Malı kayası

İkinci bölüm ;



................Köyden geleli iki hafta olmuş, yiyecekleri tükenmek üzereydi. Bugün yarın babam gelir nasıl olsa, gelince köye gideyim de sarnıçın altındaki tarlanın harımını tamir edeyim, hem bu arada belki Dürdane'yi de görebilirim.
................Aklından geçen düşünceler heyecanlanmasına yetmişti. Ah bir de konuşabilseydim, Sevdiğimi söyleyebilseydim. Eğer gönlü olursa anamı yollar istetirim. Sürünün bir ucu Malı kayasına varmıştı, aceleyle oturduğu çimenlikten kalktı, hızlı adımlarla sürüyü geri çevirmek için yürümeye başladı.
................Dürdane ;
................Haşhaş taşına yeni kavurduğu haşhaştan bir avuç koymuş, eline aldığı el taşı ile haşhaşları sürtüyordu. Ezilen haşhaşın kokusu etrafa yayılmış , canı da cekmişti hani, anasının bakmadığını görünce bir çimdik alıp ağzına attı.
................Anası hamuru yoğurmuş, ineklere döktüğü samanların arta kalan kes'lerinden bir çuval doldurup tandırın yanına dökmüş, sacın altını tutuşturmaya çalışıyordu. Tandıra iki avuç dolusu kesi atan anası, kükürt kabından bir çimdik kükürt alıp tandırda yanan kağıt parçasının üzerine attı birden alevlenen kesler hızla yanmaya başladı.
-Hadi gızım çabuk ol, öğlen oluyor şimdi baban ile abilerin gelir. Gatmeri yapalım acıkmışlardır.
-Az galdı ana, şimdi biter.
-Haşeşi çekince sofadaki sergenden sedeyağı gap da gel, haşeşinen garıştıralım ıcık datlı olsun.
-Ayran da yapılacak mı ana.?
-Hee gız deriden yoğurt çıkardım sergende duruyo,işin bitince yoğurdu özeyip ayranı çalkalayıver.
...............Dürdane haşhaş çekmeyi bitirmiş, taşın üzerindeki çekilmiş haşhaşları sofranın üzerinde duran dilikli tasa doldurmuştu. Haşhaş taşını temizleyip tandırdaki dolaba koyan dürdane, sofaya gitmek üzere tandır damından ayrıldı.
...............Sergenden aldığı sadeyağı getirip anasına verirken,
-Ana gatmere yardım ediyim mi.?
-Yoo gızım sen ayranı hazırla, ben gatmeri pişiririm.
..............Dürdane sergende duran süzme yoğurdu almış sitilin içinde bir bardak suyla özemeye başlamıştı. İyice karıştırdıktan sonra üzerine biraz daha su ilave edip tahta kaşıkla karıştırmaya başladı.
..............Çeşmenin başında, testilere su doldururken gördüğü Ceylan'ı aklından çıkaramıyordu. Hele borda kapıdan baktığı an'ı hiç unutamıyordu. Aklına geldikçe yüreği bir başka atıyor, avuçlarının içi terliyorudu. Sevgi böyle bir şey olmalı diye düşündü. Tekrar görmeyi, konuşmayı arzu etmesine rağmen İçinde bir korku yumağının büyümesini engelliyemiyordu. Gelenek, görenek denilen yasaklar zinciri bir erkenle genç bir kızın konuşmasına,görüşmesine asla müsaade etmezdi. Nasıl göreyim k,laf söz ederlerse babam abilerim öldürür beni.Anasının sesi ile kendine geldi.
-Gıııız dürdane, eysireni gap da gel...! Leğendeki hamırı gazıyacaaam.
..............Oturduğu yerden hızla kalkan dürdane, sergende asılı duran Eysiren'i alıp sofadan çıktı. Ayranı hazırlamış sergene koymuştu. Anası son yumağı oklava ile açmaya başlamış,leğende kalan hamurları kazıyıp temizlemesi için leğeni dürdanenin önüne doğru sürdü.
-Çabuk gazyıver hamırları, yomak yap onu da gatmer yapalım.
..............Ceylan ;
.............. Yayladaki kışlaktan dün gece dönmüş, anasının yazlığa serdiği yatakta uyuyordu.Anası erkenden kalkmış, ocağa attığı çam kozalaklarının yanışıyla çıkardığı seslerle uyandı. Gözlerini açtı, Ocakta saçayağının üzerinde kaynayan çaydanlığı gördü, Çayı demleyen anası, tandır damında asılı duran tuluktan çökelek almak için çıkmış, kümesteki folluktan da üç yumurta almış sekiden çıkarak geliyordu. Yazlıkta yatan oğlunun uyandığını görünce ;
-Eyi uyudun mu gara guzum.?
-He ya ana ırahatça yatmış galmışım.
-Çay oldu,çökelek de var yumurtaları da tavıya gırıyım garnını doyur.
-Ben bi elimi yüzümü yuyum da geliyim ana.
..............Diyerek kalktı avluya indi,Soku taşının üstünde duran bakır ibriteki suyla elini yüzünü yıkayıp sofranın başına geri döndü.
..............Anası sofrayı kurmuş,çökelekle birlikte tandır ekmeğinden dört dilim kesip koymuştu. Ocaktaki tereyağlı yumurta pişmek üzereydi. Mindere diz çöküp oturan ceylan;
-Ana çay içtikten sonra tarlanın duvarlarını onarmaya gideyim, iki gün sürer babam yalınız kgalmasın dağda,sürünün başında yorulmasın.
-Olur yavrım bi an önce işini bitir de hayırlısıynan git.
..............Kahvaltıdan sonra evden çıkan Ceylan, Lafçıoğlunun çeşmenin yanından yukarı çıkan yolda ağır ağır ilerlerken,çeşmede su dolduranların olduğunu farketti, Yüreği hızlı hızlı çarpmaya başladı, biraz daha yaklaştı su dolduranın birisi dürdaneydi, ötekine baktığında aşağı mahalleden gula hasanın hanımı olduğunu gördü.
..............Fattım aba da gelmiş çeşmeye diye düşünerek ilerlerken çeşmeye doğru bakmayım ıcık lafçıdır diye çeşmenin yanından bakmadan geçip gitti.
Dürdane testileri doldurmuş,Fattım abasını bekliyordu,Ceylanın geçtiğini görünce elinde olmadan gözucuyla bakıp öylece dalıp gitmişti.Bunu farkeden fattım aba
-no o gız ne bakıyon elin oğluna,
-Heeç kim ki diye baktıydım.
-Kim olacak gara memedin ceylan deel mi.?
-Bilemedim fattım aba,
-Bilip de ne yapıcın elin oğlunu,gııız yoksa havas mı oldun sen ona.?
-Ne havası, nerden çıkarıyon fattım aba.
..............Utandığı yüzünden belli olan dürdane, lafı değiştirmek için fattım abaya seslendi,
-Daha destiyi dolduramadın mı,haydi gidek gayli.
-Ne eviyon gıız gideceez herhal.
..............Testileri alan dürdane hızlı adımlarla yürümeye başladı, fattım aba arkasından yetişmeye çalışıyordu.
Ceylan ;
..............Tarlaya varıp duvarları kontrol ettiğinde iki günde ancak toparlanacağını hesap etti. Sıkı çalışıp bitirmeliyim diyerek işe koyuldu.

..............Gün inmek üzereydi epeyce de yorulmuştu, yıkılan duvarların yarısın tamir etmiş,işi yarılamıştı. Kalanını yarın akşama kadar bitiririm diyerek toparlandı, susamıştı geçerken çeşmeden içerim diyerek köye doğru yola çıktı.
..............Çeşmeye yaklaştığında ellerinde testileriyle gelen dürdaneyi gördü.Yalnız geliyordu bu sefer su içerken bir fırsatını bulup konuşmalıyım muhakkak dedi. Bir yandan da heyecanını gizlemeye çalıştı. Elinde olmadan kalbi hızla çarpmaya başladı. Çeşmenin başında karşılaştılar.
..............Dürdane;
.............. Utandığı için gözlerini yere indirmiş, öylece bekliyordu.Ceylan, etrafına dönüp baktı,kimseler yoktu,
..............Dürdaneye dönüp,
-Seni görünce kalbim hızlı hızlı atmaya başladı,İlk gördüğüm günden beri hiç aklımdan çıkmıyorsun.
..............Ceylanın konuşmasıyla cesaretlenen dürdane;
-Ben de senin gibiyim,uykulardan kesildim hiç aklımdan çıkmıyorsun.
-Beni beğendiysen söyle, anama söyleyim de ananınan bi goşuşsun,fikrini öğrensin.
-Olmaz..! daha önümde ağabeylerim var, laf,söz olur bana eziyet ederler.
-Hiç olmazsa anandan bi söz alsaydık,beklerdim seni.Ölesiye olsa beklemeye razıyım yeter ki he desin.
-Ceylan bilmiyon mu köyün adetini,laf çıkarırlarsa bi daha seni göremem,dışarı çıkarmazlar beni.Kimseye duyurma,Ben seni sevdiğimi yüreğimde saklı dutuyom.
..............Ceylan Köye doğru bir göz attı,birisi geliyordu,dikkatlice baktığında gelenin Cıbır abdil olduğunu gördü. Uzaktan dürdanenin akrabası oluyordu.
...............Eyvah dedi kendi kendine bizi gördü köyde laf çıkarırsa işimiz eyice zora girer.
..............Çeşmede elini yüzünü yıkamaya başladı,Dürdane elinde testilerle bekliyordu. Cıbır abdil çeşmenin yanından geçerken Ceylan çeşmeden su içiyordu.
..............Cıbır abdil ikisini de görmüş,bir şeyler hissetmişti. Sarnıç'a doğru yürüyüp gitti.
Dürdanenin korktuğu başına gelmişti.Cıbır abdil babasının bibisinin oğluydu, çeşmede bizi gördüğünü anlatırsa diyerek hayıflandı.Acele ile testileri çeşmeden doldurup hızla uzaklaştı.
..............Ceylan;
.............. Çeşmenin başında öylece kalakalmıştı.Bu adam da nereden çıktı böyle, müzevirin biri bire bin katar şimdi diyerek yorgun argın evin yolunu tuttu.
..............Cıbır abdil yatsı namazından sonra köy odasına gelmiş, keyifli keyifli gözleriyle sanki birisini arıyordu. Biraz sonra köy odasının kapısı açıldı, gelen dürdanenin büyük abisiydi. Cıbır abdil oturduğu minderde geriye doğru, maket yastığına yaslandı,ağzı kuaklarına varıyordu. Dürdanenin abisine işaret etti, yanıma gel otur diye. Dürdanenin abisi bir anlam veremedi, Allah Allah gene ne derdi var, işi çıkışmayınca bizi hiç aramıyan adam beni çağırıyor. Diyerek yanına oturdu.
-Nasılsın yiğenim, ne var ne yok.?
Eyilik abdil ağam,çalışıyok davar güdüyok dağda.
-Sana bişey diyeceem,giderken barabar gidelim gapıda söylerim.
..............İyice meraklanan dürdanenin abisi, ne diyeceği hakkında zihnini yormaya başlamış bu arada odadaki ocakta meşe odununun közünde,saçayağının üzerinde duran çaydanlık kaynamaya başlamış, üzerindeki demlikte biraz önce demlenen çayın kokusu etrafa yayılmıştı. Köy bekçisi mestan emmi odaya gelenlere çay ikram etmeye başlamıştı. Her gece Yatsı namazından sonra, Camiden çıkanlarla evlerinden kalkıp gelenler odada toplanır hem çay içerler hemde eski anıları tazeleyen güngörmüş ihtiyarları merakla dinlerlerdi. Bu gece Gazi dede gelmiş baş köşeye oturmuş,sanki o günleri tekrar yaşıyormuşcasına İstiklâl harbi anılarını anlatıyordu. Çoğu gazi dedenin adını bilmiyordu, savaşta bir şarapnel parçası dizkapağını parçalamış,yaranın kangrene dönüşü sonunda,askeri doktorlar dizinden aşağı sağ bacağını kesmişlerdi.Koltuk deyneği ile gezmek zorunda kalan gazi dede ardıç ağacından bir ayak yapmış, sabah kalkarken dizinden aşağı olan takma ayağı palaskayla sıkıca sarıp bir baston yardımı ile yürümeye alışmıştı.Ah bir de Kocatepe harbinde yunan askerinin attığı el bombası olmasaydı,üç arkadaşı gözlerinin önünde şehit olmuştu,yunan askerini de orada bir kurşunla alnından vurup öldürmşlerdi.Bu bacak o günlerin teberiği der hep övünürdü.
..............Vakit epeyce ilerlemiş,oturanlar birer birer odadan çıkıyorlardı. Cıbır abdil de;
-Hadi yiğenim biz de gidek gayli,vakit gocadı artık uykum geldi.
..............Beraber köy odasından çıktılar,cıbır abdil önce bir iki öksürdü,belli ki konuşacakları kendine göre önemliydi.
-Bak yiğenim ; akşam üstü dürdaneyi lafçıoğlunun çeşmede gara memedin ceylanla gonuşurken gördüm,aralarında bişey mi var, habarın var mı.?
..............Hiç beklemediği bir durum karşısında kalan dürdanenin abisi ne diyeceğini bilemedi.
-Yoo abdil ağam,hiç habarım yok,şimdi eve varınca sorarım o'na.!
-Neyse yiğenim bacınıza mukayyet olun,köyde laf,söz olursa şapkanızın ibiği bir daha kalkmaz artık. Haydi hayırlı geceler eve geldik gayli.
..............Kanı beynine hücum eden dürdanenin abisi,borda kapıdan hışımla avluya girdi. Dürdane yazlıkta bulaşık yıkıyordu,yatmamıştı daha.
-Gııız işin bitince az gel, sana soracaklarım var.!
..............Dürdane durumu anlamıştı,hemen yetiştirmişti abisine cıbır abdil çeşmede gördüğünü.
İşi bitince yıkadığı sahanları sergene tek tek dizip abisinin yanına vardı.
-Buyru abi,
-Gız bacım, bugün çeşmenin başında gara memedin ceylanla seni abdil ağam görmüş sana laf mı attı yoksa.?
-Yoo abi tarlanın duvarını tamir ediyormuş akşam üstü çeşmede elini yüzünü yuyuyomuş,ben de su almıya gittiydim.
-Konuşuyormuşsunuz, öyle dedi.
-Yalan söylüyo,yüzünü yumasını bekledim sonra destileri doldurup geri döndüm.
-Başka bişey olmadı deelmi.?
-Ne olsun abi bişey deseydi söylemezmiydim size.?
-Haa,eyi hep öyle ol,ibiğimizi yere bakıtma.! Hadi yatağımı ser,uykum geldi yatacaam.
..............Dürdane derin bir oh çekip hızla kalktı,yüklükten döşeği indirip abisnin yatağını hazırlamaya başladı.
..............Yatağa uzanan abisi, bu lafın üzerine ceylana karşı kin gütmeye başladı. Bak hele şuna, bacımın adını çıkaracak köyde.! Sorarım ben ona.
..............Ceylan;
..............Köyden döneli bir hafta olmuş,davarları göğkuyu'ya doğru güderek götürüyordu. Hem su içirecek hem de malı kayasının altındaki düzlükte otlatacaktı
..............Öğle vakti gelmiş, acıkmıştı.Eşeğin üstünde duran heybeden çıkardığı azık çıkınını açtı, biraz çökelekle yarım somun ekmeği aldı, derenin kenarındaki ardıç ağacının altına oturdu. Çıkını yere serdi karnını doyurmaya başladı.Davarlar epeyce uzaklaşmış,göğkuyu'ya doğru gidiyorlardı.Acele ile azık çıkınını topladı,heybenin gözüne yerleştirdi,ardıç ağacına dayadığı deyneği ile mavzerini de alarak davarların arkasından yürümeye başladı.Susayan davarlar göğkuyu çeşmesinin sesini duymuş olacaklar ki, daha bir hızlandılar.Sularını içen davarlar çeşmenin hatılından ayrılıyor yerlerine içemiyenler geçiyordu. Davarların tamamını sulayan ceylan sürünün yönünü gldikleri istikamete çevirdi,ağır ağır yayılımda yürüyordu sürü.Ceylan tabakasını çıkardı,bir sigara sardı çakmakla sigarasını yaktı derin bir nefes çekti içine sanki çektiği nefesten medet umarcasına durgunlaştı.Yüreğindeki sızı iyice yer etmişti,tükeneceği yoktu gün geçtikçe daha da artıyordu.Kimseye de bir şey diyemiyordu anasına söyleyebilseydi belki derdine çare bulurdu.Bir söz alabilseydi dürdaneden ömür boyu bklemeye razıydı,olmadı o da babasından,ağabeylerinden,köyün dedikodusundan çekinmiş,olumlu bir cevap vermemişti.Bunları düşünürken epeyce yol almıştı sürü ağıla yaklaşmıştı. Güveçi köyünün sırtındaki ağıl dürdanelerin ağılıydı, onların ağılı uzaktan görünüyordu.Ağılın biraz altında, topçamın gölgesinde iki kişi oturuyordu, onların davarları herhalde öteyüzde yayılıyor olmalı. Biraz daha yaklaştı oturanlar dürdanenin ağabeyleriydi,hafif bir rüzgâr çıkmış,güneş epeyce sallanmıştı akşam yaklaşıyordu.Topçam'ın dengine geldiğinde dürdanenin büyük abisi ceylana seslendi.
-Ceylan gel hele birer cigara saralım, beş Dakka soluklan.
Ceylan şaşırmıştı,herhalde cıbır abdil bir şey dememiş, deseydi seslenmezdi.Eşeğin yularını boynuna dolayıp sürünün peşine saldı,Topçamın altına doğru yürümeye başladı.Yanlarına varınca selam verip oturdu. Otururken sırtındaki mavzeri çıkarıp çamın dibine dayamıştı.
-Nasılsın ceylan.? Yayılım iyi bu sene rahmet bol oldu.
-He,ya havalar da eyi gidiyo, acık samanınan yemden kar edeceğiz.kışakadar güdersek eyi olacak bizin için.
Dürdanenin abisi tütün tabakasını çıkardı,içinden bir sigara kağıdı alıp tütün saracaktı, rüzgârın esintisine elindeki kağıdı bıraktı,kağıt rüzgarın önünde on onbeş adım uçarak yavşanların arasına takıldı.
Dürdanenin abisi;
-Ceylan şu cigara kağıdını bi alıver örüzger uçurdu,sana cigara sarayım.
Ceylan oturduğu yerden kalkıp kağıdın uçup gittiği yavşanların yanına doğru yürümeye başladı.Sigara kağıdını eğilip alırken, akşamın sessizliğini bozan mavzerin patlamasıyle birlikte tökezleyip yavşanların üzerine düştü.
Dürdanenin büyük abisinin elindeki mavzerin namlusundan dumanlar çıkıyordu.Belli ki ceylan kalkmaya çalışırsa,ikinci mermiyi sürdüğü mavzeri tekrar ateşleyecekti.Kıpırdamadan öylece kalan ceylanı işaret ederek kardeşine;
-Bak bakalım şuna, ölmüş mü.?
-Abi ne yaptın sen.? Vurdun o'nu.!
-Bacıma laf atasıymış,hak etti ölümü.Bizi köye irezil etseydi daha mı eyiydi.
Küçük kardeşi korkunun verdiği ürkeklikleağır adımlarla ceylana yaklaştı, yüzüstü düşen ceylanı sırt üstü çevirdi.Gözleri açık kalmış ağzından kan akıyordu.
-Abi ölmüş, öldürdün o'nu.!
-Sağa,sola bak bakalım etirafta kimse var mı.? Çık şu depiye eyice bi bak.!
Ağılın üstündeki tepeye yönelen kardeşi tepeye çıkınca dörtbir yana dikkatlice göz gezdirdi görünürde kimsecikler yoktu. Geri gelip abisine;
-Kimse yok ne olacak şimdi, ne yapacaaaz.?
Oturduğu yerden sağa,sola bakan dürdanenin büyük abisi,ağılın arkasında yığılı duran koyun gübrelerini gördü,ilk aklına gelen ceylanın ölüsünü gübrelerin içine gömmek oldu.
-Koş ağıl damından küreği gap da gel,
-Ne yapacaaz küreği.?
-Şu gübre yığınını görüyomusun.? Hava kararmadan onun içine gömelim,daha sonra emin bir yere atarız.

30 Kasım 2010 15-16 dakika 8 öyküsü var.
Yorumlar