Bu Aşk Benimle Mezara Gidecek

DEMİR ile KARACA' nın Aşkı
'Bu aşk benimle mezara gidecek'

DEMİR VE KARACA aynı köyde bir birleri ile yakın akraba çocukları 1950 li yılarda ilkokula beraber okula gitmişler aynı sıraları paylaşmışlar. Köyleri Karadeniz kıyısından geçen sahil yolunun üzeriden kışları zor geçit veren dağlık bölümde. Gittikleri Okul da çevrenin tek okulu. Beş köyün çocukları bu okula gelmekte

Demir yaramaz bir çocuk ele avuca sığmayan hareketli, çevresi de ondan çok çekinmekte yeri geldiğinde çocuk olasına rağmen tam bir delikanlı gibi davranmakta kendini sevdirmekte.
Karaca sade sesiz bir köy kızı o da çocukluğu gereği kendince yarmazlık yapmakta, bazı zamanlarda Demirle karşı karşıya gelip ona sataşmakta amma Demir 'var git beni uğraştırma bir tarafın elimde kalır amcamlar bana kızar' diyip onu uzaklaştırmakta.

Okul tatile girdiği yaz aylarında köylüler yüksek yaylarla göç edip yol boyunca üç gece müsait yerlerde konaklayarak yaylaya çıkmaktalar. O zamanlarda ulaşımda hem yol hem de şimdiki taşıtların olmayışından yolculuk yaya olarak yapılmakta idi, yazı Karadeniz'in serin yaylalarında kurduklar obalarda geçirmekteler. Demir'in ve Kara'nın aileleri de bu göç kervanına uyarak üç günlük yolculukta yan yana yürüyerek yaylaya çıkmakta. Her iki ailenin de obası bir olduğu için de köyden beraber çıkmaktalar. Ve beraber obaya varmaktalar, yol boyunca Karaca Demir'in yanından ayrılamamakta onu her gittiği yere oda gitmek istemekte, Demir'se bazen karşı çıkmakta amma amcazadelerinden çekindiği için bir şey diyememekte, yaylada hayvanları otlatmaya götürdükleri zamanlarda Demir ile Karaca dağlarda hep yalnız baş başa olurlar

Zaman sa hızlı bir şekilde geçmekte iki genç te büyümekte gelişmekte Demirle Karaca'nın arasında da yavaş yavaş yakın bir kaynaşma olmakta duyguların birbirlerine açmaktan çekinmekteler. Fakat birini olduğu yerde diğeri de mutlaka olmakta. Demirin önceki sert davranışlarının yerini sevecen Karacayı koruyan kollayan bir insan durumuna gelmekte.
Yine yaz aylarından birsinde yaylada hayvan otlatırken Karaca bir taşın üzerinden düşer Demir koşarak gelir onu tutar kaldırır ve gayrı ihtiyari' bir yerin acıdı mı canım' der. Karaca yılarca beraber büyüdüğü Demirden korkmakta hem de ona karşı içinde büyük bir sevgi beslemektedir. Demirin yüzüne tatlı tatlı bakar 'çok acımadı sen yanımda olduğun sürece hiçbir şeyden korkum yok' der. Demir de 'merak etme sen istemedikçe ben yanından ayrılmam' diye karşılık verir.

Her sabah obadan hayvanlar otlatmaya çıkarılırken Karaca ve Demir yanlarına günlük azıklarını (yiyeceklerini) alırlar doğruca kırlara hayvan otlatmaya koşarlar. Artık Karaca Demirden çekinmemekte o yanında olunca kendini güvende huzur içinde hissetmekte; karınları acıkınca hayvanları bir yere toplayıp buldukları bir pınarın başında azıklarını açıp beraberce
Birbirlerinin ağzına lokmalar vererek yemekteler.

Bir gün Demir büyük bir kayanın yamacında gördüğü çiçeği almak için tırmanır. Çiçeği alır tam geri döneceği sırada ayağı kayar ve aşağıda çimenlerin üzerine düşer, bir müddet kendine gelemez, Karca başını dizlerinin üzerine alır onu ayıltmaya çalışır, bir yandan da gözlerinden yaşlar dökülmeye başlar, ne kadar zaman geçtiğini bilemez amma Demir yüzüne damlayın yaşlarla kendine gelir elindeki çiçeği Karacaya uzatır 'bu senin' der; Karacada beni 'korkudan öldürecektin ben sensiz ne yaparım bende kendimi kayadan atacaktım' der. Demir gülerek 'beni o kadar çok mu seviyorsun' deyince; Karaca ' aptalsın sen sensiz yaşamayı bile düşünmüyorum ben' der. Demir de onu canı kadar sevdiğini söyler. Böylece önüne geçilmez bir sevgi ile birbirlerine bağlanırlar.


Demir türkü söylemeyi çok sever o zamanlarda çok sevilen Halk türküsü

Karadır kaşların ferman yazdırır
Bu aşk beni diyar diyar gezdirir
Lokman hekim gelse yaram azdırır
Yaramı sarmaya yar kendi gelsin
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yârin hayali karşımda durur
Ormanlardan aşağı çağlar giderim
Kayıp ettim yârimi ağlar giderim

Diye durmadan söyler de söyler Karaca bunun kime olduğunu artık çok iyi bilmektedir ve zevkle onu dinlemektedir. O olaydan sonra Demirle Karaca sabahların erken olması için sabırsızlıkla beklemekte hatta bazı geceler bahaneler uydurarak bir araya gelmekteler.

Sonbahar yaklaşınca yayladan göç başlar artık köye dönülür. İki sevgili için zaman çok hızlı geçmekte, Demir annesine ' babama söyle Karacayı isteyin biz birbirimizi çok seviyoruz' diye baskı yapmaya başlar

Köy yerinde bir kız istenmeden önce aileler araya aracı koyar kız tarafını bu konudaki görüşü nedir araştırılır. Ne var ki Demirin ailesi o kadar varlıklı değil çalışarak kendi geçimlerini sağlıyorlar kimseye muhtaç olmamaya uğraşıyorlar.

Karacanın ailesi de çok zengin aile değil onlarda çalışmakla geçinen insanlar amma kızlarının zorluk görmesini istemiyorlar, onun içinde Demire kızlarını verme taraftarı değiller. Demirin annesi ' çocuklar yazık edeceksiniz ne olur bırakın bu inadı gelip isteyelim zaten akrabayız bu iş güzel olur' diyorsa da karşı taraf 'kızımızı varlıklı yere vereceğiz siz fakirsiniz' derler.

Demirle Karaca her gün bahçelerde, ormanda her fırsatta buluşmakta asla bir başkası ile evlenmemeye birbirlerine sözler vermekteler.

Karacanı komşusu varlıklı bir aile vardır. Oğulları Murat'a Karacayı isterler. Karca ne kadar olmaz diye diretse de annesi 'Demir'i alıp acına sürüneceksin Murat da yakışıklı delikanlı hem de evin tek oğlu bir elin yağda bir elin balda olacak' akılı ol, ' baban olur dedi mi başka çıkışın olamaz seni öldürür' diye tehdit eder.

Demir olan bitenden haberdardır ne yapacağını bilemez halde sabahlara kadar kendini içkiye veriri onun için hayatın hiçbir manası yoktur.

Karacanın sözü verilir amma Karaca yine her gün Demirle buluşmakta ne yapacaklarını düşünmekteler, Karacanın ailesi durumu bildiği için Murat'ın ailesine 'gelininizi hemen alın
Bu işin uzaması doğru deyil' diye baskı yaparlar ve düğün hazırlığı başlar.

Bir akşam Karacanın babası kahveden gelirken Demir arkadan yavaşça yaklaşır tabancayı ensesine dayayarak 'yürü bakalım benim hayatımı bitirdin bende seninkini bitireyim, amma sen Karacanın babasısın sana değil ona kötülük yapamam' der. Karacanın 'babasın düğünden vazgeçelim sana vereyim kızı' der. Demir de tüm hazırlıkları yaptınız ondan sonra köyde duramazsınız amma Karaca evlendiği gece benimle olacak göreceksin' der yanından ayrılır.

Karacanın babası çok kötü olaylar olur diye bu olayı kimseye söylemez büyük bir hata yaptığını anlar amma iş işten geçmiştir. Düğün yapılır karacanın babası damadına dikkatli ol bile diyemez çünkü 'kızını bana mı yamadın' lafını duymaktan korkar.

Düğün başlar Demir onu seven arkadaşlarına 'Murat'ı bu akşam çok içirin içkinizi ben vereceğim. Öyle bir serhoş edin ki nereye bastığını bilemezsin. Gerdeğe girdiğinin bile farkına varamasın' der. Demir seven arkadaşları Murat'ı o akşam çok içirirler öyle ki eve sürüyerek getirirler. Murat'ın evinin arkasından komşu köylere giden yol geçmektedir. Demir de bu yoldan evine gidip gelmektedir.

Düğün biter gelin damat tek kalırlar Murat düğün heyecanı ve Demirin arkadaşlarının ısrarı ile fazla alkol aldığı için odaya girer girmez sızar. Bu sırada Demir Karaca ile sözleştiği gibi evin yanındaki mısır tarlasında beklemektedir. Karaca Murat'ın yanından üstünde duvağı ile ayrılır Demirle tarlada buluşur. Bir müddet sonra Murat uyanmadan eve gelir. Murat'ın uyanmasını bekler Murat hiçbir şeyin farkına varamaz ve evlilik devam eder. Lakin Her fırsatta Demir ile Karaca bir yerlerde buluşmaya devam ederler. Demir artık eski o ' karadır kaşların türküsünü 'bırakmıştır. O zamanlar çok sevilen 'Badı Sabah selam söylen o yâre' isimli halk türküsünü kendi hayatına uygun gördüğü için dilinden düşürmez olmuştur
Demir her akşam kafayı çeker Murat'ın evine yaklaşınca yine o türküsünü yüksek sesle

Badı sabah selam selem söylen o yâre
Mübarek hatırı hoş mudur nedir
Yitirdin yitirdim bulamam çare
Mestane gözlerin yaşmıdır nedir
O nazlı canana uğrasa yollar
Bana mesken oldu kahveler hanlar
Yârin meclisinde oturan canlar
Hesap ettim günler aylar beş midir nedir
Demir eder günlüm gönlüm kafeste
Benim arzu halim bildirin yâre
Kendim gurbet elde gönlüm sılada
Gitmiyor kervanım kış mıdır nedir
Diye diye
Söyleyerek geçer evine veya ablasına derdini anlatmaya için dökmeye gider.

Demir yaşadığı hayatı ablasına eksiksiz anlatmakta ondan bir şey gizlememekte, Ablası bir an önce kardeşini baş göz etmeleri için Annesine Babasına baskı yapmakta. Karacanın kocasının olayı duyup Demir'e bir zarar vereceğinden korkmakta. Demirin hayatı tam bir serden geçti gibi, vuran kıran önünde kimsenin duramadığı, deyme kabadayılara kafa tutar hale gelmiştir. Onu için Karacasız hayat yoktur artık. Karacanın başkası ile evli oluşu onu deli etmekte.

Bir iki yıl sonra Demir'i istemese de komşu köyden çok güzel bir kız ile evlendirirler. Amma eski hamam eski tas Demir Karaca ile ilişkiye devam ederler. Yılla bir birini kovalar gider. Demirin eşi de onu çok sevmekte o ne derse hiç itiraz etmemekte. Gece geç saatlerde eve gelince büyükler duyurmadan eve almakta ' kendini toparla bu dağınıklığın benden mi kaynaklanıyor. Oysa ben seni çok seviyorum' demekte. Demirin eşi etraftan geçmişe ait bir şeyler duyuyorsa da Çocukluk aşkıdır geçer diye düşünmektedir. Karacanın iki oğlu olur, Demirinde iki oğlu olur.

Zamanla ikisinin ilişkisi duyulmaya başlar köyde iki aile arasında huzursuzluk başlar. Demir her şeye rağmen Karacaya 'tut elimden kaçalım yıllar önce yapamadığımızı yapalım artık' der. Karaca da 'Eşin seni çok seviyor onunla her konuşmamda bir tek senden söz etmekte dağınık halinin kendinden kaynaklandığını düşünmekte ve çok üzülmekte' sana senin istediğin mutluluğu bir türlü veremediği söylemekte' der. Demir de 'biliyorum fakat sensiz yaşamak bana ölüm gibi geliyor. Dayanamıyorum artık' der. Karaca'ya 'iki sevgi arasıda kaldım eşim beni seviyor ben onu sevmiyorum amma ona da saygı duyuyorum hayatını bana bağladı sonunda beni öldüreceksiniz' diye derdini anlatmaya çalışır.


Ve bir gün köyden ikisi de kayıp olur. O sıralar orman işletmenin dere içersinden yaptırdığı yolda Demir'in eniştesi yol çavuşu olarak çalışmakta yol yapımı da köyden çok uzaklarda.
Demir'le Karaca eniştenin yanına gidip saklanırlar birkaç ay orada kalırlar. Her ne kadar Demir'in ablası 'iki tarafta da çocuklarınız var yapmayın bu yaptığınız olamaz' dese de kardeşini çok sevdiği için kalmalarına rıza gösterir.

Bir müddet sonra eniştesi ablası ile beraber onları köydeki kendi evine gönderir. Demir'in evi ile eniştesinin evleri yan yanadır. Demir'in evdeki eşi onu çok sevmekte lakin üstüne kuma gelmesini kabullenemez ve babasına çıkacağını söyler babası da 'otur evinde seni döven kakan, işkence eden var mı? Eşin sana kötü davranıyor mu' der ve eve gönderir. Evi Konusunda Demir'in kafası emindir, babası da torunlarını bakmaktadır. Asıl sıkıntı Karaca ile nerede yaşayacağı konusudur. Ablasının yanında yaz boyu kalırlar.

Okulların açılma zamanı gelince ablası tek evladı olan Ömer'i okula vermek üzere şehre inmeye karar verir. Onlara da 'bir ev tutar orada kalırız' Demir'e de 'sen bir iş bulursun böyle aylak aylak gezme ile iki kadını bakamazsın' diye plan yaparlar. Ev eşyaları yakındaki araba yoluna taşınır araba beklenirken Karacayı ilerlerde bir yerde araba yolunda buluşmak üzere yalnız başına gönderirler. Uzun süre araba beklenir akşama yakın araba gelir yola girilir fakat yol boy Karaca aranır ama bulamaz. Demir deliye döner ablasına 'yalnız göndermeyecektin onu yakalayıp götürdüler' diye sitem eder.

Karacayı uzun zaman meydana çıkarmazlar. bir müddet sonra uzak bir yerde dört çocuklu eşi terk etmiş gitmiş birisi ile zorla evlendirilir. Yeni eşi serhoş ayyaş ikide bir Karacayı döven zorba bir adamdır. Karaca adamın çocukları ufak olduğu için bütün uğraşını sevgisini kendi çocuklarının yerine koyarak onlara verir ve büyütmeye çalışır en küçüğü kız dır annesi beşikte bırakıp gitmiştir. Kız Karacayı çok sevmektedir annesi bilmektedir.

O sıralarda Almanya Türkiye'den işçi almaya başlamıştır. Demir çocuklarının yanında dır amma sevdası içinde bıçak gibi saplı durmaktadır. 'Karacanın olmadığı yerden uzaklarda olayım' der ve Almanya'ya işçi olarak gider. İster ki bu serseri hayat bir yerlerde bitsin.,

Eşi sesiz sakin kendi halinde ağır başlı bir kadın olduğu için sonunda kocasını yuvasının başına çeker, oda eşinin yanına Almanya'ya gider ikisi birlikte çalışmaya başlarlar. Demir kısa zamanda birikim yapar ve hatırı sayılır bir servet sahibi olur köyde ben zenginim diyenler ona imrenir hale gelir. Bu arada Demir'in bir de kızı olur. Hele Karacanın babası 'hayatımda yaptığım en büyük hata budur kızımın hayatını zehir ettim' demektedir. Demir Artık eskisi kadar delidolu değildir. Gurbet onu pişirmiş ne yaptığın ne yapacağını çok iyi bilen bir insan Karaca'nın nerede olduğunu çok iyi bildiği halde 'hayatını bir kere yıktım bir daha asla yıkmam hala onu çok seviyorum bu aşk benimle mezara gidecek' demektedir.

Karaca gittiği yerde bin bir çile içinde hayatını devam ettirerek yılları Demir'e olan aşkıyla
Evin her işinde ölesiye çalışarak tamamlamaya çalışır. Aradan on onbeş yıl geçer Demir Almanya'dan dönüş yapar, atık yaşlanmış ağır başlı kalbindeki aşkın sızısı ile İstanbul'a yerleşir ara sırada yazları köye gelir. Amma köy ona en büyük işkence yeri gibidir. Fakat kimseye söyleyemez bir tek yeğeni Ömer'e


'Bu kalp ansızın duracak artık tartamıyor bu acıyı' diye söylemektedir.
Ve yeğenine yıllar önce gençliğinin ezgisi
türküsünün son kıtasını şöyle bağlamaktadır

Uzaklara gittim gelirim diye
Tabanca doldurdum vururum diye
Hiç aklıma gelmez ölürü diye
Ölüm ver Allahım ayrılık verme
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yârin hayali karşımda duru
Ormanlardan aşağı çağlar giderim
Kayıp ettim yârimi ağlar giderim
Diye yeğeni Ömer'e söyleyerek türküsünü tamamlar ve yanından ayrılır.
Bir gün ablası çok rahatsızlanır hastaneye kaldırılır. Demir de yaz olduğu için köye gelmiş ablasını hastalandığın duyunca hastanede ziyarete gelince yeğenini annesinin başında bulur. Çok sevindim Ömer 'anneni iyi bakıyorsun' der. Ve yeğenini bir kenara çeker ve 'bende gizli kalp var. Biliyorsun benim durumumu Karacanın sevdası beni bitirdi. Yakında bu kalp duracak tedavide ettirmek istemiyorum artık senin haberin olsun istedim. Biliyorum hastanelere ve doktorlara sözün çok geçer. Senden rica ediyorum sakın müdahale etme' diye de tembihler. Ömer dayısının hastalığına nasıl çare buluru diye düşünür. Fakat annesinin hastalığı ile uğraşırken ona çözüm armaya fırsatı olmaz.

Ömer annesin tedaviden getirdiği bir gün köyden telefon alır Demir Dayın öldü gel diye telefon edilir. elli yıllık bir hayat çilelerle yüklü. Vuslata ermeyen büyük bir aşkla sona ermişti.

Demir'in ölümünün haberin alan Karaca köye gelir. Yıllardır aşkıyla yandığı insanın yolculuğunu uzaktan da olsa bir kenardan ağlayarak görmek istemişti. Görenler Karacanın köye pek gelmediği bildikleri halde ona hiçbir şey sormazlar. Aslıda gerçeği bilirler.

Aradan uzun bir zaman geçer Ömer Karacanın hastalanıp hastaneye yattığını duyar ve yanına gider. Karacayı büyüttüğü kızlığı bakmaktadır. Onunla oturup dertleşir. Karaca 'dayını kendi hayatımdan çok sevdim. O benden önce davrandı gitti. Ne kadar çileli bir insanmışım ki yıllardır ölümü bekledim sabrettim. Acımı o tatsın istedim amma o acısını bana tattırdı' dedi

Ömer de 'dayım sen ne kadar çok sevdiğini sesiz geçen yılların kendisine azap olduğunu senin huzurun tekrar kaçırmamak için seni aramadığını sevgisin kalbine gömdüğün, bu aşk benimle mahşere gidecek' dediğini anlatır.

Karaca ağlayarak 'Doğruyu Allah biliyor biz birbirimizi çok sevdik. Sebep olanlardan Rabbim hesabımızı sorsun' dedi. ' Demir'in dediği gibi bu aşk benimle de mahşere gidecek'
Der ve Ömer: Karacaya ' Hakkını helal et' der. Duasın alır, yanından ayrılır

Yaşanmış Aşk hikâyesi
Faruk Soydemir

04 Ekim 2013 15-16 dakika 19 öyküsü var.
Yorumlar