Evli Ve Tamam / Son

Tarık bayılırdı sinema filmi izlemeye.Gece yarıları kalkıp yıldızlara bakmaya, balkonda gecenin bir yarısı oturup kahve keyfi yapmaya.O saatlerde bozulurdu suskunluğu.hayatı sorgulamak isterdi.Nefes almayı, ölümü, Tanrı'yı.Oysa eşi... O sevmezdi öyle derinlemesine düşünmeyi. Erkenden yatardı çoğu kez.Kavgadan fırsat bulursa aptal dizileri izler, çoğu kez yarısında uykuya dalardı.Sessiz yarım ve eksik saatler başlardı Tarık için.

Karşıdan gelen gürültü sesi ile irkiliverdi birden. Yirmili yaşlarda üç genç iyice içip kafayı buldukları her hallerinden belli, bir kola şişesini almışlar önlerine top oynuyorlar , arsız kahkahaları ile gecenin büyüsünün içine ediyorlardı. Geçip gittiler bir süre sonra.Bitmekte olan sigarasından bir nefes daha çekip fırlatıverdi Tarık.Elini cebine soktu yeniden.Telefonu hissetti parmak uçlarında.Aldı çıkardı.Şaşkın şaşkın baktı ekrana.Hayret... bugün hiç aramamıştı.Oysa böyle durumlarda her yarım saatte bir arar, telefonda tutuşurdu kavgaya.Telefon deyince... Acı acı gülümsedi yine.Komşu kadın ayy sen hala bu telefonu mu kullanıyorsun demesi evlerinde yine bir kavganın çıkmasına yetmişti.Yok kendisinin telefonu çok demode imiş.Tarık'ın kullandığı telefon çok daha kaliteli imiş.Kendisinin o komşu kadından ne eksiği varmış.Sonunda kendi telefonunu vermişte kurtulmuştu Tarık.

İnanamıyordu gerçekten de bunları yaşadığına inanamıyordu bazen.Ne zaman ayrılmayı düşünse, ayrılıp kendisine yepyeni bir dünya kurmayı düşlese,kızı Duygu geliyordu gözlerinin önüne. Hem ailesi ne derdi ki.Çevre eş, dost, akraba...Ya işte biz ayrı dünyaların insanıyız, hayata bakış tarzımız farklı, birbirimize mutluluk değil mutsuzluk veriyoruz dese... Aptal aptal bakarlardı herhalde yüzüne.Toplum için bunlar gerçekten de saçma gerekçelerdi.
İyice ağırdan almaya başladı adımlarını.Zaten yarın hafta sonu idi.yatardı biraz.Gerçi şimdi o inadına yapar gibi sabahın köründe elektirikli süpürgeyi çalıştırırdı ya.

Sağdaki park dikkatini çekti.Gecenin bu saatinde hırlısı hırsızı diye bir tereddüt geçirse de, hemen girişteki banka oturuverdi.Bankların üzeri kamelya şeklinde olduğundan ıslanmamışlardı Allah'dan.Yine de soğukluğu iliklerine kadar hissetti oturunca.Bir sigara daha çıkardı.Derin derin çekti iki nefes.sessizlik, yalnızlık, parkta yanmakta olan gece lambaları.tek tük yüzüne damlayan yağmur damlaları... Böyle geç kaldığı akşamlar hep Güngör bırakırdı kendisini.Yada dolmuş ile geçerdi bu yollardan.Yaşadığı şehir ilk kez bu kadar huzur veriyordu kendisine.Ama bazen insan hayatın içine öyle gömülüyordu ki işte, başını bile çevirip bakamıyordu göremiyordu güzellikleri.

Derin sorgulara tutulmuştu aklı.Nedendi, ne için yaşıyordu.Hayattan beklentisi neydi.Evde huzur yoktu.İşte... maalesef, yıllardan beri çalışıp emek verdiği iş yerinde şefliği Kürşat Bey'e kaptırmıştı. Aklını ruhunu veremiyordu ki işine.Hep başka şeylerle meşguldü beyni.Yıllardan beri çalışıyordu, bir arabası bile yoktu.Allahtan babasının yardımı ile oturdukları evi almışlardı da,kira dertleri yoktu.Ne kadarda doğru söylemişti hani o sözü söyleyen... Her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır.Evet gerçekten de öyleydi galiba.
Hep sıkıntılı, hep düşünceli bir hali vardı.Susmak kişiliğinin bir parçası haline gelmişti sanki.Hep biraz içine dönük dalgın bir hali vardı.Oysa eskiden öylemiydi Tarık... her girdiği ortamı neşeye boğar, yaratıcı fikirler hep ondan çıkardı.Patronların göz bebeğiydi o zamanlar.


Usulca doğruldu yerinden.Yürümeye başladı.Gayri ihtiyari yine eli telefona gitti.Hala aramamıştı.Ne güzel şiirler yazardı eskiden.Hatta bir roman denemesi bile vardı.Bir hayali vardı o zamanlar.Bir gün mutlaka ama mutlaka bir öykü yada bir şiir kitabı çıkaracaktı Tarık.Ne güzel destek olurdu eşi nişanlı iken.Ama sonraları... Her şiirde sorgular, gereksiz kıskançlıklar.Kime yazdın bunu.Bu kim, başka birisi mi var yoksa.Aptal kıskançlıklar... Pes etmişti sonra.Artık yazmıyordu.yeniden başlasa...Hayır olmazdı.Yeniden aynı sorunları, kavgaları göze alamazdı.Zaten beyazın rengini bile günlerce tartıştıkları oluyordu.

Az kalmıştı eve.Yaklaştıkça içindeki huzursuzluk da artıyordu. Pardösüsünden elini çıkarıp pantolonuna soktu.Eline gelen kağıt paralar bir anda Kuaförü çağrıştırdı.Alt dudaklarını aldı dişlerinin arasına.Evet unutmuştu.Sabah çıkarken ona kuaför parasını bırakmayı unutmuştu.Yine emindi Tarık.Yine büyük bir kavga kendisini bekliyordu.Gelmişti eve.Apartmanın dış kapısını anahtarı ile açıp asansöre bindi.Dördüncü katta inip kapıya yaklaştı.İnşallah uyumuştur diye geçirdi içinden.Usulca açtı kapıyı.Oturma odasının ışığı yanıyor, televizyonun sesi de geliyordu.Bu kötüye işaret idi.Ara koridorun ışığını açtı. Pardösüsünü çıkarıyordu ki eşinin kendisine doğru yaklaştığını gördü.

Kaçamak bakışları ister istemez yeniden eşine yönelmişti.
Baştan aşağı bir süzdü eşini.Saçları özenle taranmış, yanaklarında allık, dudaklarında hafif bir ruj, boydan diz üstüne uzanan siyah bir gecelik.Ayağında kırmızı bir terlik.Afalladı birden.Yeniden ve yeniden süzdü baştan aşağı.Sonra bir şey olmamış gibi yeniden pardösüsünü çıkarmaya yeltendi.Sevim Hanım;
--Hoş geldin hayatım. dedi, kocaman bir tebessüm yayarak çehresine.
--Hoş bulduk dedi Tarık usulca.Sevim Hanım hemen uzanıp pardösüsünü aldı eşinin.Özenle yerleştirdi vestiyere.Usulca oturma odasına geçtiler.Kendisini bıraktı Tarık bir kanepeye.Sevim Hanım televizyon kumandasını alıp biraz sesini kıstı.
--Ben de dedi, o bahsettiğin film vardı hani.onu izliyordum Cd den.Anlattığın kadar varmış.Cevap vermedi Tarık.Sevim hanım kalktı yerinden.Yatak odasına yöneldi.Tarık olanları anlamlandırmaya çalışıyordu ama pekte bunda başarılı olamıyordu.Doğruldu yerinden.Sıla'nın odasına yöneldi.Petek kızı melekler gibi uyuyordu.Yorganını biraz daha çekti üzerine.Öptü yanaklarından kızının.Saçlarını kokladı.Yeniden döndü oturma odasına.Sevim Hanım elinde Tarık'a ait rahat bişeylerle geldi içeri.Kendi elleri ile Tarık'ın gömleğinin düğmelerini çözdü.Kıyafetlerini giymesine yardımcı oldu.Sonra ıslak elbiseleri alıp ayrıldı odadan.Tarık olup bitene hala bir anlam veremiyordu.Bir süre sonra elinde bir fincan kahve ile geldi Sevim Hanım.Uzattı eşine.Tarık nasıl tavır takınacağını bilmez, aldı kahveyi.Bir yudum içti.Sevim hanım ardı ardına sorular soruyor, o konudan bu konuya geçiyordu.Ama bunların hiçbirinde ne bir suçlama ne bir sorgulama vardı.Günün nasıl geçtiğini, iş yerinde mutlu olup olmadığını... öğle ne yediğini, şimdi karnını aç olup olmadığını.Sesi...sesi o kadar tatlıydı ki.O kadar huzur verici, o kadar içten, o kadar sıcak.Huzur veriyordu.Hep gergin asabi, sinirli, kulağı tırmalayan Sevim gitmiş yerine başka bir Sevim gelmişti sanki.Sevim Hanım doğruldu yerinden.Tarık'ın arka tarafına geçti.

--Sen... dedi.Sen yorulmuşsundur yine bugün.Elleri ile başına dokunup, hafifçe koltuğun arkasına yasladı Tarık'ın başını.Parmakları ile alnına güzel bir masaj yapmaya başladı.Ardından pamuk gibi dokunuşlar ile omuzlarını ovdu kocasının.Bir süre sonra yatak odasına geçtiler beraberce.Tarık girdi yatağa.Alışık olduğu üzere döndü sırtını.Kapattı gözlerini.Ardından Sevim Hanım girdi yatağa.Sıkı sıkı sarıldı eşine ardından.Saçlarına bir öpücük kondurdu kocasının.Belki de uzun zamandır hissetmediği bir huzuru sıcaklığı hissetmişti her ikisi de bu odada.

Sabah yanağında bir öpücük ile uyandı.
--Hadi kalk bitanem.Kahvaltı hazır.Demek dedi kendi kendine, akşam yaşanılan rüya değilmiş... Elini yüzünü yıkadı.Saatine baktı.On olmuştu.Hafta sonu bile olsa bu kadar yatmasına asla izin vermezdi ya.Üzerini giyip mutfağa yöneldi.
--Babacığım... diye bir çığlık ile Duygu koşarak sarıldı boynuna.Sonra beraberce yemek masasına oturdular.Bir kuş sütü eksikti.Sevim Hanım erkenden kalkmış, nefis bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı.Güler yüzü tatlı dili ile evi bir neşe cümbüşüne sokmuştu.Öğleye doğru beraberce annesini aradılar. Hem de Tarık'ın annesini. Hal hatır sordular. Buraya davet ettiler.Düne göre hava çok güzeldi.Öğleden sonra hep beraber yürüyüşe çıktılar.Bir yerde oturup yemek yediler.Ardından sinemaya gidip Sıla ile birlikte bir çocuk filmini kahkahalar ile izlediler.Akşam yemeğini de dışarıda yemeyi teklif etti Tarık.Hayır dedi kabul etmedi Sevim Hanım.Hayır dedi, hesabımızı bilmeliyiz.Ben evde size ziyafetler hazırlarım.Gözlerine baktı eşinin.Taa derinlere.Dediği gibi yaptı Sevim Hanım.Güzel bir yemek hazırladı akşam.Oturdular.Balkonda geç saatlere kadar
Sohbet ettiler. Kahve içtiler.O gece hiç sabah olsun istemedi Tarık.
Sabah yine tatlı bir öpücük ile doğruldu yerinden.Traşını oldu, elbisesini giydi.bu kez eşinin kravatını kendi elleri ile bağladı Sevim Hanım.Güzel bir kahvaltının ardından öpücüklerle eşini işe uğurladı.
.....

Güngör tüm muzipliği ile yine iş yerini kahkahaya boğuyordu.Yine bişeyler çeviriyordu ama ne.Kesin aklında bir plan vardı.Saat akşamın beşini gösteriyordu.Her zaman olduğu gibi yine Güngör,Ufuk ve Tarık iş yerinden birlikte çıktılar.Adımları yine Güngör'ün arabasına doğru gidiyordu.Tabi ordan kahvehane, ordan da birahane.Ardından da ne olursa.Ama bugün Tarık'ın yüzündeki memnuniyetsizlik ifadesi herkesin dikkatini çekmişti. Güngör;
--Oğlum asma suratına.Hem bu gece size müthiş bir sürprizim var.Ufuk girdi araya;
--Ne oldu oğlum söylesene şu sürprizi bizde bilelim.Yolun ortasında durdular. Başını arkadaşlarına doğru uzattı Güngör, Diğer arkadaşları da bu sürprizin ne olduğunu merak ederek başlarını uzatıp kulak kabarttılar. Güngör sesinin tonunu iyice alçaltarak;
--Oğlum üç tane hatun ayarladım.Her biri filinta gibi...Ufuk, heyecanlı bir ses tonu ile ;
--Vallaha mı lan... Yaşadık desene.Dedi.Tarık yüzünde oluşan anlamsız ifadeler ile konuşulanları duymuş, bir tepki vermemişti.Sonra önde hızlı adımlarla arabaya yönelen arkadaşlarının peşine takıldı isteksiz.Güngör ve Ufuk ön tarafa bindiler.Tarık arka koltuğa oturdu.Ama arabanın kapısını bir türlü kapatmıyordu.Güngör;
--Eee hadi Tarık.İsteksiz duruyorsun.Paran mı yok yoksa bugün kumar için.Oğlum bak yoksa ben destek çıkarım sana.Ardından gevrek bir kahkaha attı.Tarık derin bir nefes aldı.Ardından bozdu suskunluğunu;

--Ben gelmiyorum.Dedi.Güngör ve Ufuk şaşkın şaşkın baktılar yüzüne.
--Ne demek ben gelmiyorum.Oğlum niye oyun bozanlık yapıyorsun şimdi.
--Yok... dedi Tarık.Ben gelmiyorum.
--Neden?
--Ben evliyim.
--Eee noolmuş bizde evliyiz.
--Ama ben ev/li/yim...
--Ben; tamamım.Dedi üstüne basarak .

Evet artık hiçbir eksiği yoktu Tarık'ın.Ardından çıktı dışarı.Kapattı arabanın kapısını.Evine doğru yöneldi. Dün ve bu sabah, evinde hissettiği huzuru ve mutluluğu, hiçbir kahvehane, hiçbir birahane, başka hiçbir kadın veremezdi. Koşar adımlarda evine doğru yol almaya başladı.

bitti

18 Şubat 2012 10-11 dakika 12 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Komşu kadın ayy sen hala bu telefonu mu kullanıyorsun demesi evlerinde yine bir kavganın çıkmasına yetmişti.Yok kendisinin telefonu çok demode imiş.Tarık'ın kullandığı telefon çok daha kaliteli imiş.Kendisinin o komşu kadından ne eksiği varmış....

    bu haldeyiz ne yazıkki. isteklerimiz çoğaldıkça huzurumuz kaçıyor . umarım en azıyla yaşamaya talepkar olabiliriz..

    giriş gayet güzel ,o ruh hali yansıtılmış satırlara. sonra merak duygusu geliyor peşinden , Sevim hanımı değiştiren ne oldu ? ve sonrasında düzelen ve kendine çeki düzen veren bir Tarık.

    davranış biçimleri hayatın manzarasını değiştirebiliyor, bir söz bir tebessüm bazen insanları hayata bağlayabiliyor . bunun ifadesi burda mevcuttu bence . fakat Sevim hanım neden değişti birden bire hala merak ediyorum , orası eksik kalmış :)) güzeldi, tebrikler .