Kavaklar
Köşenin başında durdu dirsekleri yamalı cepleri dökülmüş çimen yeşili ceketinden bir cigara çıkardı,ve yol girişindeki devasa kavak ağacına yaslandı...Her solukta her nefeste bir ah çekti derin derin inlemeleri zayıf ve kikirik bedeninden belliydi sanki kavak ağacıyla bütünleşmiş gibi titriyordu bir eliyle de soğuktan buruşmuş yüzünü okşuyordu kalın damarlı ve nasırlı elleri ve uzun süredir kesilmemiş sakalı üstü hasır şapkasının altında bir mühür gibiydi...
Çamurlu ve ayaklarına yapışmış botu yürümesine engel alnından akan terler sanki dürüstlük abidesi gövdesinden damlıyordu...
Bu kavaklar bu camdan şaraplar nice yol gözleyen sevdalara muhkem ölüm bazen de sarı saçlı kavak ölçeğinde gelir hanelere o haneler ki tüm derdi karın doyurmak olan marabaların gerçeğidir...
Eli öpülesi Anaların kavaktandır çeyiz sandığı seyirlik oyunlarda canlanan develerin ayağı da kavaktır beşiklerin iskeleti de,salacagın kolları da bu mahşer gününde...
Oldum diye aman dilemek ve konuşmak için ezilip bükülmek eskidendi,baş dikmek yürek isterdi itiraz etmek laf üstüne dil egelemek şimdiki gibi çektirmek yoktu zalimlik...
Ahh kavaklar dedi adam acı yüklü trenler gibi el ele tutuşmuş çocuklar gibi özü bitmiş içi kof hedefsiz,zamansız...
Geçmeyin önümden kavaklar...




Çok güzeldi, şiir gibiydi. Sanki bir su sesi eşliğinde kavaklar arasında kısa bir yolculuk yaptırdı okuyucuya yazınız değerli Ali Ekber bey. Kaleminizi tebrik ediyorum. Selamlar saygılar sağlıkla hep 🌾✍🏻😊