İç Çatışmaların Gölgesinde

Şehrin sokakları, sonbahar yapraklarıyla kaplıydı; rüzgar, onları birer fısıltı gibi savuruyordu. Ben ise, içimdeki fırtınayı bastırmaya çalışarak, her adımda daha da ağırlaşan bir yük taşıyordum. İmtihan git gide daha yakıcı ve katlanması çok zor hale geliyordu. Hayatım, görünmez iplerle bağlıydı sanki; her çekiş, ruhumda yeni bir yara açıyordu.Haftada bir gün, o kıymetli sohbetlere gidebiliyordum. Orada, kelimeler iyileştirici bir merhem gibi akıyordu; ruhum dinleniyor, zihnimdeki düğümler birer birer çözülüyordu. Ama kaderin cilvesi mi desem, yoksa bir tür sınav mı, o sohbetler tam da şehrin en önemli sanat etkinliklerinin olduğu cumartesi günü ve saatine alınmıştı. Cumartesi akşamları, şehrin kalbi atardı: galerilerde açılışlar, tiyatrolarda oyunlar, konser salonlarında melodiler... Sanat, benim için bir kaçış, bir nefes alma alanıydı. Ama şimdi, iki dünya arasında sıkışmıştım.Her cumartesi akşamı, evden çıkarken ayaklarım duraksardı. Aklım bir yana çekerdi: "Sanata git, renklerin arasında kaybol, yaratıcılığın ateşinde ısın." Ruhum ise öte yana: "Sohbete git, orada gerçek huzuru bul, kelimelerin derinliğinde kendini yeniden keşfet." Bu çelişiklik, bir iç savaş gibiydi; her tercih, bir zafer değil, bir yenilgi getirirdi. Hangisine gitsem, diğeri azap verircesine ruhumu yokluyordu. Gitmediğim yerin hayali, gittiğim yerde peşimi bırakmazdı. Sohbette otururken, uzaklardan gelen bir piyano sesi gibi, sanat etkinliğinin özlemi içimi kemirirdi. Sanat galerisinde dolaşırken ise, sohbetin sıcaklığı, eksik bir parça gibi yüreğimi sızlatırdı.Böyle iç savaşlarım oldu. Günler geçtikçe, bu çatışma beni yoruyordu. Belki de hayat, tam da bu ikilemlerle şekilleniyordu: Seçmek, vazgeçmek, ve her vazgeçişte biraz daha büyümek. Ama o akşam, yine kapı eşiğinde durdum. Rüzgar, yaprakları savururken, kararımı verdim. Bu sefer, ruhumun sesini dinleyecektim. Ya da belki, bir sonraki sefer...

15 Kasım 2025 1-2 dakika 32 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar