Hadi Gidelim

Deniz kıyısında, dalgaların sarhoş edici müziğiyle yürüyorlardı. Öyle bir orkestraydı ki; bağlaması, kemanı, gitarı, viyolası ve daha onlarcası ilahi bir güç tarafından beyinlerine değil, yüreklerine vuruyordu. Yan yana yürüseler de aralarındaki uzaklık çok fazlaydı. Böyle istiyorlardı demek... Adam birden durdu ve kadına döndü:

-Hadi çıkart ayakkabılarını...

Gülümsüyordu dudakları adamın, gözleri ışıl ışıldı.

Kadın nedenini bile sormadı. Öylesine tatlı ve bir o kadar yüreğine işleyen kararlılıkla söylemişti ki bu sözcükleri adam... Hiç itiraz etmeden, itaatkâr bir minik kuş gibi ayakkabılarını sallayarak çıkartıp çıplak ayaklarıyla kaldığında, gözleriyle meraklı bir bakış fırlatmıştı adama. Tatlı bir tebessümle devam etti sözlerine adam:

-Dalgaların ayaklarını yaladığı yerde bana dön ve güneşin tüm hükmünü kaldır bedeninle. Güneşim ol şu an. Yüzüme vuran yakamozlarda, senden gelen pırıl pırıl oklar olsun ve saplansın hepsi yüreğime.

Kadın biraz utangaç, bir o kadar mutluluk sarhoşu olmuş, sevilmenin yıllanmış şarabını yudumluyor gibiydi. Yanaklarına allık sürülmüşçesine kızardığını hissediyordu. 'Bu müziğin es hali yıllarca sürsün.' dedi sadece kendi duyabileceği kadar. Dünyayı sonsuza kadar durdurmayı geçirdi içinden. Bu an hiç bitmesin istiyordu.

Adam büyülenmişti. Sadece yüzüne bakıyordu kadının. Öyle ışıl ışıldı ki, güneşin arkadan vurmasıyla. Kadının ayaklarına vuran dalgaların gelişini sadece hissediyor, göremiyordu. Gözleri kadının muhteşem bakışlarındaydı.

Bakmak böyle bir şeydi demek.

Gördüğü köpüklü dalgalar, yüreğine çarpan taze bir başlangıcın kaynayan sularıydı. Fotoğraf makinesini aldı ve o an kadını ölümsüz yapmak istedi. Deklanşöre ardı ardına basıyor, her basışında kadından akan, özlemini duyduğu sevgiyi içiyordu. Yaklaştı kadına doğru:

-Seni seviyorum...

Kadın mutluluk sarhoşu olmasına, sevilmenin bütün hazzını iliklerinde hissetmesine rağmen, kendi duygularını düşünüyordu. Mutlu olabilir miydi? Hayatın tüm çilelerini unutabilir miydi?

Adamın verdiği mutlulukla gülümserken, bir yandan da, geçmişteki sevgisiz günlerinin ıstırabı, Mona Lisa tablosu gibi kadının yüzüne yansıyordu. Hiç böylesi sevilmemişti. Bir yandan ruhunu adama teslim etmek istiyor, bir yandan da 'Acaba hata yapar mıyım?' diye tereddütler geçiriyordu. Adamın bakışlarındaki sıcaklık, mutluluğun aleviydi aslında. Kadın bunu kabul etse de korkularıyla mücadele etmekten geri kalamıyordu. Adama döndü:

-Ne olur korkularımı yenmeme yardım et. Ruhum değişmek istiyor aslında.

Adam gülümsedi bu sözlere...

-Gözlerime bak. Oku sevgimi. Bu sevgi korkularını katleder ve seni dünyanın en mutlu kadını yapar. Bakışını bakışımdan asla çekme. Hadi o büyülü sözcüğü söyle, bütünleştir ruhlarımızı ve tüm güzellikleri sevgimize bırak.

-Olmuyor, o sevgiyi hissedemiyorum. Çok iyisin; ama yüreğime söz geçiremiyorum. Ben de isterim o sevgi olsun.

-Benim sevgimi hissetmiyor musun?

-Elbette hissediyorum. Senin sevgin beni mutlu ediyor; ama bende bir şey yok.

Adam ve kadın kumsalda yürümeye devam ettiler. Birbirlerine hiç bakmıyorlardı. Erkek o kadar seviyordu ve bir o kadar da için için yanıyordu ki, kum tanelerinin sıcağı hiç kalırdı yanında. Aslında kadının hissettikleri vardı. En çok da adamın sevmesini çok seviyordu. 'Onun sevgisi bana nasıl yeter? Bunu bir anlayabilsem!' diyordu içinden.

Adam durdu aniden; kadını omuzlarından tuttu sevgi dolu bakışlarla. Gülümsedi...

-Sence sevmek ne?

-Bence sevmek bir araya gelmek ve evlenmek. Çocuklar büyütmek.

-Yok, kır çiçeğim yok. O sevmek değil asla...

-Sen söyle... Nedir sevmek? Nasıl anlarım? Göremiyorum ki...

-Elektriği görüyor musun?

-Hayır, tabii ki... Ama sonuçlarını görüyorum.

-Örnekler çoğalır canım. Elektriği göremeyiz; ama varlığını biliriz. Çünkü çarpar bizleri. Melekleri göremeyiz; ama biliriz... Daha niceleri...

-Sevgiyi nasıl hissedeceğim?

-Ruhunla, yüreğinle... Benden sana akan bir çağlayan var ve sen o çağlayana set çekmek istiyorsun. Sence durabilir misin önünde?

Buna cevap vermek; teslim olmaktı adama sanki.

Aniden durdu kadın. Adam umutlanmıştı. 'İşte sevgi geliyor bana' dedi için için... Kadına bakıyordu sadece. Çok heyecanlanmış, kalbi müthiş çarpıyordu. Nihayet duyuldu sesi kadının...

-Hadi gidelim... Gitmem lazım artık.

13 Aralık 2018 4-5 dakika 27 öyküsü var.
Yorumlar