Ferhun Anaokula Başlıyor

Ferhun Anaokula Başlıyor

Ferhun’un abisi Ferhun'dan üç yaş, ablası da abisinden iki yaş büyüktü... O yaz, mahalle camiindeki yaz Kur’an kursu bitmiş, okulların açılmasına bir hafta kalmıştı... Redkit, Scooby Doo ve Pembe Panter’den sonra, yeni alınmış defterlerini ciltleyen ablasını ve tıpkı ablasınınki gibi yeni defterlerine ismini , öğretmenini ve sınıfını etiketleyen abisini görünce televizyonu kapadı, Ferhun.

Ferhun: Anneeee, anneeee...

Anne: Ne var oğlum ne bağrınıyorsun yine ?

Ferhun: Karnım aç ! Çorba istiyorum.

Annesi: Mercimek mi ? Toyga mı ?

Ferhun: Toyga istiyorum bir de etiket !

Annesi: Etiket mi? Etiket nerden çıktı guzum hem napcan sen etiketi ?

Ferhun: İsmimi boyuycam Elif Mete'ye bir de müezzinin adını yazcam

Annesi: O nerden çıktı oğlum ?

Ferhun: Ablamla abim niye öğretmenin adını yazıyor o zaman ?

Annesi: Hııı şimdi anlaşıldı senin derdin; etiket yok, çorbanı iç hadi.

Ferhun: içmiyorum doydum ben; pirinçlerde yüzmüyor zaten hepsi boğulmuş bunların.

“ Ferhun gizlice ağlar... Mızmızlansa da hep yalnız ağlar, Ferhun. O, ağladığında bildiği tek şey ise ya camdan sokağı izler ya da yer sofrasında sofra bezine bürünür ve olduğu yerde uyuya kalırdı. O günde öyle oldu, sofra bezine bürünerek uyuya kaldı Ferhun.”

Ferhun’u kucaklayıp yatağına götüren annesinin en zayıf anında - tam da Ferhun’u yanağından öperken- açtı gözlerini, Ferhun

Ferhun: Anneciğim ben okula gideceğim, büyüdüm ben !

Anne: Oğlum olmaz...Senin iki yaz daha büyümen lazım hem daha sünnette olmadın belki seneye olur...

“Ferhun hafta boyunca ağlar, sızlanır, yemek yemez ve türlü huysuzluklarıyla annesini çileden çıkarır...

Sonunda daha fazla dayanamaz kadıncağız tutar Ferhun’u ellerinden, okula götürür...”

İlkokul Müdürü: Aman hanımefendi ! Hiç olur mu öyle şey ? Parmak kadar çocuk bu daha...

Ferhun: Parmak kadar değilim ben, gözleri kış kış da değilim hem ışıkları yakabiliyorum artık. Büyüdüm ben ! - Elif Mete’yi de biliyorum ben !

Annesi: Elif be oğlum...

Müdür: Elif Mete kim ? Ne diyorsunuz siz ? Hanımefendi lütfen müsaade edin artık.

Ferhun: Elif –Me- Te – Se - Cim – Ha -Hı - Dal ...

- Elif, sokak lambası gibi dik duruyor, hiç yorulmuyor !

Mete’nin de tek dişi vardı sonra ikinci dişi çıkınca gülmeye başladı. :) :) :)

Annem onlara Elif be diyor; Müezzin de Elif ba diyor, Amca.

Müdür: Amca değil Müdür Bey, denir !

Ferhun: (Hıı, ne garip ismi var ? ) Tamam. Müdür Bey Amca,

-Devam edeyim mi ? Zel- Sin- Şın- Sad- Dat- Tı -Zı – Aaay’ığnn...

Müdür: Ayın on beşinde tekrar görüşelim hanımefendi, o vakte kadar düşüneceğim durumunuzu...Bugün, müsaadenizi isterim artık.

Anne: Ne olur Müdür Bey, etmeyin. Ferhun bu ! Durmaz yerinde...Lütfen bi daha düşünseniz, ön sıralara oturtsanız yavrucağı olmaz mı ?

Müdür: Olmaaaaaaz ! Hayır efendim olmaz ! Rica ederim, lütfen ısrar etmeyiniz. Ön sırada da olmaz yahu bu çocuğun boyu, ön sıraya bile yetişmez ! Lütfen...

“Kaydı yaptıramadan dönerler eve. O sene Anaokulu sınıfı açılmıştır; ayın on dördünde Müdür Bey’le Ferhun'suz görüşen annesi ona dönüşte sarı kopçalı üzerinde “STOP” yazan beslenme çantası alır. Çantasını bir haşlanmış yumurta, biraz ceviz biraz fındık ve süt şişesi ile doldurur. Eylül'ün on beşinde Anaokuluna kaydını alırlar, Ferhun’un.”

“Ferhun’un, Anaokulundaki ilk gününde kahvaltı yaparlar, plastik Latin harfleriyle boşluk doldururlar sonra bahçede al satarım bal satarım oyunu oynarlar. İlk defa oynadığı bu oyunda sırtına dokunan kıza yerinden kalkmadan dokunarak karşılık verince Ferhun, diğer çocuklar -ki çoğu kızdır- gülerler, Ferhun’a.

Çocuklar: -Ferhun, Ferhun, Ferhuunnn ... Bücür Ferhun, Japon Ferhun ...

Bu duruma cok sinirlenir, Ferhun.

Öğretmeni çocukları sınıfa alır, bir süre sonra pide ve ayran ile günü tamamlarlar.

Günün sonunda yorgun uyuklamak üzere olan Ferhun’un durumunu garipseyen annesi usulca yanına sokulur...

Anne: Sevdin mi Anaokulu ?

Ferhun: Hayır ! Ne kağıt ne de kalem vardı, nasıl bir okul orası ? Hem neden Anaokulu diyorsun sende mi gideceksin okula?

Anne: :) :) Hayır kuzum. Oradaki öğretmenin de tıpkı anne gibidir ve sözünü dinlemelisin, o yüzden Anaokulu diyorlar.

Ferhun: Çorba yapmıyor ki ? Bence onlar bilmiyorlar Baba okulu demeliymişler, pide ve ayran ısmarladılar tıpkı babam gibi.

- Orası ablamların okuluna benzemiyor ne defter ne kalem var ... Bana bücür dediler bir de Japon ?

-Karate bildiğimi kim söyledi o kızlara ? :) :) :)

“Uykulu gözleri yavaş yavaş kapanırken Ferhun son sözünü söylemiştir.”

Ferhun: Anneciğim, ben abimle aynı sınıfa gitmek istiyorum; kızlar hep ağlıyor, benim defterlerimi ciltlemen lazım, lütfen ...Pide çok güzeldiiii :) masal istiyorum...

S(y)N

23 Temmuz 2021 4-5 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (9)
  • 2 yıl önce

    kafatopu2 oynamayı biliyor mu , öğrenmiş mi ferhun:)) lakin vav'ı göremedim bu sefer :)) kalemine sağlık nesildaşım:))

  • 2 yıl önce

    Keyifle okudum,

    Kutlarım .

  • 2 yıl önce

    Ferhun ' u bir an Ferhan diye okudum ve gülümsedim. Babamın ismidir :) keyifle okudum, kutlarım öyküyü ve kaleminizi.

  • 2 yıl önce

    Elif mete ne hoş çocuğun dünyasından seyredip çizdiği resim ne kadar canlı resmedilmiş Sahir'ce Ferruh çok büyüme e mi :) masallar biter sonra

    Teşekkürler S/ N :))

  • 2 yıl önce

    Ferhun'un hikayesini "günün yazısı" seçkisine layık gören seçki kuruluna ve değerli Edebiyatla ailesi okurlarına teşekkür ederim, sevgilerimle...