Kelebek Etkisi
Talo Seratonya ülkesinde güzide bir okulun güzide öğrencilerinden biriydi. On iki yaşında uygulanan zor bir sınavda binlerce yaştaşını geçmiş ve mezkur okula girmeye hak kazanmıştı. Her başarılı okul gibi bu okulda da disiplin son derece önem verilen bir konuydu. Aslında okuldaki öğrenci kadrosu sıkı bir disiplini çok da gerektirmiyordu ama zaten disiplinli bir hayat yaşayan Talo'nun disiplinden şikayetçi olması söz konusu olamazdı.
Bir gün Hayvanoloji dersinden sınav oldular. Bir hafta sonra sonuçlar açıklandığında Talo 100 üzerinden 90 aldığını öğrenince soluğu hocanın yanında aldı. Nazik bir şekilde
'Hocam ben bütün soruları doğru yaptığımı düşünüyorum ama...'
Hoca gayet sinirli bir şekilde
'Ne yani, ben yanlış mı okuyorum sana göre.'
'Estağfurullah hocam. Belki...'
Talo henüz cümlesini tamamlayamadan hocası Talo'nun kağıdını eline almıştı bile.
'Hah bak, kelebek sorusunu yanlış cevaplamışsın.'
'Ben doğru yaptığımı sanıyorum ama...'
Hoca çok sinirlendi
'Gel bakalım terbiyesiz gel. Beraber bakalım ama sınavın tamamına bakacağız. Belki diğer sorularda da hata yapmışımdır.'
Talo kelebek sorusunu ufak bir hata dışında gerçekten de doğru cevaplamıştı. O soruya 7 puan veren hoca diğer sorularda incik boncuk hatalar bulup puanı toplamda 80 e indirmeyi başardı.
Hocanın yanından çıkan Talo olaya bir anlam veremedi. Hocaya her hangi bir saygısızlığı olmamıştı. Disiplin, hayır bu disiplinin bir parçası olamazdı. Bir köşeye çekildi, sinirinden ağladı.
Bir gün edebiyat hocası öğrencileri münazara için iki gruba ayırdı. Talo'nun bulunduğu gruba
'Siz güçlünün zayıfı ezmesinin bir kural olduğunu savunacaksınız.' dedikten sonra diğer gruba
'Siz böyle bir kuralın olmadığını savunacaksınız.'
Talo bir anlam veremedi
'Ama hocam.' diye homurdandı
Edebiyat hocası sinirli biri değildi. Talo'yu duyunca sinirlenmedi ama ne diyeceğini de merak etti
'Talo, bir şey mi diyecektin?'
'Yok hocam, özür dilerim.'
'Söyle oğlum, rahat ol.'
'Hocam iyi de ben öyle düşünmüyorum ki. Niye inanmadığım şeyi savunayım. Tamam güçlü dövüşte zayıfı yener ama örneğin bir kelebek bile bu dünyada gayet güzel yaşar. Neden bu konuda neler düşündüğümü söyleyerek yarışmaya katılamıyorum ki?'
Edebiyat öğretmeni kahkahalarını tutamadı
'Olur mu oğlum öyle şey. Neyse bunları boşver de gelecek haftaya iyi hazırlan. Ha bu arada karşı takıma çok iyi bir koz verdin haberin olsun.'
Gerçekten de öyle olmuştu. Bir sonraki hafta münazara sırasında en büyük düşmanı kelebek olmuştu.
Okul hayatı boyunca hiçbir sınav sonucuna itiraz etmeyen Talo okulu ve sonrasında üniversiteyi bitirdi. Üniversiteden sonra yıllarca çalıştı ve ülkenin en güzide eyaletlerinden Yukarıseranın valisi olmayı başardı.
İlk iki yıl herkesi memnun eden bir yönetim sergiledi. Yalnız iki yıl sonra üniversite harçlarını bir anda iki katına çıkarması her şeyi değiştirdi. Hele hele vali yardımcısının eyaletteki fakirlerin genelde azınlıkta bulunan Horhorlar olduğunu ve onların okuyamamasının kimseye bir zararı olmayacağını ifade etmesi bir anda ortalığı karıştırdı. Saygın bir Horhor gazeteci haklarını savunan bir yazı yazınca Talo derhal o gazeteci ile görüşmek istedi.
Gazeteci Talo'nun odasına girince çok sert bir yüz ifadesi ile karşılaştı.
'Neden bizi hedef alan yazı yazıyorsunuz?' diye sordu Talo.
'Ben sadece bu uygulamayı eleştirdim. Horhorlar bu parayı ödeyemezler.'
'Tamam.' dedi Talo ve devam etti
'Harçları azaltacağım.'
Gazeteci dışarı çıktıktan sonra yardımcısını çağırdı Talo.
'Şu adamı bir araştırın bakalım. Bir vergi borcu var mıdır, trafik kurallarına uyar mı, küçükken bir köpeğe taş atmış mı, eşini yeterince sever mi?'
Kısa bir araştırmadan sonra eşini çok seven bu adamın eşi kadar sevdiği başka birinin de olduğu ortaya çıktı. Bir de fakir olan kardeşine hiç destek olmadığı, bir de kendisi Horhor olmasına rağmen bazı yazılarında Horhorları aşağıladığı, bir de...
Bir akşam ünlü bir televizyon kanalının ünlü bir programına konuk oldu Talo. Bu programa hayır diyemezdi, çünkü programın sunucusu onunla aynı okuldan Talo'dan iki yıl sonra mezun olmuş ülkenin en meşhur kadın sunucusu Şila'ydı. Karşılıklı iltifatlardan sonra Şila beklenen sorusunu sordu:
'Sayın valim. Gerçi harçları tekrar indirdiniz ama o uygulama ve özellikle yardımcınızın sözleri çok tartışıldı. Bu konuda ne demek istersiniz?'
'Bir kere yardımcım o sözleri o şekilde söylememiş. Zaten bir röportajda söylenmiş sözler değil. Bir arkadaş sohbetinde söylenmiş sözler. Dostlarından bazılarının bazı dostları gazeteci olduğundan gazetelere yansımış.'
'Yani yardımcınız öyle bir şey söylememiş mi?'
'O şekil söylememiş. Bilirsiniz bir cümlede virgülün yeri değişse bile anlam değişebilir.'
'Peki yardımcınız tam olarak ne demiş?'
'Harcın fazla olduğu konusu açılınca o da hayatta maalesef herkesin eşit olmadığını, bu yüzden aslında pek de yüksek olmayan harçların bazı insanlara yüksek geldiğini söyleyince dostları Horhorları kastettiğini zannetmişler ve bir de ekleme yapmışlar. 'Onlar okumasa da olur.' nevinden. Artık nasıl dostlarsa.
Şila bu sorudan sonra bir reklam arası verdi. Reklam arasında Talo'nun gözlerine baktı. İyi tanıyordu Talo'yu. Okul yıllarında aralarında ufak bir elektriklenme olmuştu. Birkaç kez kafede sohbet etmişlerdi.
'Sen böyle değildin Talo.'
'Nasıl değildim Şila.'
'İnanmadığın şeyi bu kadar rahat savunmazdın.'
'Öyle olduğunu nereden çıkarıyorsun.'
Şila gerçekten üzülmüştü
'Sen böyle değildin Talo. Senden basit bir hakkını isteyen bir gazeteciyi yakmazdın. İnsanları aşağılayan birini sırf ülke başkan yardımcısını akrabası diye o koltukta tutmazdın. Nasıl bu hale geldin?'
Gülümsedi Talo, acı acı gülümsedi.
'Kelebek etkisi Şila, kelebek etkisi.'