Geçmişin Silinmeyen İzleri - 3 -

Günler bir birini kovalarken kış yüzünü göstermeye başlamıştı İzmir'in ahmak ıslatan yağmurlarıyla.Mahallede yaşam eskimeyen yüzüyle yaşanmaya başlanmıştı.Tavla partileri oynansa ! fıkralar, sohbetler,askerlik anıları konuşulsa da Nazım amca aramızda olmadığından mıdır nedir pek tat vermiyordu.Hele tavla partileri şakasız tatsız tuzsuz geçiyordu.Hiç unutamam bir gün hiç tavla bilmeyen bir gence yenilmiş tavlayı koltuğunun arasına koyup eve giderken şu kelimeler dökülmüştü sinirli sinirli ben şimdi evde yengeni yenmeye gidiyorum yoksa sabaha kadar uyuyamam demesiyle evin yolunu tutarken biz çok gülmüştük...Vefatından sonra Sevda teyzeden öğrendik ki Nazım amca bilerek yenilmiş o genç mutlu olsun kendine güveni gelsin diye.

Aslında bize ders vermekti amacı ..Hırslarınıza yenilmeyin her şeyde başarılı olacağım demeyin ki? başara bilesiniz her şeyi öğrenerek.

Ardan 3 ay geçmiş şubatın ilk haftasına merhaba diyen pazartesi günü sabah erken dükkanımı açtığımda temizlik fazlı bitip kahvaltıya sıra geldiğinde sarı saçlı mavi gözlü 7-8 yaşlarında bir kız çocuğunun önümde durup bunu size babaannem gönderdi dediğinde başımı kaldırıp balkona baktığımda Sevda Teyze ve yanında esmer yakışıklı bir genci gördüğümde içime mutluluk dolmuştu sanki...Evet bu Sevda Teyzenin oğlu Sedat idi ve bu küçük sevimli kızda Sedat'ın kızıydı..Yanaklarından öpüp elinde ki tabağı aldığımda 4 tane '' pişi '' vardı aynı rahmetli annemin yaptığı gibi yapmıştı.Zaten şimdilerde evlerde eskisi gibi Cumaları pişi yapıp dağıtanlar da yok. Kahvaltımı yaptıktan sonra iş güç derken kapıdan Sedat'ın hayırlı işler demesiyle geldiğini öğrendim... Sedat biraz tedirgin biraz da üzgündü. ama yapacak bir şeyde yoktu geçmişi geri getiremeye kimsenin gücü yetmezdi yetmiyordu da.

Kısa bir hoş sohbetten sonra Sedat başını öne eğmiş ağzından kelimeler çıkmıyordu..İlk söze ben başladım ..Sedatım bu kadar üzülmene gerek yok bizlerin hem büyüğü hemde dert ortağıydı biz onu çok sevdik..Allah mekanı cennet yapsın bu mahalle değerli bir büyüğünü kaybetti dediğimde Sedat'ın gözleri dolmuş çenesi titriyordu kendisini zar zor toparlayarak.

_Abi annem her şeyi anlattı yaptığınız her şey için çok çok teşekkür ederim hakkınızı helal edin demesiyle kısa bir suskunluk araya girdi belli ki! söyleyeceği çok şey vardı ama konuşamıyordu ..

-Üzülme Sedatım her ne yaşanmışsa yaşanmış geride kaldı keşke sizlerde olabilseydiniz Cenazesinde dediğimde.

_Abi benim çok geç haberim oldu yoksa neden gelmeyeyim evet çok hatalarımız oldu. Belkide ben kendi çocuğumdan görmüş olsaydım bende aynısını yapardım ama cahillik işte ..Bir şeyleri göremiyor insan nedenlerini çözemiyor o yaşlarda her şey bize doğru geliyordu ama öyle değilmiş Babam haklıymış. Olmaması gerekenleri yapmamamız gerekirmiş dedim ya cahillik.

-Kız kardeşin Sevinç gelmeyecek mi dediğimde?.

_Abi onunla da konuştum yola çıkmış uçakla akşama gelecek oturup bir karara varacağız annemi yanımda götüreceğim ama annem gelmek istemiyor..bakalım nasıl olacak.

-Hayırlısı dediğimde 2 saate aşkın süre içinde ilk defa yüzü güldü.Çaylarımızı içerken huzurluydum ve bu huzurumun asıl sebebi Sevda teyzenin artık bundan sonra evlatları yanında olacak ve hasret kaldığı torunlarına kavuşmuştu.

_İnsanlar yaptıkları hataları çok geç anlıyor ama iş işten geçiyor geriye acılar ve bir enkaz kalıyor..ama ben çocuklarıma babam gibi baba olmayacağım bu belki sana sitem gelebilir ama inan değil. Biz konuşmayan,tartışmayan bir aile idik konuşturulmadık. Bize eğriyi doğruyu göstermedi babam kesin ve sert kararlarla bizi kendisine yaklaştırmadı asi iki çocuk olup çıktık biz ayrı acı çektik annemle babam ayrı acı çekti. Neyi paylaşamadık millet ne der diye hayatlarımızı zehir ettik.Şimdi o millet nerede ? yine biz bizeyiz ve yine kenetleneceğiz büyük bir aile olacağız iki kişi olarak gittik sekiş kişi olarak geri geldik biz bundan sonra kocaman bir aile olacağız demesiyle karşımda gerçekten Nazım amcanın duruşunu gördüm demek ki babadan çocuklara geçiyormuş asalet.

Sedatı görmüştüm akıllı kültürlü ne konuştuğunu bilen ve hatalarından ders almış bir genç baba vardı karşımda peki Yaa Sevinç nasıl biriydi bu merak içime oturmuştu.
Akşamı sabırsızlıkla bekliyordum saatler geçmiyordu zar zor akşam namazını yaptıktan sonra dükkana geldiğimde kapının önünde sarışın mavi gözlü bir bayan duruyordu dükkanı açıp içeriye girdiğimde arkamdan girerek sarılışı beni şaşırtmıştı

_Mesut amca ben Nazım beyin kızıyım dediğinde gözlerime inanamadım bu kadar kültürlü ve diksiyonu düzgün birini hiç beklemiyordum kısa bir şaşkınlıktan sonra elimi öpüp şöyle dedi. Duydum ki kızınız yokmuş bir kızınız olmasını ister misiniz dediğinde sanki bütün dünyalar benim olmuştu.Ne diyeceğimi bilemedim sanki kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu.ellerimi hiç bırakmıyordu...Kapının önüne çıkıp kürsülere oturduğumuzda özlemini duyduğum kız çocuğum gibi gözlerine baktığımda mutluydu oda benim gibi.

_Mesut amca hiç itiraz istemiyorum bu akşam hep beraber yemek yiyeceğiz dedi demesine de ben nasıl kabul edebilirdim ki..Bu gece Sevda Teyzenin çok uzun zamandan beri beklediği evlat sevgisini doya doya yaşamalı ve torunlarıyla baş başa kalmalıydı .Birde Dört bir birinden güzel torun..işte bu muhteşem duygu ve Mirasın en büyüğü hediyelerin en güzeliydi..

-İnşallah yarın akşam kızım sen şimdi çık Annenin yanına hasret gider sonra bunları konuşuruz dememe rağmen yanımdan ayrılmıyordu...Zar zor gönderdikten sonra o kadar mutluydum ki tarifini yap deseniz şu an yapamam bu duygu bam başka bir duygu... Nazım amca çocuklarını torunlarını görmek ona nasip olmadı ama bana oldu onun yerine dede olmakta güzel bir şey.

Parçalanmış bir aile tekrar bir araya gelip eski yaralarını saracaklar geçmişi yad edecekler..Ve hayatlarına kaldıkları yerden ' geçmişin izlerini silerek' devam edecekler.

Evet dostlar yaşamın armağanı olan mutluluğu neden elimizin tersiyle iteriz.
Mutlu olmak varken . Neden acılara yarenlik ederiz anlamış değilim..

Yağan yağmurla geçmişin izleri silindi mi acaba...

12 Haziran 2015 6-7 dakika 29 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar