Gölgeler Kuyusu



Köyün en dış yamacında, çorak toprakların ortasında duran bir kuyu vardı. Ne suyu vardı ne de içinden ses gelirdi. Yine de kimse yanına yaklaşmazdı. Çünkü derlerdi ki, bu kuyu insanın en karanlık yanını yansıtırmış.


Yusuf, on yedi yaşında, gözlerinde dünyayı arayan bir gençti. Babası erken yaşta ölmüş, annesiyle birlikte zor koşullarda büyümüştü. Köyde çalışkanlığıyla bilinir ama yalnızlığıyla konuşulurdu. Ne çocuklarla oynamayı severdi ne de kalabalık sofralarda oturmayı. Sık sık tepelerde yalnız yürür, gökyüzünü seyrederdi.


Bir gün annesi hastalandı. Yusuf ne yapacağını bilemeden köydeki yaşlı kadına gitti. Kadın, kör ama kalp gözü açık biri olarak tanınırdı. Yusuf’a sadece tek bir şey söyledi:


> “Eğer cevabı arıyorsan, gölgene sor. Ama unutma, o kuyuya bir kez bakarsan, içine de bakmak zorundasın.”




Yusuf, ertesi sabah gün doğarken kuyunun yanına vardı. Çatlamış taşlar, çalılarla sarılı çevresi ve içine düşen ışığın bile kaybolduğu o karanlık… Bir an tereddüt etti ama sonra eğildi ve içine baktı.


Kuyunun dibinde ne su vardı ne de yansıma… ama birden derinlerden bir ses geldi, kendi sesi:


> “Sen annenin hastalığını değil, kendi korkunu iyileştirmeye geldin.”




Korkuyla geri çekildi. Ama o andan itibaren her gece rüyalarında kuyuyu görmeye başladı. Her seferinde biraz daha derine indi. Her inişinde geçmişte bastırdığı bir duyguyla yüzleşti:


Babasına olan öfkesi, onu bırakıp gittiği için.


Annesine duyduğu suçluluk, yük olduğunu düşündüğü için.


Kendine olan inançsızlığı, bir hiç olduğunu sandığı için.



Bir sabah, kuyunun başına tekrar geldi. Bu kez korkmadı. İçeri seslendi:


> “Hazırım. Karanlığımla barışmaya geldim.”




O an kuyu içinden bir ışık yükseldi. Kuyu, Yusuf’un kendi içinden sakladığı gerçekleri göstermişti: Korku, insanın kendine söylediği en eski yalanmış. Onu görene dek yaşanır; yüzleşince çözülürmüş.


O günden sonra Yusuf değişti. Sessizliği bilgelikle doldu, yalnızlığı derin bir anlayışa dönüştü. Annesi iyileşmedi belki, ama Yusuf artık her gün onunla sevgiyle konuşur, geçmişi affetmiş biri gibi yaşardı.

04 Ağustos 2025 2-3 dakika 2 öyküsü var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (4)
  • 29 gün önce

    Gündüz okumuştum ders alınacak bir öyküydü Ömer bey beğenerek okudum ve fakat bir noktada duraksadım -Kendine olan inançsızlığı, bir hiç olduğunu sandığı için- burada hiçlik uygun düşmemiş bence ki keşke hiç olabilsek o bambaşka bir şey farklı bir söylev yapılabilirdi

    Tebrikler

  • Korkuyorsan gölgendir o. Herkes kendi karanlığından kaçar. Ama karanlık sahibini hiç bırakmaz. Varken korkmamayı öğrenmekle kurtulur insan kendi karanlığından, karanlık yanlarından.

    Ben de aynı demlerde bu küçük notu karalamıştım başka bir mecrada. Yusuf' la annesinin öyküsü karanlığın örgüsü gibi dursa da sonu ışık. Çokça tebrik ediyorum. Çok güzeldi Ömer kardeşim. 🌾🌺