Cennette Geçen Günler

Islanmak hoşuma gitti. Temiz orman havası çarpmıştı belki de. Tuhaf hisler kaplıyordu içimi. Sonra gürül gürül akan, bembeyaz köpüklü sularla büyük bir şelaleden aşağı düştüğümü hatırlıyorum. Berrak sular içine gömülen bedenimde kısa bir süre baygınlık geçirmiştim. Üstü çıplak sadece cinsel organı yapraklarla süslenmiş bir giysi ile örtülen genç kızın beni sudan çıkardığını ve gülümsediğini hatırlıyorum. Çok güzel, temiz biraz da yanık tenli, çekingenliği olmayan bir kızdı. Çevremi kolaçan etmeye giriştiğimde çevrede yanımdaki kız gibi birçok yarıçıplak aynı yaşlarda kızlar gördüm. Bir de saf yüzlü balıkçı adam vardı. Çevredekilere kızarmış, tütsülenmiş ya da kurutulmuş balık dağıtıyordu. Para falan yoktu burada. Yoksa cennette miyim ben dedim. Tüm kızlar birbirine o kadar benziyordu ki, beni sudan çıkaran güler yüzlü kızı ayırt etmekte gerçekten güçlük çekiyordum. Çimenlerin üzerine oturup kendime gelmeye, belki bu rüyanın son bulmasını beklemeye koyuldum. Her yer yemyeşildi ve her yerde sarışın güzel genç kızlar gülüşüyordu. İçim bir hoş oluyordu. Genç balıkçı çeşit çeşit balık yemekleri, kızartmaları getirip, tahta tepsi ve tabaklarla yanıma usulca koydu. Gülümseyerek alışırsın alışırsın dedi. Gülen gözlerine karşılık vermemek imkansızdı. Sessizce kafamı salladım. Kulaklarım çınladı o sırada ve uzaktaki kızların konuşmalarını işitmeye başladım. Salıncakta sallanan kızların 'Bir erkeğe on kız düştüğünü hemen söyleyelim. Morali düzelir dediğini duydum. Çeşit çeşit balıklar çıtır çıtır ve lezzetliydi. Sırayla her çeşitten alıyordum. Allahaşkına neredeyim ben şimdi dedim yanıbaşımda duran kızlara. 'Bir rüya diyelim şimdi. Bu kadarı kafi' dediler birbirlerini tamamlayarak kolkola duran iki kız. Boynuzlu bir zebrada taşıdığı sularla yanımıza doğru yürüyen sucu adamın güçlü vücudunu farkettim arkamda. O sırada susadığımı anladım. Çok geçmeden külah şeklindeki tahta bir bardakta temiz suyum sunulmuştu. Kana kana içtim. Of Allahım bu ne güzel suydu. Çok güzel hislerle doldurmuştu beni. Yoksa şelaleden düşünce ölmüştüm de cennet gibi güzel bir yerde miydim. Mutlulukla doluydum ve yaşadıklarım gerçek gibiydi. Yok dedim sadece cennetten bir köşe olmalı. Ama insanlar son derece nazik, gülecen ve sevecendi.

Yemeğimi bitirdikten sonra boynuzlu zebraların yürüttüğü arabalarla evime getirildim çok geçmeden. Meyveli ağaçların olduğu bahçede toplaştık. On kızı seçmen gerekiyor dedi beyaz elbiseli adam.Hepsi dünya güzellik kraliçesi gibiydi. Birisi çok güzel masaj yaparım diye mırıldanıyordu, bir diğeri yemeklerimin tadına doyum olmaz diyerek gülümsüyordu. Düşüncelerini okuyabilirim diyenden tutun da fıkra, masal, hikaye anlatanına kadar çeşit çeşit özelliklerde kızlardı bunlar. Seçmek için bir haftan var dedi, beyaz elbiseli adam acele etme. Onları tanımak zor işti gerçekten; Notlar almak zorundaydım. Seçme haklarım tükendikçe daha dikkatli ve sezgili oluyordum. Sonuçta istediğim kişileri belirledim.Harem kurmak gibi bişeydi herhalde. Zaten padişah gibi yaşatılıyordum ama sadece yönetmiyordum, o kadar.

Bir günümüz bir günümüze benzemiyordu. Her gün başka bir bölgeye geziye gidiyor, değişik çalgılarla şarkılar söyleyerek, meyveler toplayarak, yüzerek balık toplayarak vakit geçiriyorduk. Bir gün yatağıma yattım ve yanıma en çok sevdiğim kızı aldım.Uyandığımda normal hayattaki eşimin yanında huzurla uyandım. Meğer rüyadaymışım. Gözlerim dolu dolu rüyamı düşündüm.

13 Aralık 2013 3-4 dakika 4 öyküsü var.
Yorumlar