben yine rahat durmadım, yeraltı dünyasından dayılardan birini öldürdüm. Alışmışız ya. Ama Allah için çok istedim bu işleri bırakmayı. Çok iş aradım. Biliyorsun sabıkalıya iş vermiyor kimse. Alışmamış g.tte don durmaz derler ya bende de durmadı o don. Kader de cahillik de ne dersen de işte 19 sene daha verdiler.

Bu arada namım köye de ulaşmış. Babamı vuranların etekleri zil çalmaya başlamış. İğne iplik almadan köyden bir gece sessiz sedasız kaçıp kayıplara karışmışlar. Ben mahpustayken birçoğu eceliyle ölmüş zaten. Bu arada evlendim. İki kızım oldu. Mahpustayken boncuktan kuşlar yaptım rengârenk. Bir gün kızım o kuşu eline alı Boncuktan yapılan kuşlar uçar mı baba demişti. Her neyse öğrendim ki o ailenin sağ kalan tek insanı babamı vuran itmiş. İzmir de yaşadığını öğrendim. Onu da vurdum deme sakın demeye kalmadı vurdum dedi. 30 sene verdiler ama af çıktı 21 sene 8 ay sonra saldılar beni. Şimdide köyüme geldim işte. Onca yıl sonra köyüme baba ocağına geri döndüm.

Peki dedim onca mal onca mülk ne oldu. Kızlarıma kaldı dedi. Bize de 4 torun ikide damat kaldı. Ha birde silinmeyen Namımız dedi. Ama ne gençliğimiz kaldı ne de eski gücümüz dedi. Her şeyi satıp savdılar. Holdingler fabrikalar neyim kurdular. Yurt dışındalar dördü de. Her ay hesabıma yüklü bir para yatırıyorlar. Sene de bir kere Hollanda’ya 1 aylığına yanlarına giderim. Torun tombalak la günleri geçirir dönerim. İyi de senin kaldığın yer neresi ki. İstanbul da evim var. Ağa babamın evlerinden birini bana tahsis etmişlerdi hanım orada kalıyor. Evde bakıcılar hizmetçiler var, idare ediyor hanım. Ben de köyüme geldim kalan arkadaşlarımı görecem hasret gidercem. Evin bakımını yaptıracam. Sonraları da hanım da iyi hissederse kendini her yaz geliriz artık.

Buraya kadar geldin bir kahve ısmarlayayım sana köy kahvesinde. Biliyorsun kırk yıl hatırı var. Hem Bir fincan kahve dostluğu pekiştirir yalnızlığı ise huzura çevirir dedi. Kahveyi 39 sene önce içmiştim ama senin için içerim abim dedim. O zaman sigaralar benden dedim. Eee dedi. Kahvenin pezevenkide de birer cigaradır öyle değil mi dedi. Öyledir abim öyledir dedim. Kahvenin yanına cigaraları da yoldaş yaptıktan sonra iznini istedim. Seni sevdim şair dedi. Kartını verdi bana. Yolun düşerse beklerim. Maddi manevi her ne olursa yanındayım dedi. Kucaklaştık. Öptüm ellerinden zorla. Görüşmek dileğiyle arabaya doğru yürüdüm. Ölene kadar Gaffar amcayı her önemli günde aradım ben. Numarasını değiştirdiğinde o beni arar yeni olan numarasını verirdi. Mekanı Cennet bahçelerinden olsun inşallah.

Mahpusta kimi boncuktan kuş yapar umut olsun diye, kimi tespih dizer sabrı hafiflesin diye. Sizin sabrınız çok, umudunuz bol, sağlığınız afiyette olsun. Bir başka yol hikâyesinde buluşabilmek dileğiyle…

Her nefes dost kalın ama hep böyle kalın…

Emre Vehbi Alkan
Şiirbaz
19. Mart. 2022

31 Ekim 2025 6-7 dakika 8 öyküsü var.
Beğenenler (4)
Yorumlar