Çiçekler ve Böcekler

***
Ne zaman ve ne şekilde başladı bilinmez ama günümüzde hemen her düzeyde tartışılan bir konudur 'kadınlar ve erkekler'. Belki erkek egemen aile yapısının gittikçe daralan kulvarından, bir kopuşun seslendiriliş birikintileridir bunlar. Yaşayan doğada hiçbir şekilde rastlanılmayan bu kısır döngü, bütünüyle insansı olan bu yüksek sesli kurulan cümleleri gizli de olsa bir hâkimiyete başkaldırıdır belki de. Doğada birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki cinsiyet arasında önemli ve karar verici olmada ibre yaygın olarak dişilerden yanadır. Burada en belirleyici öğe görünen fiziksel özeliklerinden öte, daha çok metabolik bir çaba ile tanımlanmaktadır. Yani en genel tanımlamayla dişilik ve ya erkeklik görevlerini yapmada harcanan enerjidir temel alınan. Bu bağlamda dişi bireylerin doğada tartışmasız bir üstünlüğü vardır. Ancak yazının amacı tartışmalar bir halka oluşturmak değildir. Tavır ve anlayış ya da günümüz insanının beklentilerinin ne olduğuna dair geçen gün bir arkadaşın aktardığı bir öyküyü paylaşmak istiyorum.
Öykü Apansız bastıran fırtına sonucu, koca bir geminin bir anda denizin dibini boylamasıyla başlamaktadır. Adam, ıssız bir adanın sahilinde gözlerini açtı. Ne gelen vardı ne giden. Ne araç vardı ne gereç... İstersen muz ve hindistan cevizi, istemezsen muz ve hindistan cevizi.
Hayatı boyunca evi dışında beş yıldızlı otellerden başka yere adımını atmadığından, bir süre ne yapacağını bilemedi. Sonra dört ay boyunca muz yiyip, hindistan cevizi suyu içti. Geçmişte kalan o güzel günleri düşünerek gözlerini denize dikip, kendisini kurtaracak gemiyi beklemeye koyuldu. Bir gün sahilde uzanmış yatarken, gözünün ucunda bir hareket hissetti. O da ne? Bir sandal ve kürekte o güne dek gördüğü en müthiş kadın. Son sürat geliyor. İnanamadı..."Nereden geliyorsun ?" diye haykırdı. "Buraya nasıl geldin?" "Adanın öteki tarafından..." dedi kadın, "gemi batınca oraya çıktım." "Ne şans, benden başka kimsenin kurtulduğunu sanmıyordum. Kaç kişisiniz?" "Başka kimse yok. Sadece benim. Sandal da gemiden değil. Gemiden çöp yok." Adamın aklı karıştı... "O halde sandalı nereden buldun?" "Basit" dedi kadın. "Adada bulduğum malzemeyle yaptım. Kürekler sakız ağacı. Zemini palmiye dallarından ördüm, yanlar okaliptüs..." "Ama, ama bu imkansız. Aletlerin yok. Nasıl becerdin?" "Pek de sorun olmadı. Öteki tarafta sıradışı bir alüvyon kaya oluşumu var. Fırında belli dereceye ısıtılınca işlenebilir yumuşaklıkta demir elde ediliyor. Alet yapmak için kolayca kullandım. Boşver bunları. Hadi göster, nerede yaşıyorsun?" Bön bir ifadeyle orada yaşadığını itiraf etti adam. Aylardır oracıkta sahilde yatıp kalkıyordu. "Öyleyse bana gel. Benim yerime..." diyerek kadın küreklere asıldı. Birkaç dakika sonra küçücük bir iskeleye yanaştılar... Adam sahile göz atınca az daha sandaldan düşüyordu. Mavi beyaz boyalı kulübeyle, iskele arasına taş döşeli bir yürüme yolu bile yapılmıştı. Eve girerlerken kadın omuzlarını silkti, "Pek rahat sayılmaz ama ben yine de ev diyorum işte... Otur lütfen. Bir şey içer misin?" "Hayır, hayır teşekkürler..." dedi adam. Şaşkınlığını hala üzerinden atamamıştı. "Daha fazla hindistan cevizi suyu içemeyeceğim artık. Tahammülüm kalmadı..."
"Hindistan cevizi suyu değil ki. İmbiğim var. Pina Colado'ya ne dersin?" Adam hayretini gizlemeye çalışarak ikramı kabul etti. Kanepeye oturarak sohbete daldılar. İkisi de birbirlerinin hayat hikayesini dinledikten sonra kadın, "üzerime rahat bir şey giyeceğim" diyerek ayağa kalktı. "Duş yapıp traş olmak ister misin? Üst kattaki banyo dolabında jilet var..." Artık sorgulamaktan vazgeçmişti. Banyoya girdi, dolapta kemik bir sapın içine sıkıştırılmış oynak mekanizmalı iki deniz kabuğundan yapılma ustura onu bekliyordu. "Bu kadın inanılmaz" diye mırıldandı. "Bakalım bundan sonra ne var?"

Döndüğünde kadın onu gardenya kokuları içinde, stratejik bölgeleri üzüm yapraklarıyla örtülü olarak karşıladı. Sadece üzüm yaprakları. Ve yanına oturmasını istedi. Sonra yavaşça sokularak fısıldadı... "Söyle bana. İkimiz de uzun süredir bu adadayız. Çok yalnız olmalısın. Eminim şu anda yapmak için kıvrandığın bir şey var. Hani burada tek başına geçirdiğin aylar boyunca en çok yapmak istediğin. Anlıyorsun değil mi ?" Gözlerinin içine bakıyordu. Adam duyduklarına inanamadı. "Yani" dedi. "Buradan e-mail'imi kontrol edebilir miyim?"


*** Deneme yazısında atıfta bulunularak yazılan fıkra yaygın olarak anlatılan anonim kaynaklı bir eser olup yazarla ilgisi yoktu...

29 Haziran 2010 4-5 dakika 12 öyküsü var.
Yorumlar