Mavilerin Kesişimi

Gözlerini aralamaya çabaladı adam. Açamadı. Sinir sistemi ve beyninden gelen emirlerle göz kapakları savaş halindeydi sanki. Göz kapağı kasları açılmak için uğraş verdikçe, tonlarca ağırlığındaki bir güç de üstten açılmaması için bastırıyordu.

Doğrulmak istedi bu kez. Kolları, ayakları felç olmuş gibiydi. Kıpırdayamadı. ' Ne oldu bana? ' dedi içinden. Yürek çarpıntılarının giderek arttığını hissetti. Zifiri bir karanlıktaydı. Bıraktı kendini o şekilde. Dinleniyor, dinlendikçe düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu.

Yaz mevsiminin müthiş sıcağında serinimsi bir ürperti geliyordu bedenine ara ara... Dalgaların sesi hüzünlü bir şarkının nakaratı gibiydi. Hep aynı notalarla ve ritmik bir şekilde gidip geliyordu. Görmüyor, kıpırdayamıyor ama hissedebiliyordu dalgaların manzum sesini. Ara sıra ayaklarına denizin serin suları da değiyordu. Kendinden geçti.

Gözlerini açtığında ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Aydınlıkla karanlığın kesişimi gibiydi her yer. Şekiller bir hayaldi sanki. Ellerini oynattı. Avuçlarının arasında kum tanelerini fark etti. Kum kayalarının, çakıl taşlarının görüntüleri gizemliydi. Doğruldu. Neler olduğunu düşünürken gömleğindeki yer yer kızıl lekeleri fark etti. Pantolonu da yırtılmıştı. Ayağının birinde ayakkabı var diğerinde yoktu.

Üstündekileri çıkardı. Serinlemek ve iyice kendine gelmek için denizin sabah serinliğine bıraktı kendini. Hafif dalgalar göğsüne masaj yaparken, gece yarısı olayları kare kare gelmeye başladı düşüncelerine. Korkuyla ve dehşetle irkildi. Ürperdi. Üşüyordu. Yaz mevsiminin sıcağında kutup rüzgârıydı hissettiği. Korkunun, dehşetin soğukluğuydu bu. Acele, umutsuz adımlarla çıktı denizden. Yanaklarından süzülen denizin suları değil göz pınarlarının haykırışıydı.

Koşmaya, delice koşmaya başladı. Zikzaklar çiziyor, birşeyler arıyordu. Çakıl taşlarının çıplak ayaklarına batışı bile canını acıtmıyordu. Koştu, koştu, koştu ve ilerde bir kayanın dibinde dizlerinin üzerine çöktü. Elleriyle gözlerini kapamaya çalıştı. Heykel gibiydi.

İndirdi ellerini. Göz göze geldiler. Kadın sessizdi. Gözleriyle anlattı herşeyi. Az ilerde parçalanmış şortu, zedelenmiş kadınlık gururu gibi duruyordu. Askılı bluzunun askıları da artık yoktu. Bedenindeki kapalı alan çok azdı. Dudakları, gözleri şişmiş, yer yer morluklar oluşmaya başlamıştı bile. Üzerine örtecek birşeyler aradı kadının. Bulamadı. Yaklaştı kadına. Yanaklarını yanaklarına dayadığında, ayrı kollardan gelen suların birleşip nehre dönüşmesi gibi boşaldı gözyaşları birlikte. İkisi de sessizdi. Ama çok şey anlatıyorlardı birbirlerine billur damlalarla.

Güneş ilk aydınlıklarını vermeye ve berrak maviler belirmeye başlamıştı ufukta. Kucakladı kadını. Ayağa kalktı. Deniz de üzülmüş gibi dalgalanmayı bırakmıştı. Sulara doğru yürüdü kucağındaki kadınla. İki çıplak beden de tuzlu suların içinde idi artık. Gece oluşan tüm kötülükleri denizin durgun maviliği temizleyecekti. İkisi de batıp çıkıyordu sulara ve ikisinin de gözü, gökyüzü ile denizin birleştiği çizgideydi. O çizgiye ulaşmak, kötülüklerden arınmak istiyorlardı. Yorgun bedenleri sessizce anlaştıkları o çizgiye yöneldi. Diri diri kulaç atıyorlardı ufuktaki aydınlığa.

Durdu adam birden denizin ortasında.

'-Kaç kişiydiler?', dedi kadına.

Kadın sustu bir süre. Yutkundu.

'-Boş ver!', dedi.

İlk kez konuşmuştu ikisi de. Kadın , 'Boş ver' demiş, ardından eklemişti : 'Artık birlikte olamayız' .

'-Neden?' dedi adam.

-Bedenime hükmeden ve sahip olan sevgisizliğin zorbalığıydı. Ne kaldı geriye? Ne kaldı ki? Hakkı olmayanların sahip olduğu boş bir ten kütlesi...

Adam derin bir nefes aldı. Gözleri parladı.

'-Sevginin gücü!', dedi.

Kadın irkildi. Denizin ortasında, ufuktaki mavilerin kesişimine süren kulaçlı yolculukta, sevgileri katlanarak büyüyordu adeta. Sevgisizliğin zorbalığı ile sevginin gücünü kıyasladı. Sarıldı adama.

Gökyüzünün maviliği ile denizin maviliğinin kesiştiği uzaktaki çizgi bu olmalıydı. Ufuktaki güzellikleri sevginin gücüyle yakalamışlardı.

'-Dönelim!', dedi adam.

Kulaçlar daha hızlıydı sahile doğru. Sevginin gücü unutturmuştu zorbalığın hayvanileşme noktasını.

Çakıl taşları yine acıtmıyordu çıplak tabanlarını.

'-Beni çok seviyor musun?', dedi kadın, adama.

'-Çok seviyorum ve hep seveceğim.', dedi adam.

Yürüdüler. Artık mavilerin kesiştiği yerdeydiler.

18 Mayıs 2010 4-5 dakika 27 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (5)
  • 14 yıl önce

    Tek kelime ile muhteşem.Bayıldım doğrusu...

    Adamın kadına sahip çıkması onu aşkla sevmesi,sanki ders veriyordu okuyana... Usta bir kalemden böyle öyküler okumak insanı dinlendiriyor...

    Selamlar hocam.

  • 14 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarini kutlarim👑

  • 14 yıl önce

    "Mavilerin Kesişimi" adlı öykümü güne seçen değerli kurul üyelerine ve okuyarak, yorumlarıyla destekleyen arkadaşlara teşekkür ederim...

    Saygılar...

  • 14 yıl önce

    TEBRİK EDERİM HOCAM...👑👑👑👑👑

    HARİKA BİR ÖYKÜYDÜ...

    NİCELERİNE

    SEVGİYLE

  • 14 yıl önce

    günün yazısı öyküsü yazarı her neyse takıldığım konu bu değil benim ağzımı sonuna kada açan bu kelimelrin birbirleriyle olan uyumu aslında. bu ne biçim bir işdir abicim düz yazıyı bili dans ederek okutturan bu hocamın önünde eğilmekten onur duyuyorum

    ve sayfaya kucak dolusu hayretlerimle birlikte muhteşem derecede saygılarımı bırakıyorum

    ve bir kez daha ayakta alkışlamak istioyrum.