İşte Hayat (Leman) İkinci Bölüm
Mesai bitimi iş yerimden ayrıldıktan yaklaşık yarım saat sonra koro çalışmalarını yaptığımız binanın kapısındaydım.
Kurs başlamadan Leman' la bir iki kelime edebilmek, onunla bir şeyler paylaşmak amacıyla merdivenleri koşar adımlarla çıktım.
Dinlenme salonuna girer girmez gözlerim onu aradı.
Ancak her zaman vaktinden önce kurs binasına gelen Leman ne yazık ki, henüz gelmemişti.
Gözüm kapıda dakikalarca bekledim.
Ancak çalışma başlıyor haberi gelmesine rağmen o yoktu.
Çalışma başladığında halen geldi, gelecek diye onu bekliyordum.
Ona ulaşabileceğim bir telefon numarası da almamıştım. Tanıyan bayan arkadaşlara da, nerede olduğunu soramadım.
Arkadaşların haydi çalışma bitti daha ne bekliyorsun? Uyarısı ile kendime geldiğimde, içimi bir hüzün kaplamıştı.
Koşar adımlarla çıktığım merdivenleri bu defa ağır adımlarla inerek kurs binasını terk ettim.
Canım hiç eve gitmek istemiyordu. Güzel başlayan bekarlıkta ki ilk günüm böyle bitmemeliydi.
Ağır adımlarla sahile doğru yürüdüm.+
Deniz kenarında bir banka oturdum. Yanıma sigara almamıştım.
Şimdi bir sigaraya çok ihtiyacım var diye düşündüm. Sonra kendime verdiğim sözü hatırlayarak, hayır dedim, her canım sıkıldığında yakacak değilim ya bu pis şeyi...
Gecenin sessizliğinde, dalgaların kıyıya vuruşu bir anda ninni gibi gelmeye başlamıştı. Hemen oracıkta uyuyabilirdim.
Kim bilir? Dedim kendi kendime belki de yine eskiden olduğu gibi uykuya sığınmak istiyorum.
Kendimi bulutların üzerinde hissettiğim sabahın hemen akşamında gecenin gri bulutları yalnızlığımın üzerine çöküvermişti.
Ah Leman! Ah! Diye söylendim kendi kendime, tam ta çalışmaya gelmeyecek günü buldun, oysa sana o kadar ihtiyacım vardı ki bugün...
Birden şu dizeler dökülüverdi yüreğimden;
Saklanmaz aşk ateşi, gizlesen de duyulur.
Mey de çare arama, silinmez hatıralar.
Sermest olsan ne olur? O gecen şifa bulur.
Uyanınca sabaha, yine gözlerin dalar.
Elbette bu dizelerin gelişinin bir sebebi vardı.
Kendimi o kadar yalnız hissetmiştim ki, acaba gidip bir yerlerde bir iki kadeh bir şey mi içsem? Diye düşünmüştüm.
Sonra adeta bu düşüncemden uzaklaşmak istercesine, şu dizelerle devam ettim;
Kadehinde zehir in, şifa diye sunulur.
Birkaç güzel şarkıyla, beden kendini salar.
Yeniden doğar güneş, o an düşler kurulur.
Uyanınca sabaha, yine gözlerin dalar.
Hayır dedim sonra, hayır ne gecenin matemini tutacağım, ne de yarın sabah gözlerim dalacak, yine bu sabahki gibi neşe içinde kalkacağım.
Ardından iki dörtlük daha taştı yüreğimden, bu defa ki dörtlükler ise Leman içindi;
Böyle güzel gözlere, dağ taş olsa vurulur.
Meze olur kemancı, sabaha kadar çalar.
Gelmese de sevdiğin, yürek ona kurulur.
Uyanınca sabaha, gözlerin onu arar.
Çare değil kadehler, umman olsa yorulur.
Eğer bir gün giderse, silinmez hatıralar.
Yaman olur bu ateş, sönmez ama durulur.
Uyanınca sabaha, gözlerin onu arar.
Leman'ı düşünmek, onun için yüreğimden dökülen bu dizeler beni oldukça rahatlatmıştı.
Kalk beyim kalk 'Yolcu yolunda gerek' Diyerek yine kendi kendime konuştum.
Neyine gerek senin içkiymiş, sigara imiş, gecenin matemi imiş.
Bir daha dünyaya gelmeyeceksin ya, hayatın tadını çıkar...
Canım otobüse binmek istememişti. Biraz uzun da olsa eve kadar yürüyerek gitmeye karar verdim.
Birden bir şey yemediğimi hatırladım, bir simitçi fırınından aldığım simidi yiyerek yaklaşık bir saatlik bir yürüyüşten sonra eve vardım.
Kapının önüne geldiğimde;
'Ne yalnızlığı' Dedim kendi kendime, zaten sen son on senedir ayrıldığın eşinle paylaştığın evde yalnız değil miydin?
Elimde kalan simidin son parçasını evin önünde bana masum gözlerle bakan tekir kediye vererek binaya girdim.
Eve girdikten sonra üzerimi değiştirip, salondaki televizyonun karşısındaki koltuğa oturarak bir süre elimdeki kumanda ile kanalları dolaşmaya başlamıştım.
Bir ara elimdeki kumandanın yere düşme sesiyle gözümü açtım.
"Kalkıp yatağıma gideyim" Diye düşünürken uyku tatlı gelmiş olacak ki, dalıp gitmişim.
Meğer bu dalıp gidiş biraz sonra beni bir rüya ile buluşturacakmış:
Güneş batmak üzereydi. Denizin kenarındaydı.
Yükselen dalgalar önce ayak bileklerimi ıslatıyordu.
Sonra daha da yükselmeye başladılar ve pantolonum dizlerime kadar ıslandı.
Gözlerimi önce karşı sahillere doğru dikmiştim. Sonra iyice ufka doğru bakmaya başladım. Gökyüzündeki bulutlar tembelce ilerliyordu.
Suyun iyice yükselmeye başladığını, vücuduma değen soğukluğu ile hissederek irkildim.
Hava iyice kararmıştı. Güneşin batışının mükemmel görüntüsünün ardından gökyüzünü yavaş yavaş bir sis kaplamaya başlıyordu.
Vücudum suyun soğukluğuna alıştığını hissettim. Kıyıya doğru dönmek istedim. Oysa ayaklarım beni daha ileriye doğru götürüyordu.
"Hayır canım" Dedim kendi kendime, böylede rüya olmaz ki, "Ben ölmek istemiyorum" Oysa rüya beni ölüme doğru götürüyor.
Bir süre olduğum yerde çakılı kaldım. Deniz durgunlaşmaya başlamış, dalgalar git gide küçülmüştü.
Bir ara insan buraya mutluyken gelmeli, doğanın şu güzelliği herhalde mutluluğu daha da arttırır diye düşündüm. Sonra kendi tezimi çürüterek, "Ama ben de mutluyum, ne diye saçma sapan şeyler yaptırıyor ki bu rüya bana..." Dedim.
"Bu rüyayı kontrol altına almalıyım, kumanda bende olmalı" Diye mırıldanıyordum kendi kendime, ama yine rüya baskın çıkıyor. Denizin derinliklerine doğru ilerlemeye devam ediyorum.
Su omuz hizamda, dalgalar hafiflememiş olsa boyumu aşacak neredeyse.
-Dur be deli rüya! Ben Leman'ı görmek istiyorum. Böyle denizi derinliklerine götüremezsin beni.
Bir daha onu görememek düşüncesi adeta çıldırtmıştı beni.
Bir defa bile tutamadığım elini hiç tutamadan ölüp gidecek miydim?
O tatlı sohbetlerini bir daha duymayacak mıydım? Kaçamak baktığım gözlerine doya doya bakamayacak mıydım?
Bir ara arkama doğru baktım, kıyıdan iyice uzaklaşmıştım...
-Ama o da ne? Kıyıda karanlığın içinde bir Silüet sanki beni izliyordu. Daha iyi seçmeye çalıştım.
-Evet evet hem de elini bana doğru uzatmış bekliyor, Leman bu dedim kendi kendime,
-'Kurtar beni Leman ' Diye bağırmak istedim. Ancak sesimin çıkmadığını fark ettim.
-Hayret dedim, az önce rüyaya, bağırıp çağırıyordum, şimdi ise Leman' a seslenemiyorum, yine bu rüya bir halt karıştırıyor galiba...
Sonra geriye dönerek bana uzanan belli belirsiz ele doğru elimi uzatmaya çalıştım, ama aramızda o kadar mesafe vardı ki, mümkün değil ulaşamazdım.
Birden karanlıklar içindeki silüetin bana doğru yürümeye başladığını gördüm. "Gelme" Diye bağırmak istedim. Yine sesim çıkmıyordu.
Biraz daha yaklaşınca kesinlikle Leman olduğundan emin oldum.
-"Neden bu gün koroya gelmedin Leman , bak gelmiş olsaydın, belki de bu rüyayı görmeyecektim." Diye seslendim.
Bağırmayı, ona sesimi duyurmayı başarmıştım, nihayet sesim çıkmıştı.
Leman cevap vermeden, bana doğru ilerlemeye devam ediyordu. Ben de ona doğru ilerlemeye başladım, defalarca geriye dönmeye uğraşmış ama bir türlü dönememiştim, şimdi ise rahatlıkla geriye doğru ilerliyordum.
Kısa bir süre sonra elim Leman'ın eline uzandı ve birlikte kıyıya çıktık.
Gözümü açtığımı da gülümsüyordum. "Rüya da olsa elin elime değdi..."
'Yoksa gerçekten bir rüya mısın sen?' Diye mırıldandım.
-Of Leman! Of! Rüyada olsa o kadar yakındın ki bana...
Sonra, sonra şair bu ya, boş durur mu hiç, hemen şu dizeler dökülüverdi yürekten;
O gün seni aradım, dert yoldaşı ol diye.
Hayalinle dans ettim, değerdin her övgüye.
Işıkları söndürdüm, havayı karartmaya.
Cesaret edemedim, derdimi anlatmaya.
Birden bir güneş doğdu, belki de son umuttu.
Yakınlaştı hayalin, elin elimi tuttu.
Ağlıyordu gözlerim, bitecekti özlemin.
Kalbime güneş oldun, aşkıma ettim yemin.
Dalgalar aldı beni, uydu garip rüyaya.
Birden bire sen geldin, hayalimde ki dünya.
Ölümü kucaklarken, bana mutluluk verdin.
Kavuşmak hasretiyle, elime deydi elin.
Açınca gözlerimi, eyvah rüyaymış dedim.
Kapattım gözlerimi, tekrarını bekledim.
Lakin başaramadım, uçup gittin elimden.
Ayrılık kelimesi, yine aktı dilimden.
Nereden çıktın karşıma, yaktın kül ettin Leman
Nur'unla aydınlattın, ama dedirttin aman!
Bazen dilimde adın, bazen de rüyalarda.
Mutluluk bahçem oldu, hani gülüşün var ya.
Rüyalar gerçek olsa, hasretinle olmazdım.
Vuslata eremeyip, boynu bükük kalmazdım.
Hani birde derler ya, tersi çıkar rüyanın
İyi ki gerçek değil, iyi ki kaldı yarım.
Şarkılardaki gibi, bir şarkı olsaydın sen.
Uyanmasam rüyadan, ömür boyu gitmesen.
Ömrüm senin olsaydı, olsaydı ruhum senin.
İzi kalsaydı sevdam, yanağında busemin.
Bundan sonra uyumak kolay değildi elbette, gecenin geç saatlerinde çay demledim. Kaç bardak içtiğimi hatırlamıyorum, ama sigarasız...
Devam edecek