Erkete

Uzun bir yolculuğun ardından İstanbul'a indiğinde sabah ezanı okunuyordu. Yarı karanlık bir kış günü Aksaray'a doğru yürüdü Kamil. Bir lokantaya attı yorgun bacaklarını. Bir tas sıcak çorba içti. Çıkıya sardığı paralarını kontrol etti. Kafasında gelişigüzel bir hesap yaptı ve yola koyuldu.

Erkenden toptancıya gidecek, ağasının ısmarladığı kumaşları alacak, sonra hiç vakit kaybetmeden memleketine dönecekti. Çıkıyı ceketinin iç cebine güzelce zulaladıktan sonra, toptancılar çarsına çıkan yokuştan aşağı saldı kendini.

Harap bir binanın önünde, hırpani kılıklı bir adam iyice görünen ayakkabıları ucuz bir fiyata satmak için bağırıp duruyordu. Kamil çıkısını çıkardı, ağasının alışveriş için verdiği parayı bir kenara ayırdı. Kendisini memleketine götürecek kadar parayı hesap edip gömleğinin cebine koydu. Kalanından yemeği, çayı ve sair masrafları çıkardı. Hırpani kılıklı adama doğru yaklaştı.

Adam, 'Hakiki deridir. Kösele taban... Kırk yıl ayağından çıkarma!' diye bağırıyordu.

Kamil sordu:

-Neden on liraya satıyorsun öyleyse?

-İhtiyaçtan.'

-Ne ihtiyacın var?

-Yolsuz kaldım bey. Hem ne sorup duruyorsun, alacaksan al almayacaksan yürü git.

Kamil adamın halinden pek de güvenilir olmadığına kanaat getirdi. Yavaşça adamın yanından ayrılıp yürüdü. Bir süre sonra tekrar döndü. Yırtığı söküğü var mı diye de güzelce kontrol etti. Ayakkabı yeniydi ve oldukça da kaliteli görünüyordu. Adam on lirayı aldı. Paraya bakıp tebessüm etti. O an uzaktan bir bağırtı koptu. Bir grup insan içlerinde iki polisle hırpani kılıklı adama doğru koşuyor bir yandan da bağırıyorlardı.

-İşte bu adamdı.

-Evet, evet ben de gördüm o adamdı.

-Bence de... Sakallarından tanıdım bu adamdı.

-Koşun kaçıyor.

Adam kalabalığı görünce olanca hızıyla kaçarak trafikteki araçların arasında gözden kayboldu. Kamil olan bitene anlam vermeye çalışırken, orta yaşlı iri yarı bir adam Kamil'e koştu.

-Koşun ayakkabılarım bu adamın elinde. Bu da erketesi olmalı.

Kalabalık hesap bile sormadan Kamil'e yüklendi. Her gelen bir yumruk, bir tekme atıyordu. Kamil'in olan biteni anlatmasına bile fırsat vermeden güzel bir dayak attılar. Polisler güçlükle alabildi zavallı adamı kalabalığın elinden.

Birinci polis sordu:

-Sen o adamın erketesi misin?

Kamil cevap vermeden ikincisi başka bir soru sordu:

Kaç ayakkabı çaldınız camiden?

Kamil şaşkındı. Yediği dayağın ardından kendisini savunacak mecali kalmamıştı. Polisler Kamil'in karakola götürdü. Kamil masum olduğunu kanıtlayana kadar polislerin yumruğundan, hakaretinden de nasibini aldı. Karakoldan çıkarken dudağı patlamıştı.

14 Ağustos 2012 2-3 dakika 20 öyküsü var.
Yorumlar