Korku Treni

Trenin raylarda çıkardığı sesler ona ninni gibi gelmiş; göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü. Zorla göz kapaklarını açık tutmak için kendinle mücadele ediyordu. Oturduğu yer, cam kenarıydı. Camdan dışarıya bakmaya başladı. Bakışları beynine gördüklerini yollamıyor gibiydi.





Her şey flu, her yer griydi. Kafasını cama yasladı. Kulaklarında raylardan çıkan ses vardı. Aklına yıllar öncesi öldürdüğü iş ortağı gelmişti. Yaptığım plan mükemmeldi diye hafifçe gülümsedi. Uygulamaya koyduğu plan sonucunda, ortağı kim vurduya gitmiş ve faili meçhul olarak tozlu dosyaların arasında yerini almıştı.





Göz kapakları sonunda bu mücadeleden galip çıkmış, uykuya yenik düşmüştü.
Uykusunda karanlık bir kuyuya düştüğünü ve sislerin içinden, kendisine bir elin uzandığını gördü. Ama elin sahibi karanlıkta kalmıştı. Karanlığı delercesine, meçhul kişiye bakmaya başladı. El kendine gittikçe yaklaşıyordu. Elini ona doğru uzattı. Fakat birden, bu hareketinden pişman olmuş gibi, elini geri çekti. Korkmuştu, bu el kimin diye düşünmeye çalıştı. Yeniden karanlıkta kalan elin sahibine baktı. Karanlık bulutun içindeki şahsı, yıllar önce öldürdüğü iş ortağına benzetti. O olabilir mi diye düşünmeye çalıştı. Ama kendine elini uzatan kişinin yüzü belli olmuyordu. El hala ona doğru uzanmış vaziyette havada öylece duruyordu. Birden kendisine ısrarlı bir şekilde uzatılmış eli yakaladı.


Kendini yukarıya doğru çekti. Ama tuttuğu elin koptuğunu hissetti, şaşkınlıkla kopuk ele baktı. Korku dolu bir çığlık atarak, onu yere attı. Her tarafı kan olmuştu. Kopuk el ona, yıllar önce öldürdüğü kişinin, önce elini kestiğini hatırlatmıştı. Kafasını yukarıya doğru kaldırdı. Kopuk elin sahibi, yukarıdan ona gözlerinden yeşil ışıklar çıkararak baktığını gördü. Korkunç bir kahkaha sesi duyuldu. Bu kahkaha karşısında kanının donduğunu hissetti. Bağırmak istedi ama korkudan sanki dili tutulmuştu. Gözlerini kuyunun başındaki bedenden kurtaramıyordu. Sisleri yaran, kırmızı bir ışığın çizgi halinde kendisine doğru geldiğini gördü. Kırmızı ışık onun korkuyla atan kalbine doğru hızla ilerledi. Kendini korumak için, sol elini, kırmızı ışığın önüne tuttu. Işık ona doğru yaklaştıkça, bunun bir yılan olduğunu ürpererek gördü. Kalbine doğru hızla gelen yılanı, durdurmak için onu, can telaşıyla kafasından yakaladı. Yılan onun elinden kurtulmak için kıvranmaya başlamıştı. Kalın gövdesini onun bileğine sıkı sıkı sardı. Yılanın kafası avucunun içinde kalmıştı. Birkaç saniye sonra avucunun içindeki yanmayı hissetti. Bu sıcaklığa dayanmak için acı içinde çığlıklar atmaya başladı. Yılanın kafası hala avucunun içindeydi. Eli sanki mengene olmuştu. Yılanın kafasını sıkmaya başladı. Birden gördüğüne inanamadı. Yılan avucunun tam ortasını delmiş ve o delikten kafasını çıkarmış kendine bakıyordu. Yılan çatal dilini ileriye doğru uzattı. Panikle elini açtı, avucunun içindeki, yuvarlak deliğe baktı. Elinin tam ortası yuvarlak şekilde yanmıştı. Elinden gelen, yanık kokusu genzini yaktı. Boğulurcasına öksürmeye başladı.



Yılan kendisine atılmış, bir mızrak gibi kalbine doğru hızla ilerledi. Kuyunun başındaki kişiden, o korkunç kahkaha sesi yeniden duyuldu. Düşünmeye çalıştı, ama düşünecek zamanı kalmamıştı. Saniyelerle savaşmaya başlamıştı. Kalbine doğru yaklaşan yılanı, öbür eliyle tam kuyruk kısmından yakalayarak, hızlıca yukarıdaki kişinin üzerine fırlattı. Ama Yılan ateşler çıkararak, ayaklarının dibine düştü. Kuyunun başındaki meçhul kişi ortadan kaybolmuştu. Yılan yerde kıvranarak yanmaya başlamıştı. Ayaklarının altındaki kopmuş kanlı el, birden ortadan esrarengiz bir şekilde kaybolmuştu. Elindeki yaraya baktı. Yaranın kapandığını şaşırarak gördü. Hala korkuyla düştüğü yerden yukarıya bakıyor, dakikalar asır gibi geçmek bilmiyordu. Yine o meçhul yaratık, tepesinde belirdi ve korkunç kahkahası yeniden duyuldu. Yaratığın elinde biraz önce yanan, kırmızı ışıklar çıkaran yılan vardı. Metalik bir sesin ''Benden kurtuluşun yok'' dediğini duydu. Düştüğü karanlık kuyudan, sonunda yukarıya çıkmayı başarmıştı.
Kendine bakan, yeşil ışığa doğru hamle yaptı. Ama yeşil gözlü yaratık, karanlığın içinde kaybolmuştu. Dakikalar sonra marşandiz girdiği tünelden çıkmış, vagonlar güneş ışığı ile buluşmuştu.





Etrafına korkuyla bakındı. Ayakta durduğunu fark ederek yerine şaşkınlıkla oturdu. Kötü bir kâbus gördüm diye söylendi. Öldürdüğüm kişi devamlı rüyalarıma girerek, benden intikam alıyor diye düşünmeden yapamadı. Terden sırılsıklam olmuştu. Islak saçlarını eliyle düzeltmeye çalıştı. Gözü elinin içindeki yaraya takıldı. Elini saçlarından çekerek, korkuyla yara izine baktı. Bu kâbus değil diye düşündü. Tren deli gibi akan, bir nehrin üzerindeki köprüden geçmeye başlamıştı. Pencereden köprüye doğru bakmaya başladı. Hala yaşadığı olayın etkisinden kurtulamamıştı. Köprünün tam ortasında yine sislerin içinde, o meçhul yaratığı görür gibi oldu. Cama yüzünü dayayarak, meçhul kişiye bakmaya başladı. Birden yerinden panikle kalkarak, köprü yıkılmış, herkes canını kurtarsın diye bağırarak; en arkadaki boş vagona doğru, koşmaya başladı. Trende ki öbür yolcular, herhalde aklından sorunu var diyerek, onun arkasından acıyarak baktılar.




Son vagona geldiğinde, kendisini kapana sıkışmış, vahşi bir hayvan gibi hissetmeye başlamıştı. Buradan kurtulmalıyım diye bağırarak,telaş içinde kapıyı açmaya çalıştı. Ama otomatik kapıyı açamadı. Kaçacak yeri kalmadığını fark edince, küçük pencereden kafasını çıkararak, öndeki vagonlara bakmaya başladı. Vagonların köprünün üzerinden karşıya geçtiğini şaşırarak gördü. Yine kâbus gördüm herhalde diye korkuyla fısıldadı. Sadece kendisinin bulunduğu en son vagon, köprünün tam ortasına geldiğinde, kulaklarının içinde, o metalik sesin: Benden kurtuluşun yok, dediğini ve kahkahalarını, son defa duydu...

19 Ekim 2013 5-6 dakika 67 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 10 yıl önce

    Fantastik bir kısa cinayet romanı gibi adeta öykü ki her zaman öykülerini severek okuyorum Cengiz beyin...👍

  • 10 yıl önce

    Severek okuduğum ender kalemlerden biri. Kutluyorum.👍

  • 10 yıl önce

    sevgili renkdaşım kalemin katmerleniyor daha bir güzelleşiyor bilesin..dua ile...👧